Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Boşanmadan önce okuyun lütfen..

Boşanmadan önce okuyun lütfen..
 

Kapitalist dünya, evlilikleri de yıkıyor. Çünkü herkes her şeyin en iyisine layık. “Her şeyin en iyisi” ne diye düşündüğümüzde ise karşımıza “kalıplar” çıkıyor. Sosyal medyada paylaşılacak resimler, resimlerde güzel yemekler, eşimiz bizi aldatsa da rutin alınmış kırmızı çiçekler olmalı. Bir parça polyester melek figürü ile eve bereket ve aşk geleceğinden, bulunmalı. Evin de en iyisi olmalı. Artık siteler ve rezidanslar keşfedildiğinden, bunlardan bir tane alınamıyorsa, maddi koşullar epey zorlanıyor. Geçen gün bir arkadaşım yüksek güvenlikli lüks sitelerinde çok hırsızlık olduğunu söyledi. “Nasıl olur?Her şey görevli ” dediğimde ise, hırsızların sitede ev kiraladıklarını söyledi.Yadırgadım; çünkü, o sitede bir ev sahibi olmak hatta kiralamak için uzun saatler boyunca çalışmak gerekiyordu. Çocuğumuzdan uzak kalacak, eşimizle başbaşa kalamayacaktık. Kalsak bile konuşmaya takatimiz kalmayacaktı.
 
Sonra öyle bir yerde yaşayıp da çocuğumuzu özel okula göndermesek içimiz rahat etmeyecek, ucuz arabaya binip ara sıra yürüsek karizmamız çizilecek; aynı elbiseleri giysek kisvemize yakışmayaktı. Mükemmellik başımıza bela olmuştu. Mükemmel olamazsak mutsuz olacaktık. Mükemmel hayatı kurabilen ender şanslı kişilerden biriysek de.. Çok acı ama. Eşimiz yanımızda belki de yaşlı kalacaktı. Erkeksek daha genç ve güzel bir kadını hayatımıza katmak hakkımız olabilirdi. Kadınlar arasında da aldatma çok fazla. Ancak hayat akıp giderken, çocuklarımızın sünger gibi her türlü olanı biteni algılaması aklımıza bile gelmeyecekti. Hayat arkadaşımız, arkamızı dönebileceğimiz ve ölürken elimizi tutan emek ettiğimiz ve emek eden kişiyle yollarımızın neden ayrıldığına baktığımızda hep bir bahanemiz elbette olacaktı. Çok konuşuyor, beni anlamıyor, beni bir yere götürmüyor, ara sıra ona göstermeden çapkınlık yapabilirim bu benim hakkım ama beni yalnız bırakmıyor diyecektik. Bizi özlediği, anlaşılmak istendiği, aslında onunla da hayatın içine karışmanın mümkün olduğu hatta belki daha da iyi olacağı, hayat karşısında iki kişinin tek kişiden daha dik ve güçlü olduğunu o psikoloji içinde anlamayacaktık. Hepimiz pek bir stresliyiz malum.
 
Yaşımız genellikle 35’e kadar toplumsal açıdan yer edinmekle geçerken; ivmenin düşmeye başladığı sonraki yaşlarda ise bir kaç acele “hayatın tadını çıkarmak” eyleminden sonra sona geliyoruz maalesef. Kelin ilacı olmadığı için benim de yok.
 
Boşanma vakalarında çoğu gözlemlediğim, görünür nedenlerin ardında yatan, bildiğim şey ; çünkü aynı zamanda yaşadığım için de bildiğim şu ki: Hiçbir görünenin ardı boş değil. Beklentiyi daha az tutmalıydık. İnsanla yük hayvanı arasındaki farkı ayırdetmeliydik. Ve sır tutmalıydık. Eşlerin birbirlerini düşman bellememeleri o kadar önemli ki.. Anne ve babamız dahi bu evlilik çemberinin dışında. Onlar zamanın bir yerinde evlendiler, ürediler, biz olduk, yaşadılar, hayatımıza çok şükür bir yerinden dahiller. Ancak gene de çekirdek ailemizin dışındalar. İki taraf da ailesini belli mesafede tutmalı. Damadı azarlayan, eleştiren baba hoş olmadığı gibi; gelini hizmetçi gibi gören anne de hoş değil. Ve bütün bunlar çekirdek ailemiz için gerekirse çözülmesi gereken ve çözülürken de daha çok çekirdek ailenin desteklenmesi gereken sorunlar.
 
İhanet gibi, suç işlemek, şiddet gibi bazı temel problemleri bir kenara koyduğumuzda, evlilikler neden yürümüyor? Neden milyonlarca dosyayı aile mahkemeleri almıyor? Neden hep bu gözü yaşlı çocuklar? Yalnız kadınlar ve yalnız erkekler. Aile büyükleri gözlerini kapatıyor. Çocuklar büyüyor ve elimizde kalan arap saçı gibi karmaşık aile ilişkileri.. Neden ? Çünkü gençliğimizde ertelemdiğimiz hesaplar yüzünden..
 
En büyük yatırım aile. Yuvasını kaybetmiş bir insan bu dünyadan mutlaka gözü yaşlı gidecek. Tartışmalarda iki taraf da geri adım atmaz. Ancak 50 yaşındayken bile ebeveynlerimize bir şey demeyiz. Eşimize hakaret ettiğimiz kadar patronumuza etsek işimiz olmaz. İşyerindeki falanca kadın saçına fön çektirebilir. Ona iltifat etmek için harcanacak bir saniye eşimize iltifat etsek, yuvaya yatırım yapmış olacağız. Ve kadınlar da tabi ki... Eşlerimizi yıprattığımızı kabul etmeliyiz. Sadece kendi yuvamıza bakarsak eğer; tiyatro yapmayı seven pek çok çiftin de sonradan boşandığı görülmemiş şey değildir. Güzin Abla modelini sevmem aslında. Ancak pek çok çiftin mutsuz olması içimi üzüyor. Benim mutsuzluğumun ibret olmasını kabul ediyorum. Çocukların ağlamasından ve yuvasız kalmasından daha önemli değil hiçbir şey. Parçalanmış bazı ailelerin çocuklarının daha mutsuz ve suça eğilimli olması gerçeğini dehiçbir şey değiştirmiyor. Uyuşturucu kullanan, hırsızlık yapan, adam öldüren, annesini babasını doğrayan çocuklardan biri benim çocuğum olmaz demeyin. Hepsi bizim çocuğumuz. Neden olmasın ki?
 
Bu nedenle, eşimiz gidince.. Yerini dolduracak olan kişi ile kurulacak ilişki de emek isteyecek. Boşanmadan önce son bir kez hatta bin kez daha düşünmek faydalı. İnsanız biz. Nefsimizi tanımalı, yeryüzünden geçen sonsuz insan kitlesini düşünmeli, sonumuzun kara toprak; en büyük değerimizin ise ailemiz ve yuvamız olduğunun derhal farkına varmalıyız.
 
Bizim umrumuzda değilse, yuvamız kimsenin umrunda değil. Bunu da bilelim.
 
Naçizane sevgilerimle..
 
 
 
Toplam blog
: 82
: 6114
Kayıt tarihi
: 20.05.12
 
 

Hukukçu bir anne.  Hayatta her şeyin kontrol edilemeyeceğini zor da olsa öğrendim.  Hayat, kısa b..