Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Boş iş, boş laf, boş ümit vd. (Uyuşturucu, kumar, şans oyunları vd.)

Boş iş, boş laf, boş ümit vd. (Uyuşturucu, kumar, şans oyunları vd.)
 

Uyuşturucunun yok ettiği bedenler


Boş iş, boş ümit, boş hayal, boşboğaz hep zamanın ve yaşamın israf edilmesi, insan ilişkilerinde yarar sağlamayan tavır ve davranışlar ile ilgili olarak söylenir.

Alkol ve uyuşturucu net düşünmeyi engeller.

Çok miktarda alınan alkolün, cinsine göre, az olsa da, alınan uyuşturucunun etkisiyle insanlar hareketlerini ve düşüncelerini kontrol edemez hale gelirler. Kolayca saldırganlaşıp hayat boyu pişmanlık duyacakları şeyler söyleyebilir ve yapabilirler.

Alkol ve uyuşturucu insanlara kısa süreli ve yalancı bir mutluluk hissi verir. Ama yıkıcı etkileri kalıcıdır:

Bağımlılık yaptıkları için insanların kazançlarını alkole ve uyuşturucuya harcamalarına, para bulamadıkları zaman, satın alabilecek parayı elde etmek için hırsızlık, gasp ve hatta cinayet işlemelerine, kanunsuz ve haksız yollara sapmalarına neden olabilirler.

Sürekli uyuşuk ve gerçeklerden kopmuş bir beyinle iş yapılamayacağı için, bağımlılar işlerini kaybederler.

Bağımlılık yaşamdan kopardığı ve davranışları değiştirdiği için çevrelerini, dostlarını, arkadaşlarını ve hatta ailelerini kaybederek bu insanların yalnız kalmalarına sebep olurlar.

Beyin ve sinir hücrelerini öldürür, böbrek, karaciğer, kalp yetmezliğine, sinir sitemini ve kasları etkileyerek güçsüzlüğe ve kısa sürede yaşlanmış gibi çökmeye, ani ölümlere, paranoyaya, hayaller görmeye, panik ataklara, yoğun depresyonlara ve intihara neden olurlar.

Alkol ve uyuşturucu kullanan insanlar alkolik olmayı veya uyuşturucu bağımlısı olmayı istedikleri için bu maddeleri kullanıyor değildirler.

Bu tür alışkanlıklar, çoğunlukla başlangıçta merak, yasak olanı birlikte yapmak, bir çeşit sır ortağı olmak gibi birbirini etkileme, içki içebilmek bir marifetmiş gibi, genç yaşlarda, arkadaşlara gösteri amacıyla veya kendini artık yetişkin gibi hissedebilmek için içmek veya uyuşturucuyu bir kez denemek olarak başlar. Arkadaşların birbirini teşvik etmesiyle devam eder, zamanla sorunları çözmek yerine unutmak için içki içilmeye veya uyuşturucu kullanılmaya başlanır.

Kişi ayıldığı zaman sorun çözülmek yerine başka sorunlar da eklenmiş olarak ortada durduğu için ve vücut gittikçe yükselen dozda alkol veya uyuşturucu istediği için, ihtiyaç duyulan miktar gittikçe artar; merakla ve herhangi bir uyuşturucuyu bir kere denemekle başlayan süreç intiharla, hastanede veya hapishanede sona erer.

Henüz bedensel gelişmesini bile tamamlamamış, önünde yaşanacak kocaman bir hayat bulunan gençlerin alkol ve özellikle uyuşturucu tuzağına düşürülmeleri gerçekten acıklıdır. İnternetten bile formülleri bulunacak, eczaneden alınacak basit ilaçlarla yapılan ucuz zehirler de (resimde görüldüğü gibi), az miktarda beyni zehirleyip uyuşturarak yalancı bir hoşluk hissi vermekte, bir kez denemenin ardından bağımlılık ve yıkım geltirmektedir.

Gençler, sağlıklı, akıllı, düşünen, bilen, saygın, hem kendine, hem diğer insanlara faydalı insanlar olmayı hedeflemelidirler. Bunun yerine, beyinlerini ve iç organlarını tahrip etmeleri, aptallaşıp, güçsüzleşmeleri, şunun bunun etkisiyle, kendi yaşamlarını kendi elleriyle zindana çevirmeleri ve geleceklerini yok etmeleri, acınacak zavallılar ve kendilerinden sakınılması gereken, ne yaptığını bilmez insanlar haline gelmeleri kendi akıllarını kullanmamalarının sonucudur:

Kötüler ve kötülük, insanlar var olduğu sürece var olmaya devam edecektir. Ama kötünün, şeytanın davetine uyup uymamak insanın kendi seçimidir. Çok içki içebilmek ve uyuşturucu kullanmak, sigara içmek bir özellik, yetenek veya erdem değildir.

Ama, vaat ne kadar cazip olursa olsun, yanlış olduğunu bildiği şeyi yapmamak, iradesine hakim olmak ve ilkeli bir insan olmak, kötünün, şeytanın oyuncağı ve maskarası olmamak erdemdir.

Kumar da emeksiz para kazanmak amacıyla insanların kendilerini ve birbirlerini kandırmalarının bir yoludur. Ayrıca battıkça kayıpları kurtarmak için, kazanınca daha çok kazanabilmek için devam edilen, insanların tüm varını yoğunu yitirmesine neden olacak seviyede bağımlılık yapacak, zamanı ve yaşamı bir hiç uğruna ziyan edecek kötü bir yoldur.

Kur’an’da insanın net düşünmesine engel olan, olamayacak hayallere ve beklentilere sürükleyen, insanları gerçeklerden koparan, maddi ve bedensel zarar verebilecek, insanlara kendilerini ve Allah’ı unutturan, insanlar arası ilişkileri bozabilecek alışkanlıklar ve davranışlar yasaklanmıştır.

<ı>“Ey iman edenler! Uyuşturucu /şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve nefret yerleştirip sizi Allah’ı anmaktan, namazdan/duadan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?”(Maide, 110/5, 90-91)

<ı>“Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki:’Bu ikisinde büyük bir günah vardır; İnsanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür.’ (Bakara, 92/2, 219)

Kur’an’da kumarla birlikte şans oyunları da yasaklanmıştır. Şans oyunları sadece günah ve kötü olarak tanımlanmamıştır. Açıkça sayılan haram listesinde de yer alır.

<ı>“Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah’tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerindeyken kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız (...)Bütün bunlar birer sapıştır.” (Maide, 110/5, 3)

Şans oyunları da insanları gerçeklerden koparır. Olmayacak hayallere sürükler ve gereksiz yere para harcanmasına neden olur.

Şans oyunları da kumar gibidir, ancak günümüzde şans oyunlarından gelecek beklenti, kazanılacağı zannedilen paranın miktarı çok daha büyüktür.

Loto, toto vs. insanların sanki gerçekten ellerine geçecek bir para varmış gibi umuda kapılmalarına ve planlar yapmalarına, çok büyük para gelecek beklentisiyle isteklerin artmasına, kendine kazancından daha yüksek bir standartta yaşamı uygun görmeye ve gereksiz borçlanmaya, beklenen para gelmeyince de, kendini olduğundan daha çaresiz ve yoksul hissetmeye neden olur.

Ayrıca, geleceği zannedilen para ile çözmek umuduyla var olan sorunları ertelemeye, çözüm bulmak ve zamanında harekete geçmek yerine bir sonraki çekilişi beklemeye ve borçların, sorunların büyümesine neden olur.

Şans oyunlarından para kazananlarla, büyük ikramiye kazandıktan bir kaç yıl sonra yapılan röportajlarda, loto, piyango şanslılarının, emek harcamadan ellerine geçen parayı nasıl saçıp savurduklarını, bir kaç yıl içinde daha önceden ellerinde olanları da kaybedip eskisinden daha yoksul duruma geldiklerini anlatmaları ibret vericidir.

Çünkü emeksiz para “Haydan gelip, huya gider”. Kolayca harcanır. Alın teriyle, emekle kazanılmış para ise "bereketlidir": Havadan gelmiş para gibi değildir. Değerlidir. Gereksiz yere harcanıp elden çıkarılmaz. Harcamadan önce düşünülür.

“Umut fakirin ekmeğidir.” diye bir söz vardır. Yoksulların bir gün her şeyin düzeleceğine olan inançlarını kaybetmemeleri için söylenmiştir. Ancak umut ve boş hayal aynı şey değildir. Örneğin, küçük bir tarlası olsa da bütün bilgisini ve becerisini kullanarak tahıl eken birinin ortalamanın üstünde, kendine yetecek kadar verim alma umudu olabilir. Gerekli çabayı gösterip kuraklık vs. nedeniyle umduğu sonucu alamazsa insanlardan ve devletten yardım umabilir ve yardım isteyebilir. Ama hastalık, sakatlık gibi bir nedene dayanmaksızın, ellerini kavuşturup oturup, kendilerine üstelik de bol bir rızkın, her hangi bir yerden gelmesini, lotodan para çıkmasını ümit edenler çoğunlukla beklemeye ve yakınmaya devam ederler. Kumarda kaybettiği veya lotoda kazanamadığı için insanlara yardım edilmez.

<ı>“O halde, bir iş ve oluştan boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul! Ve yalnız Rabbine yönelip doğrul!”(İnşirah, 12/94, 7-8)

İnançlı insan, boş lafla ve boş işle vakit geçiren değil, araştıran, öğrenen, hata yapabilen ama düşünen ve doğrusunu yapmak için çaba harcayan, sahip olduğu her şeyin değerini bilen, paylaşan ve mutluluğunu yaşayarak şükreden, barışsever insandır.

<ı>“Onlar yalana/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler”(Furkan, 42/25, 72)

<ı>“Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler! Namazlarında huşu sahipleridir onlar. Boş ve lüzumsuz sözden yüz çevirmişlerdir onlar.”(Müminun, 74/23, 1-3)

“Kim topa nasıl vursa gol olurdu” ile; kim kiminle nerdeymiş, ne yapmış, ne giymiş vs. magazin ile ömür geçirmek de, ruhu çürüten davranışlardır. Modern tıbbın ve pazarlamacılarının sunduğu imajları gerçek olarak kabul ederek sevgiyi ve ilgiyi bu medyatik kişilere yönlendirmeye, aklı başında düşünen, okuyan, yazan, anlatan, akraba, komşu, yazar-çizer ile ilgilenmemeye, cehalete neden olur. Marifetmiş gibi sunulan saçmalıklar, değer yargılarını zayıflatarak, toplumsal gelişme ve dayanışma ruhunu yok eder.

İnsanların çoğunluğu, az gözüken güçlerin, küçük miktarlı paranın bir araya geldiğinde yapabilecekleri ile de ilgilenmiyor gözükmektedirler:

Futbolcuların veya antrenörlerin, profesyonel sporcuların aldıkları astronomik rakamları hayranlıkla ve hayretle izleyenler, bu milyarder kulüpleri ve oyuncuları kendilerinin finanse ettiğinin farkında değildirler. Kaçan gole veya tuttuğu takımın gol yemesine ciddi ciddi sinirlenmenin, tuttuğu takım yenilince depresyona girmenin veya saldırganlaşmanın; başka takımı tutan insanlara saldırmanın, ortalığı kırıp dökmenin ne o kişinin ve ailesinin mutluluğuna ve sağlığına, ne de toplum sağlığına, eğitimine, birlik ve beraberliğine katkısı vardır. Diğerlerinden çok farklı ve özel bir şey olduğunu zannederek gruplaşmak deşarj olmayı sağlamak bir yana, birbirinden etkilenerek ve güç alarak kendinden olmayana düşmanlığı ve saldırganlığı artırır. Spor yapmak ise, hem kişinin kendi beden ve ruh sağlığı için yararlıdır, hem de birlikte spor yapmak insanları, arkadaşları birbirine yaklaştırır.

Benzer şekilde, seks ve şiddet ticareti yapan, pozitif mesajı olmayan filmleri izleyen ve müzikleri dinleyen milyonların bu kişileri önce ünlü, sonra zengin eden hayranların kendileri olduklarının, bu işten karlı çıkanların sadece bu profesyoneller ve onların organizatörleri olduğunun da pek farkında değildirler.

Dünya çapında yüz milyonlarca insanın ödediği küçük paralarla sonuçta bunlar etrafında dönen milyarlarca doların doğru yerlere aktarılsa pek çok araştırmaya kaynak, yoksulluklara çare olabileceğini de düşünmemektedirler.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..