Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '18

 
Kategori
Emlak
 

Boş Zaman Üzerine

Boş Zaman Üzerine
 

Bizim memlekette yoldan geçen birini çevirip ‘’ Boş zamanlarınızda neler yaparsınız? ‘’ diye sorduğumuzda on kişiden dokuzunun vereceği üç yanıttan bir tanesi muhakkak ki kitap, gazete veya dergi okumak olacaktır.

Bu on kişinin içerisinde boş zamanlarında ense köküne çip takılmış mutantlar gibi, avm avm gezmekten çok hoşlandığını ya da; orada burada yediği yemeklerin fotoğrafını çekip paylaşmanın boş zamanlarının en dolu anlarından biri olduğunu söyleyen hemen hemen hiç çıkmayacağı gibi; Kalahari Çölünde yaşayan Antilopların günlük yaşantılarını, evlenme programlarında taliplerini bekleyen çiftlerin yaşantılarından daha az bildiğini iddaa edebilecek bir kişiye dahi rastlamanın imkanı mümkünatı yoktur.

O nedenle bizim memleketteki insanların boş zamanlarını ‘’ okumak ‘’la doldurduklarını çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz!

Peki boş zamanlarını bu şekilde değerlendiren herhangi biri, acaba dolu zamanlarını neler yaparak geçiyordur veya dolu zaman diye tariflediği anların içini doldurup o onları dolu hale getiren şey nedir diye bir soru gündeme getirdiğimizde ise; karşımıza çıkacak olan tablo büyük olasılıkla, işlerini yapıyor olmanın veyahut  işlerini yapmaya devam etmeye çalışıyor olmanın o zamanların içini doldurmak konusunda herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak kadar net bir uğraş olduğunu belirtmek olacaktır.

Daha özet bir ifadede bulunmak gerekirse; insanlar işlerini yaptıklarında vakitlerinin dolu geçirilmiş olduğunu düşünerek kendi içlerinde bir boş zaman-dolu zaman tarifi yapmış olduklarına inanırlar.

Buna bağlı olarak da zamanlarının dolu geçmesini sağlayan işlerin ve bu işler için harcanan uğraşların zamanı ne kadar dolduruyor olduğuna kimin karar verdiği konusundaki bir muhakemeyi otomatik olarak gündemlerinden çıkarmış olurlar.

Ve ortalama 70 ila 75 yıl olduğu varsayılan insan hayatı için çok anlamlı derecede uzun bir süreye karşılık gelen mesaide geçirilen zamanların önemli bir kısmının belki de; boşa geçirilmiş zamanlar olabileceği konusunda herhangi bir sorgulamaya girmezler.

Zaten bir şekilde akıp gidecek olan zamanın iş başında sarf ediliyor oluşu, o zamanın hiç olmadığına ilişkin iç rahatlatan genel bir bilinç altı kabuldür.

Lakin işin aslı hakikaten de öyle midir acaba?

İsterseniz konuyu Sapanca’da yaygın bir şekilde meslek olarak iştigal edilen işler üzerinden sorgulayalım:

Bu mesleklerden de ilçemizdeki yaygınlığı dolayısıyla emlakçılık veyahut daha modern bir ifadeyle emlak danışmanlığına öncelik sırasını verelim.

Şimdi yalnızca ilçemizde değil; tüm Türkiye’de ciddi bir şekilde talebin arzın gerisinde kaldığı şu günlerde, emlakçılık yapan bir kimse herhangi bir satış veya kiralama  işlemi gerçekleştiremediği bir yada birkaç günde işi başında geçirdiği zamanı dolu mu geçirmiş olmaktadır? 

Sabah evinden çıkıp ofisine geldiği andan, evine dönüp yatağına yattığı ana kadar geçen süreyi şöyle bir gözden geçirdiğinde; geride kalan güne dair aklında gelen şeyler, yazıhaneye goy goy yapmaya gelenlere ısmarlanmış çaylar için ödenen markalar; işlerin durağanlığına karşılık moral olsun diye gelen geçenle yapılan akara makara muhabbetler ve gündelik siyasetin artık çoktan kabak tadı vermiş buna rağmen bir türlü bayatlamak bilmeyen gündemleriyle ilgili kendini tekrarlayan laf kalabalıklarından ibaretse ve tüm bunlar ofiste geçirilen mesai saatleri arasında gerçekleşmişse o gün geçirilen zaman, için dolu geçirilmiş bir zaman olarak tanımlanmalıdır?

Emlak danışmanlığı, bir gayri menkulü satmak ya da kiralamak üzerine kurgulanmış ticari bir faaliyet olduğu kadar; satılan mülk veya değerin aynı zamanda bir yaşan standartını ticarete konu edilmesi olduğu herkesin malumu olan bir gerçekliktir. O yüzden bu işle uğraşan insanların bu gerçekliğin farkındalığıyla hareket etmeleri, söz konusu meslek dalının bu işi meslek olarak seçmiş insanların üzerine yüklemiş olduğu önemli bir sorumluluktur.

Özellikle Sapanca gibi, insanların hayallerini süsleyen yerlerde bu işi yapanlar, bu sorumluluğun ağırlığını omuzlarında daha fazla hissetmelidirler.

Kendilerini yaptıkları işle ilgili olarak sürekli geliştirmek durumundadırlar. 

Burada gelişimden kastedilen şey, sürekli olarak değişen satış ve kiralama fiyatlarını takip edip, gerekli güncellemeleri yapmaktan ibaret bir şey değildir kesinlikle.

Öncelikle ilçenin tarihi, sosyo-kültürel yapısı, ekonomik ve demografik özellikleri son derece iyi bir şekilde bilinmek zorundadırlar.

Yazılı tarih kadar, sözlü tarihe de iyi bir seviyede vakıf olunmalı; ve karşı tarafa akıcı bir lisanla aktarılabilmelidir.

İlçede yer alan hemen hemen her mekanın olayları ve insanlarıyla birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerinden bağımsız ayrı ayrı birer mekan hafızasına sahip olduğu asla gözden kaçırılmamalı, daha da önemlisi bunlar kulaktan dolma bir şekilde karşı tarafa aktarılmamalıdır.

İnsanların kendilerine mal satılmaya çalışılmasından ziyade kendilerine fayda satılmasını tercih ettiklerini; ve bu faydanın mevcut hayatlarında ne gibi pozitif değişiklikler yapabileceği konusunda tatmin edici bilgiler almayı önceliklendirdiklerini unutmamak gerekir.

Dolayısıyla her sektörün içine girebileceği bir tıkanıklık döneminin varlığını gayet olağan karşılayıp bu durağanlığı kişisel bir fırsata dönüştürmek hiç de öyle zor bir şey değildir.

Emlak işiyle uğraşan insanların böyle zamanları bir fırsata dönüştürmek için yapmaları gereken yegane şey hepimizin yapması gereken şeyle farklı değildir.

Okumak, daha çok okumak piyasada yaprak kımıldamasa dahi kendini geliştirmek için içinde düşünsel fırtınalar estirmek.

İşte o zaman ancak akşamdan sabaha mesaide geçirilen zamanlar tam manasıyla dolu zamanlar haline gelecek ve işler de o paralelde açılacaktır.

 

 
Toplam blog
: 70
: 289
Kayıt tarihi
: 26.07.14
 
 

Sapancalı, Üniversite mezunu, satış pazarlama sektöründe çalışan Errare Humanum Est ve Dum Spiro ..