Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '14

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Borç müessesesi ekonominin gereği değil daha fazla kazanma hırsının ürünüdür

Borç müessesesi ekonominin gereği değil daha fazla kazanma hırsının ürünüdür
 

Piyasada bu tür bir yazı, böyle yazan, böyle düşünen var mı bilmiyorum. Borç, kredi, finansman ekonominin ve hayatın gereği olarak görülüyor. Yani borç olmazsa ekonomi olmaz, insanlar yaşayamazlarmış.

Genel düşünce bu olunca benim gibi kıytırık bir site yazarının attığı bu başlığa ekonomi literatürünün kalemşorları-eğer o da kale alırlarsa tabi- sadece bıyık altından güleceklerdir.

Neden böyle, ben de az biraz ekonomi okudum, neden bende böyle bir düşünce var da başkalarında yok? Tamam, bugün artık borç müessesi ekonominin bir parçası olmuş, onsuz hiçbir şey olmaz, borçsuz bir ekonomi için her şeyi yeniden yaratmanız gerekir ama hiç değilse ekonomi yazarları “Kerim Korkut haklı ama ne yapalım ki buna mecburuz” diyebilirler.

Gerçekten iddiamda haklı mıyım? Öyle ya saçmalıyor da olabilirim. Türkiye’de ve dünyada, ekonomi alanında kurulu düzenin (borç-kredi-finansman düzeninin) değişmez/değişemez kurallar halinde var olduğu ortadayken benim kalkıp  “borç müessesi ekonominin gereği değil daha fazla kazanma hırsının ürünüdür” demem saçmalık olmaz mı?

Görüyorsunuz öyle bir durumdayım ki iddiamı anlatacağıma gülmesinler diye savunmaya geçiyorum. Böyle bir iddiayı öne sürerken ekonominin göz ardı edilen kuralları ve hayatın gerçekleri dışında destekçim yok. Allahtan ekonomi kuralları ve hayat beni haklı çıkarıyor. Yoksa kızgın kapitalist amcalar beni kucağında şebek maymun gibi hop hop hoplatırlardı.

Ama haklı olsam ne olacak ki düzeni mi değiştireceğim! Kapitalizmin uşağı olmuş halkıma bunu anlatabilmek için bin yıl yazmam gerekir. Onlara “ta başından borcu reddetseydiniz bugünkü mali durumunuzun iki katı daha iyi durumda olacaktınız, o günden bugüne kazandığınız aldığınız borçların faizine gitti” desem bana inanırlar mı acaba?

Kerim Korkut’un her söylediği doğru olsa ne yazar, insanlar inanmadıktan sonra. “Kendi yağınla kavrul, elinde kaç kuruşun varsa onunla iş yap” desem herkes “para mı var ki iş yapalım” diyecek. Tabi olmaz, bankalara yedirdin. Az biraz kazancı yüksek olan (elinde parası varlığı olanlar) kendi imkânlarını kullanarak küçük çaplı (ufaktan büyüterek) bankaya, kapitaliste kazıklanmadan işler kursaydınız kazandığınız üç kuruş cebinizde kalırdı, elinizdekini de kaybettiniz.

Parayla iş yapılmaz, para sadece size yardımcı olur; iş bilgi/beceri/çalışmayla yapılır; cebinize değil aklınıza ve yüreğinize güveneceksiniz.

Kapitalist amcalar bu yazıdan hiç hoşlanmayacaklar; halkın -hani olmaz da- Allah göstermesin Kerim Korkut’a inanması onlar için dünyanın sonu olur. İçleri rahat olsun, ne bu memlekette ne de dünyada Kerim Korkut’a inanacak kadar akıllı insan yok, sömürünün keyfini çıkarmaya devam etsinler.

Borç alıp vermek gerektiğine, finansmansız, kredisiz ekonomi olamayacağına Allah bir gibi inanıyorsunuz değil mi? Borcun bir faizi var (2013 senesi yıllık 11.75) Ürettiğiniz her neyse daha bismillah demeden bunu maliyete ekleyeceksiniz. Bir kere fiyat, her şeyin dışında bu kadar pahalı olacak. Pahalı olduğu için ürünü satamayacaksınız. Ya da pahalı satacaksınız halka yazık olacak. Daha kötüsü maliyeti artıran finansman girdisi yüzünden gariban işçiye düşük maaş vereceksiniz.

Başka bir durum gözden kaçırılıyor; borç aldığınız ya da borçla yaşamaya alıştığınız zaman çabanız azalır; çünkü olmazsa bankadan kredi çeker durumu düzeltirim deyip rahatlık içine girersiniz. İnsanlar işyerlerine yatırdıkları sermaye ile değil harcadıkları mesai ile kazanırlar. Para parayı çeker ama tek çeken para sizin paranızsa. Sizin paranızı da başka bir para çekiyorsa yandı gülüm keten helva. Borç sadece cebimizden paramızı değil umutlarımızı da alır.

Biz ekonomi düzenlerimizi kurarken işverenlerin paradan ziyade bilgi/beceri/emek/alın teri ile kazanacakları bir ekonomik yapı kurmayı amaçlıyoruz. Atıyorum gıda piyasasında malzemesi ne ki (üç kuruş) ustalığınızı/çabanızı ortaya koyup bir mönü yarattınız, alın size kazanç. Üstelik dünya bankası kredileri de gerekmez.

Türkiye’de birilerine iş yapsın diye verilen kredilerin üçte birini Rus nataşaların yediği, üçte birinin borcun faizine gittiği, 10 lira aldıysanız elinizde 5 lira kaldığı acı bir gerçek. Üstelik kredilerin geri ödenemediği, siz ödeyemedikçe ağaların körlüğünüz kefenliğiniz “düz tarlayı” da istediği insanın içini acıtan bir sosyal yara maalesef!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..