Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '14

 
Kategori
Felsefe
 

Boş Vermişliğimin Boşluğu

Boş Vermişliğimin Boşluğu
 

Bir de "Gönül gözü" gibi görebilse


Boş vermişliğimin boşluğu…. 

Çoktandır yazmıyordum, meğerki dolmuş dolmuş da
“ruhuma, hicranını sarmışım gönlümün”..
Ah Mevlana ne de güzel demişsin;
“Eşeğe inci vermişler… Eşek inciden ne anlar…
Eşek arpa ister….””” 

Gözümdü kulağımdı, şuydu buydu…
Hatta yemekti içmekti, gülüp eğlenmekti…
Meğer ne de çok dalmışım dünyanın arpalığına…
Oysa ne arpaymış açlığımın hasretlisi, ne de inci…
Meğer tutukluymuşum… kendi içimde kendime.. 

Sordum kendime, istediğin ne diye?
Sakın mutlu olmak deme…
Öyle bir sır ki istediğin
Ne sen bilirsin… ne el alem… 
....

Alev sandığım, açlığımın ateşiymiş.
Bilmeden, hissetmeden..
Yakmışım da yakmışım
Meğer yaktıkça, yanan yine benmişim..
… 

Altın kafes sandığım gönlüm, içindeyse ben…
Salıvermek kendimi, isyanım olsun tüm kafeslere, 

Salayım, istediği gibi yol bulsun,
Yağsın dağlara, gönlünce süzülsün…
Sevgiye söylenen şiir olsun
Sevgiliye söylenen dil
Güzelliğe adanan ömür olsun
Hatta güzele yakılan ağıt…

İçim içme sığmaz da
Sel olup taşmayı özlerim
Bir hayalin peşinde koşup
Yeniden başlamayı özlerim 

Gelir aklıma bir çaresizlik türküsünde dile gelen özlem
“Yaz akşamı seni bil ki bu nigar,
Hazin hazin yad’a salar neyleyim”…

Meğer acı doruğa ulaştığında, yaş da kesilirmiş gözlerden…
Kimse bilmezmiş ümitsizliğini… 

Çekilince kendi yalnızlığına, umurunda olmazmış
Ne Mevlana ne Hayyam, Ne Hafız ne Şirazi..

“En büyük kurnazlığı şeytanın, yaşamadığına inandırmaktır kendini” deyip
Yok saymışım söylenenleri….
Bu yokluğa eşlik eden duygu kıtlığında
Öyle yaman perhiz yaşatmışım ki gönlüme
Bayram eden sadece midem olmuş,
Açlıktan ölense ruhum… 

Karar verdim… perhize son vermeye
Yakalamak için bereketli sağanakları
Bırak dedim kendime, arpalar yemlikte kalsın.
Şöyle bir karışık çek ortaya
İçinde azıcık Hafız, azıcık Hayyam olsun..
Olsun da, tuzu biberi olsun, gözü arpalıkta olan gönlümün.

 Hayyam bu işi iyi bilir, hele bir ondan başlayayım sormaya..
“Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,
Çöpe sorsan, hep onun içindir dalgalar.” 

Al bakalım, ben yere göğe sığdıramazken kendimi
Meğer seçmeye dahi şansım yokmuş saman ya da kibrit çöpünü..
Aldık ya payımızı, biraz da akıl alayım dedim Ustadan… 

“Bu gün benim gibi sevdalı var mı?
Bu gün benim gibi deli?
Yerlere serilmiş kan içinde yüreği.
Ben değilsem kim şu adam?
Bir zamanlar vardım, ben bendim.
Bu gün var olan neyin nesi?” 

….

İnciydi, arpaydı, saptı, çöptü, gözdü derken günler geçer gidermiş..
Hem de giden her gün, biten ömürdenmiş
Sanki biten ömür benim değilmiş gibi boşlamıştım yaşamı..
Meğer sular, hep akarmış köprülerin altından…
Hem de aldırmadan boş vermişliğime… 

İçindeki çocuğu yaşatmakla, çocuk olunmuyormuş…
Kim yaşlanır dı…. içindekini yaşatmakla yerinde sayılsaydı… 

http://www.youtube.com/watch?v=vpGSnQZcWW4 

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..