Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Boş bir çuvalım, izninizle kendimi yere bırakıyorum...

Boş bir çuvalım, izninizle kendimi yere bırakıyorum...
 

Bir çuval gibi olduğumuz zamanlar vardır hani…

Hani, taşıyamayız ağırlığımızı, minik bir kelebek konsa omzumuza, altında ezilecek durumda hissettiğimiz…

Bırakmak isteriz hani kendimizi boş bir çuvalmışçasına…

Hani her şey de üst üste gelir sanki, haberleşmişcesine…

Offf… Sıkar da sıkar bir eller yüreğimizi…

Ne ağlamak kafidir o anlarda, ne yorganın altına saklanmak…

Yediğimiz yemeğin de tadı yoktur nedense…

Bir taraftan, hadi silkelen deriz kendimize, bir tarafımız acır dururuz halimize…

Her bir kolumuz, bacağımızda ipler var gibidir, hani…

Her bir ipi çekiştiren onlarca, yüzlerce… Hatta binlerce kişiler…

Offf… Gelmeyin üstüme…

Rahat bırakın beni!...

Diye söyleniriz, ya içten içe, ya da çığlık çığlığa haykırmak isteriz tüm dünyaya!...

Çok doluyuzdur, çok…

Böyle durumlarda, az bir parça bırakmak gerek kendini, yere…

İnsanız neticesinde…

Yapabileceğimiz şeyler vardır, gücümüzün yetemeyeceği şeyler…

Her şeyin mükemmelini de yapmak zorunda değiliz ki zaten!...

Zaten yaşam bir dersten ibaretken…

“Dersimi görüp, bir an önce geçeyim” demek gerekir…

Bilmek gerekir ki, mümkün değil, her şey olamaz kontrolümüz altında…

Kontrol edemeyeceğiz şeyleri bir kenara ayırmak gerekir…

Geriye kalanlardan, öteleyip durduklarımızı azar azar yapmamız, bizi biraz daha rahatlatacaktır…

Biraz daha rahatlayınca, hiçbir şey mutlak değildir sözünü hatırlatır bize bilincimiz…

Ne kaybetmeye korktuğumuz mutluluklarımız, ne altından kalkamayacağımızı sandığımız sorunlarımız…

Ohhh… Sanki biraz açıldım mı ne!...

En büyük problemlerden biri, olumsuz bir şeyi kabullenmektir…

Kabullenemeyiz bir türlü…

Kendi hatalarımızı deşeriz, karşı tarafı suçlarız…

Canımızı acıttıkça acıtır… Kanattıkça kanatırız…

Oysa…

Sevgiyle kabul etmek gerek…

Her şey istediğimizce olamaz ki…

İstediğimiz de zaten hayrımıza mıdır ki?

Bilemiyoruz…

Bilmediğimiz şeylerden dolayı da neden gereksiz yere endişeleniyoruz?

Her şeyden önce şunu bilmeliyiz: Allah değiliz…

Hatalarımız da olacaktır… Eksiklerimiz de…

Becerilerimizde… Beceriksizliklerimizde…

Ama… Ne olursa olsun…

Her birimizden başka bir tane daha yok!...

Her birimiz özeliz sonuçta!

Her birimizin evrene kattığı değerler var…

Kafa karıştırmayacaksa eğer, ve elbette vaktiniz müsaitse:


Söyle üstat
Sonsuz bir okul mu hayat
Öğren öğren
Bitmiyor…

Acılar büyütüyor…

Anlık mutluluklar
Nefes alanları…

Soluklan ve
Devam et…

Tıkandığında, korkma,
Umutlar el verecek!

Kendini buluş mu hayat
Sonlara gelindiğinde,
Kendini unutuş mu,
Hala bilemedim,
Sormam lazım anneme,
Biliyordur belki,
Son zamanlarda ölümden
Daha fazla söz ettiğine göre…

“Ben” diyoruz ya hep,
Hani sanıyoruz
Ya da istiyoruz ki
Dünya sırf bize dönecek;
Hani sanıyoruz ki,
Varlığımızla onurlandırıyoruz
Dünyayı…

Onurlandırıyoruz elbet,
Kuşku bile götürmez
Ama…

Herkes bir ayrı “ben”! ..

Elbet herkes özel,
Elbet herkesin var oluşunun bir onuru var
Ama,
Var mıdır farkımız bir kum tanesinden
Ya da yüz binlerce karıncadan birinden
Söylesene üstat,
Evrene şöyle bir yukarıdan bak! ...


Gülgün Karaoğlu

Ağustos, 06/07

Oğlum okumaktan vazgeçti…

Bugün kabul ettim en sonunda…

Canım ne çok sıkkındı bir bilseniz… Günlerce…

Şu an çuvalımı boşalttım, içine taze umutlar doldurdum…

Herkesin var oluşunun bir anlamı var…

Kim bilir, onun da alacağı ne dersler…

Katacağı neler var…

Sevgilerimle…

Gülgün Karaoğlu

Kasım, 02/07

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..