Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Boşluk Hissi

Boşluk Hissi
 

İnsanın kimi zaman içini saran ürpertici bir histir boşluk hissi. Konuyu incelemeden önce yazıma Üstad Bediüzzaman’ın gayet kısa ve öz, harika bir Medeniyet değerlendirmesi ile başlamak istiyorum. Yazının devamında da inşaAllah bu harika tespitten naçiz çıkarımlarımı paylaşmaya çalışacağım.

“Acaba zâil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi ve ruhu cehennemde azab çeken bir insana mes‘ud denilebilir mi? İşte sen, bîçâre beşeri böyle baştan çıkardın. Yalancı bir cennet içerisinde cehennemî bir azab çektiriyorsun.”

Şimdi lütfen yukarıdaki alıntıyı bir daha okuyunuz. Aslında bugünün insanının halini nasıl da güzel özetliyor… Öyle bir dünyaya gözümüzü açtık ki, her yanımız materyalist arzular, hevesler ve hedeflerle dolu. Materyalizm ve daha çok kazanma hırsı medeniyetin hamuru olmuş. Herkes daha iyi bir okul kazanmak, daha iyi bir iş ve kariyer sahibi olmak, daha çok para kazanıp daha çok para harcamak ile kafayı yemiş. Nitekim insanoğlu (ekseriyeti) bundan 500-1000 yıl öncesine göre çok daha fazla ve çeşitli gıdalar tüketiyor, kıyafetler giyiyor. Onların aklına bile gelmeyen lüks araçlarla seyahat ediyor. Madde olarak bakıldığında çok daha donanımlı, çok daha bakımlı, çok daha konforlu… Ama bir sorun var. Önemli bir sorun. O da şu ki: Bugünün insanı mutlu değil, daha fazla elem duyuyor, daha melankolik, geçmişi daha çok özlüyor, içinde bir boşluk hissi ve huzuru unutmuş, sürekli koşuyor ve yorgun. Neden mi? Aslında çok basit: Mutluluk, huzur vb gibi kaybedilen bu hisler maddi değil manevi hislerdir. Kalb ve Ruh ile hissedilir, ceset ile değil. Biz ise hep cesedimizi besliyoruz, ruhumuzu değil. Üstad’ın belirttiği gibi beşerin elini, ayağını, midesini, saçını, başını yalancı bir cennete sokarak kalbini ve ruhunu tatmin edemezsiniz. Modern hayat, çağımız medeniyeti işte insana bunu yaptı. Ona kalbini, ruhunu, vicdanını unutturdu. Tüm emeğini, zamanını, yani en önemli sermayesini maddeye ve ekonominin çarklarının dönmesine sevk ettirdi. Ruhu ve kalbi gıdasız, elemler içinde kaldı. Huzurunu kaybetti. Kalbi yaralı ve hüzünlü bir insana en güzel kıyafetleri giydirseniz, en güzel yemekleri yedirseniz ne fayda eder ki? Etmedi ve etmiyor.

O halde ne yapmak lazım? Önce kendimizi sadece bedenimizden ibaret sanmaktan kurtulmamız lazım. İnsan, Allah’ın en harika bir sanatıdır. Ruh, beden, nefis, kalb, vicdan gibi sayısız mükemmel teçhizat ile donatılmış, hepsinden müteşekkil bir varlıktır. Her bir azanın verilmesinin sayısız hikmetleri vardır. Hepsi bir bütün içinde çalıştığında insan dünyadaki görevini huzur ile güzelce yapar ve vakit dolduğunda emaneti gönül rahatlığı ile teslim eder. İşte bize emaneten verilen bu harika cihazları düzgün kullanabilmek için kullanım kılavuzuna başvurmamız lazımdır. Bir otomobili veya bir elektronik eşyayı bile kullanım kılavuzuna bakmadan düzgün kullanamayız. İnsan gibi kompleks bir varlık da kılavuzsuz, rastgele kullanılmaya kalkılırsa çok hatalar ve yanlışlara düşülür. İnsanın kullanım kılavuzu ise Yüce Kur’an’dır. Zira yine Üstad Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi "Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur.” İnsanı Allah yaratmıştır ve Peygamberleri vasıtası ile gönderdiği kitaplarla insan ile konuşmuştur.

İşte insan, kendini tanımak ve dünyevi elemlerden, sıkıntılardan, huzursuzluklardan kurtulmak istersen Kitab’ını oku, Rehber’ini dinle. En Mükemmel Rehber olarak sana gönderilen En Şerefli Peygamber’in, Hz. Muhammad Mustafa (s.a.v.)’nın yoluna gir, Allah’ın ipine sarıl...

http://blog.milliyet.com.tr/kur-an-i-kerim-nasil-okunmali-/Blog/?BlogNo=568813 

 
Toplam blog
: 37
: 1204
Kayıt tarihi
: 31.03.17
 
 

Hakikati salt aklına ve ilmine güvenerek aramak, karanlık bir gecede, ıssız bir çölde kafa feneri..