Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '13

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Borcunu ödeyemeyenler borçlu oldukları kişi ya da kurum adına çalıştırılsın

Borcunu ödeyemeyenler borçlu oldukları kişi ya da kurum adına çalıştırılsın
 

Borç konusunda ülkemizde özellikle iki hususu belirtmek lazım. Birincisi alacaklılar borçluların kendilerine olan borcunu ödemelerini istemiyorlar; çünkü sömürü çarkı böyle işliyor. İkincisi kişiler icabında ödemeyebileceklerini düşünerek borç alıyorlar; çünkü uyanıklık kural haline gelmiş: “Ödeyemiyorum, canımı mı alacaksın!” Evet, canını alacağım! Bu ne serserilik ya, bu nasıl düşünce!

Bugün 43 milyon insanımızın sadece bankalara 200 milyar lirayı aşkın borcu var. Ve bankalar borcunu ödeyemeyen müşterileri seviyor; çünkü faiz geliriyle sürekli onları sömürüyor. Borcunu ödeyemeyen halk taksitini kapatmak için tekrar borç alıyor. Çekiyor, yatırıyor, harcıyor, hesaptan hesaba aktarıyor, fatura yatırıyor, her bir safhada faiz ödeyerek durumu idare ediyor. Kısaca halkımız bankalara çalışıyor diyebiliriz. İnsanlarımızın en büyük harcama/ödeme kalemi banka taksitleri.

Bankalar dâhil sömürü odaklı finansın ödeyemeyecek kimselere borç para vermesinden dolayı başlarına gelenleri hak ettiklerini düşünüyorum. Çünkü bunlar meşru faiz gelirinden ziyade insanları sömürmek için borç veriyorlar. Türkiye’de kredi kartı yeryüzündeki Azrail gibi; kişilerin ölmeden canını alıyor. Bir ülkede 40 milyon insan borçla yaşar mı? Tabii ki bu sakat bir ekonominin göstergesi. Ülkemizin ekonomik verileri iyi olduğu halde kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in düşük puan vermesi ihtimal ki bundan.

Resmiyette takibe düşmüş kredi borcu fazla görünmemekte birlikte 200 milyar lira borcun 40 milyarının ödenememe riski var. Yani siz adama para vermişsiniz, verdiğiniz parayı geri alamayacaksınız. Borçların icra yoluyla tahsili sonuç yaratmaktan çok göstermelik bir prosedür. Çek senet mafyası daha fazla tahsilât yapıyor. Türkiye’de borç verme konusunda akılcı davranış diye bir şey arama. Bankalar ve finans kuruluşları sokaklarda adeta para dağıtıyorlar. Simitçiye 50 bin lira kredi verilir mi ya! 50 kuruşa simit satarak mı bu parayı ödeyecek? Ve bizi yanıltıyor, ödüyor biliyor musunuz? Kim ödemiyor peki? Uyanıklar. Peki, bankalar ve finans kuruluşları geri alamayacakları kimselere para verdikleri halde nasıl milyar liralık karlar açıklıyorlar? Borcuna sadık vatandaşların canı sağ olsun.

Öyle ya da böyle biz bu batağın içine girmişiz. Yaklaşık 120 milyar dolar borç ülkeler için bile sorunken (bu kadar borcu olup batan ülke var) cebinde beş lirası olmayan Türkiye vatandaşı ne yapacak bilmiyorum. 50 bin kişiyi öldüren katilleri affettiniz; pekâlâ bunu da yaparsınız, kredi borçlarını silersiniz diyeceğim ama alacaklı devlet değil. Adam parasını istiyor, ne diyeceksin. Vermeseymiş; sen de almasaydın. Kerim Korkut’u takip edenler bilirler ki halk malk umurumda değil, ben haklının yanındayım. Akşama kadar kapitaliste küfreder, haklıysa sabaha kadar da onu savunurum. Yani herkes borcunu ödeyecek.

Emeklilik günleri için Amerika’dan villa satın alan yöneticiler bu sorunu çözmeyi düşünmeyeceklerdir. Kendileri de sorunlar devraldıkları için çözemedikleri birkaç sorunu gelecek iktidara bırakma hakları var. Yani öyleymiş, biz bilmiyoruz. Kerim Korkut milletin sırtındaki böyle kamburları kabul etmiyor. Bu hükümet zamanında gelirlerimizi artırıcı ekonomik değişim yaşanmadı, yaşanacak gibi de görünmüyor. Benim gelirim çalışmaya başladığım 30 yıl önceki ilk aylığımın aynısı. Hatta azalmadığı için şükrediyorum. E halkın parası da yok,  borcunu nasıl ödeyecek?

Bu borçlar bir şekilde ödenecek. Aksi halde 10 yıl böyle gitsin Türkiye batar. Aslında Koçlar Sabancılar batmadığı sürece Türkiye batmaz diyebiliriz ama halkı perişan eden ekonomik dar boğazın bir noktadan sonra siyasal kargaşaya dönüşme ihtimali vardır. Henüz siyasi misyonunu alenen açıklamamış olsa bile Kerim Korkut Türkiye’nin ana sorunları ile ilgili çözümler ortaya koyacaktır. Borçluların borçlarını çalışarak ödemeleri insanları tebessüm ettirecek garibül acayip bir çözüm önerisidir, biliyoruz.

Hasan amca borcun var, ödeyecek misin? “Hayır” Peki ne olacak? “Bilmiyorum” Halkın (fakir halktan bahsediyoruz; Koç, Sabancı borcunu ödesin bana ne) gerek devlete gerekse şahıslara olan borcu karşılığı onların da kabul etmesiyle belli saat ücretinin belli paraya tekabül etmesi şeklinde borçlarını bir şekilde çalışarak ödeyebilmelerinin yolu açılmalı. Adam almış 5000 lira. Cebinde yok beş kuruş. Üstelik zaten işsiz, orada burada dolaşıyor. En azından devlet çeşitli işlerini gördürerek karşılığında bu fakir insanların borcunu silebilir. Ve böylece özel sektöre de öncülük yapar. Onların da yaptıracak içleri vardır mutlaka. Zaten alacaklarını alamıyorlar, alamayacaklar. Bankanın merdivenlerini sildir. Sokak sokak gezsin kart dağıtsın.  Borcunu öde kardeşim. Param yok. Malını alırım. “Bulursan al” Borcuna karşılık bana çalış. “Olmaz” Hem öyle hem böyle olmaz; bu durumda olan borçluların üzerine gidilmelidir.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..