Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '10

     
    Kategori
    Ekonomi - Finans
     

    Borsa ve ekonomi'de 2011 beklentileri

    Bir yılı daha geride bırakıyor, iyi dileklerle ve umutla yeni bir yılı karşılıyoruz. Yeni yıldan herkesin beklentisi ve dileği farklı tabi ki. Biz bugün ekonomi ve piyasaların beklentilerine bakacağız, neler olabileceğini kestirmeye çalışacağız. İleriye bakmadan önce bu yıl neler olmuş önce ona bakalım. 

    Ekonomi 2010 yılında %7’nin üzerinde bir büyüme göstermesi bekleniyor. Sene başındaki %4-5 gibi tahminleri hatırlarsak geçtiğimiz yıl başıdaki beklentilerin epey üzerinde bir büyüme gerçekleştirmişiz demektir. Bu iki sebepten kaynaklanıyor olabilir ya ekonomistler aşırı kötümserdi ya da ekonomi beklenenden fazla ısındı. Eğer ekonomi çok fazla ısınmış olsaydı faiz artıtımlarının başlaması gerekirdi ama böyle bir şey olmadı, Demek ki beklentilerle gerçekleşen arasındaki fark sene başındaki ekonomistlerin aşırı kötümserliğinden kaynaklanmış. Analiz yaparken aşırı iyimserlikte kötümserlikte sizi yanılgıya götürür. Analiz ve tahmin yaparken olabildiğince objektif ve gerçekçi olmakta fayda var. 

    2011 için Orta Vadeli Program’daki büyüme hedefi %4.5. Ben bunun bir miktar aşılacağını, büyümenin %5-5.5 arasında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. Bu sene geçen seneki kadar iyimser olamamamın nedeni; birincisi 2010’daki hızlı büyümenin oluşturacağı baz etkisi diğeri ise hem genel seçimler hem Merkaz Bankası başkanlık seçiminin (bir önceki MB seçiminin ne denli sancılı geçtiğini hatırlayın) yıl içinde yapılacak olması. Yani politik riskler beni bir miktar temkinli olmaya zorluyor, ama yine de büyümenin beklentiler üzerinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Merkez Bankası yılın son ayında yayınladığı Finansal İstikrar Raporun’da radikal önlemler açıkladı. Ve kimsenin beklemediği anda yılın son ayında politika faizini 50 baz puan aşağıya çekti. Merkez’in bu kararı gerçekten radikaldi. İlk defa olaylara proaktif yaklaşan bir MB yönetimiyle karşı karşıyayız. Bundan önceki yönetimlerde hep olaylar gerçekleşir bunun neticesinde adımlar atılır önlemler alınmaya çalışırdı. Çoğu zaman iş işten geçtiği için önlemlerin bize maliyeti de fazla olurdu. MB kararının doğruluğunu ekonomik ve politik açıdan tartışabiliriz ama ilk kez proaktif bir tutum içinde olan MB’yi tebrik etmek isterim. Şimdi Merkez’in kararının siyasi baskıyla çıktığını ya da yalnış olduğunu söyleyenler çıkacaktır mutlaka. Haklı da olabilirler de hatta bende kararın ekonomik açıdan çok da doğru olmadığını düşünenlerdenim, ama şu aşamada bunu değil Merkez’in tutumunu tartışıyor ve proaktif tutumdan dolayı tebrik ediyorum. 

    Merkez’in gerekçeli kararını sunumunu detaylı bir şekilde inceledim. Merkez der ki; ben fiyat istikrarını kollarken finansal istikrarı da kollamakla yükümlüyüm. ABD’den sonra ECB’nin de ortalığa para dökmesi ilerde benim başımı ağrıtabilir. Olay olduktan sonra alınacak tedbirlerin işe yaramadığını daha önce zaten gördük. O yüzden ben testi kırılmadan önlemimi almaya çalışayım dedi. Merkez kendince 3 seneryo belirlemiş ve demiş ki ben önümüzdeki dönemde senaryo 1’in gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. 

    Nedir bu birinci senaryo; Bu senaryoya göre küresel ölçekte parasal ve mali genisleme, artan risk istahı ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelismekte olan ülkelerin kredi riskindeki nispi iyilesme sonucunda bu ülkelere yönelik sermaye akımları güçlenmeye devam edecektir. Ekonomimizde halen kaynak kullanımının düsük düzeyde olması ve ithal girdi fiyatlarını asağı yönde etkileyecek maliyet soklarının nihai ürün fiyatlarına yansıma eğiliminin güçlü olması nedeniyle, kısa vadede enflasyon üzerinde asağı yönlü riskler artabilecektir. Böyle bir durumla karsılasılması halinde, politika faizlerinin geçici olarak baz senaryoda öngörülene kıyasla daha düsük seviyelere çekilmesi ve geçici faiz indirimleriyle esgüdüm içerisinde kredi büyümesini yavaslatmak amacıyla faiz dısı araçların sıkılastırıcı yönde kullanılması gerekebilecektir. Merkez’in yukarıda belirttiği olay aslında şu ortalıkta dolaşan aşırı para arzı eğer ülkeye girerse bu TL’yi daha da güçlendirir, TL güçlenirse ithal fiyatlar düşer, beraberinde enflasyon da düşer ama bu defa cari açık alır başını gider. Ve der ki eğer bu para bu ülkeye girerse iş işten geçmiş olur. İyisi mi ben önlemimi baştan alayım. En azından artık olayları izlemeyen kendince bir önlem alan bir Merkez Bankamız var bu sevindirici. Peki hamlenin sonuçlarına gelelim. Öncelikle şunu belirtelim ekonomi bir bilim değil ilimdir. Matematik bir bilimdir 2+2 eşittir 4 tür ama ekonomi öyle değildir. Bazen benzer sorunu çeken iki ülkeye aynı reçeteyi uygularsınız birinde işler diğerinde durumu daha da kötüleştirir. (Örn: Japonya’nın deflasyona bir türlü çare bulamaması) Çünkü insanlar belli bir kültüre sahiptir ve her toplumun değer algıları farklıdır. Japonya’da insanlar harcasın diye faizleri indirirsiniz ama harcama kültürü gelişmediğinden işe yaramaz. Bizde ya da ABD’de aynı hamleyi yaptığınızda tüketim patlaması yaşarsınız. Bu sebeple Merkez’in alacağı önlemin işe yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek. Tıpta böyledir aslında. Aynı hastalığa sahip iki kişiye aynı tedaviyi uygularsınız biri cevap verir kurtulur öbürü ölür. Bu yüzden ben sadece buradaki risklere dikkat çekeceğim. 

    Merkez firmaların kısa vadeli borçlanmalarının önüne geçmek ve sıcak para akışını minimal düzeye indirmek için böyle bir önlem aldı. Şimdi şöyle bir senaryo yaparsak. Evet içeride kısa borçlanamayan firmalar dışarıda da düşük olan maliyetlerle borçlanmaya başladılar sıcak para ile duran döviz akışı yurt dışı kredi kullanımıyla arttı. Öte yandan içeride düşen faizler risk primini aşağıya çekti. Şirket değerlemelerinde kullanılan risk primindeki düşüş, beklentileri yükseltti ve borsanın değer kazanacağı görüşü hakim oldu. Bu defa dışarıdaki sıcak para reel faize değil borsanıza aktı. İçeride dolar düşmeye, enflasyon düşmeye cari açık artmaya başladı. Yani Merkez’in önlemi işe yaramadı. Bu sadece bir senaryo olur mu bilinmez. Ama bana göre Merkez’in dikkatini çektiği finansal istikrar sadece MB önlemleriyle sağlanamaz hükümet kanadından mutlaka mikro reformlar gerekir. Seçim arifesindeki hükümet mikro reform yapar mı orası bilinmez. Benim umudum yok. Özetle Döviz için ben 2011’de yukarı yönlü önemli bir hareket beklemiyorum. Bilakis 1.40’lı seviyelerin yeninden denenebileceğini ve 2011 dolar kuru ortalamasının 2010’un altında kalacağını düşünüyorum. Faizlerde düşüş nedeniyle, yukarıda da anlattığım gibi borsa değerlemelerinde yukarı yönlü bir revizyon bekliyorum. Borsa için yukarı yön senaryoma göre öne çıkacak sektörler başta bankacılık, daha sonra GYO ve inşaat bu iki sektörün gelişimine paralel olarak beyaz eşya gösterilebilir. Emtia fiyatları uluslararası ekonomi üzerinde belirleyici olacaktır. Petroldeki güçlü görüntü biraz ivme kaybetse de devam edecek gibi duruyor. Bu durum petro-kimya şirketlerinin cirolarına olumlu yansıyacaktır. Gübre şirketleri de 2011 yılında güçlü karlılıklarını sürdürmeye aday. Tüm bunlar benim baz senaryom. Bir iyimser bir de kötümser senaryom daha var. Ama ben şimdilik tüm pozisyonlarımı baz senaryoma göre alıyorum. 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 430
    Kayıt tarihi
    : 27.12.10
     
     

    İstanbul Ün. İştelme Fakültesinden mezun olup Bahçeşehir Ün. Finansal Ekonomi dalında masterımı tama..