Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '09

 
Kategori
Futbol
 

Bosna Hersek-Türkiye maç analizi / Galatasaray – Beşiktaş maç ön analizi

Bosna Hersek-Türkiye maç analizi / Galatasaray – Beşiktaş maç ön analizi
 

Bosna-Türkiye


Türk Milli Takımı maçın başında etkili göründü, bunun nedeni Bosna Hersek’li oyuncuların kaygılı olmalarıydı; Türk Milli Takımı’nın attığı gol, bu nedenle Bosna’ya yaradı. Korkmaları için bir neden kalmadı ve yavaş yavaş oyuna ısındılar. Topla etkili oynayabilen bir takım olmasa da savunma bilen bir takım; kötü savunma oyuncularına karşın. İlk yarıda topu oyuna sokarken tehlikeli bölgede top kayıpları yaptılar, bu, onları uyandırdı ve hadlerini bilip uzun oynaya başladılar. Tek taktikleri, uzun ve duran toplardı. Savunmadan çıkarken kullandıkları en kısa top, herhalde bir 20 metre vardı. Bu oyunda savunan takım hata yapmazsa, rakip çaresiz kalır; çünkü seçenek taktikleri yok. Türk Milli Takımı oyuncuları ya zeki değil, ya da hocaları tarafından yeterince uyarılmamışlar. Tek taktiği duran top olan bir takıma, galip durumda bir takım, yani rahat ve özgüvenli olması gereken takım, tehlikeli bölgeden üst üste üç faul yapar mı? Türk Milli Takımı oyuncuları yaptı; bu nedenle gole hayıflanmak yersiz.

Türk Milli Takımı haldır huldur oyununu iyi oynuyor; bu nedenle öne geçtikten sonra, rakibi bozan set oyuna geçemiyor. Yenilen gol sonrası oyunun tamamı haldır huldur oyunuydu. Ceyhun ön libero olarak yararlı değil; bu youncu iç. Hamit'in yerinde başlasaydı daha fazkla katkı sağlardı. Tuncay kulübede oturmalıydı. Bu takımı daha dengeli, daha az haldır huldur kılabilirdi. Önder tercihi ise hataydı, ikinci yarı değişikliğ ile Terim bunu kabul etti. Nihayetinde Bilica'nın yedeği.

İkinci yarı Önder oyundan çıktı ve yerine Köybaşı girdi. Takım üçlü savunmaya döndü; üçüncü stoper Ceyhun oldu. Gönül ve Köybaşı önde açık gibi oynafı. Zaten ilk yarı boyunca Türk Milli Takımı’nın önde etkili göründüğü anlar, Gönül’ün öne çıktığı anlardı. Bu, ikinci yarıda takımın oyununa katkı sağladı. Tuncay’ın da içerde rakibin zaman zaman dengesini bozduğu görüldü. Savunmada kalan oyuncuların iyi top kullanabilmesi de öndeki oyuncuların performansını artırdı; ikinci yarı özellikle Gönül’ün tarafından takım etkili oldu. Sercan’la kaçan gol ise yazık oldu dedirtti. Bu doğal: Sercan, Bursa’da da aynı Sercan. İyi taşıyan; ama son hareketleri iyi yapamayan bir oyuncu. Bu nedenle Halil’in küstürülmesi ve Tekke takıntısı bu maçta takımın canını yaktı diyebiliriz.

İlk yarıda da , ikini yarıda da, haldır huldur oyundan yararlanan Bosna Hersek çok etkili pozisyonlar yakalasa da, ofsayta fazla düştükleri ve yeterince özenli olamadıkları için golü yapamadılar; bunun nedeni, zihinlerinin kazanmaya değil, kazandırmamaya programlı olmasıydı. Kazanmaya ihtiyaçları olsaydı önde çok daha etkili vuruşlar izleyebilirdik; bu da futbolun psikolojik yönü.

Arda çok şişmiş; basının hakkındaki yorumlarına kendi de inanmış olacak, kendinden beklentileri iyice tavan yapmış; istediği “yüksek” oyunu oynayamadıkça sinirlendi, sinirlendikçe faul yaptı; 3. gereksiz faulde de sarı kart gördü.

GALATASARAY – BEŞİKTAŞ MAÇ ÖN ANALİZİ

Galatasaray, rakip beklerden iyi beslendi.

GS, formda görünse de, formda görünmesini sağlayan etkileyici skorları, kendi üretkenliği ile sınırlı tutmak yanlış olur. Rakip teknik direktörlerin bek ve oyun seçimleri, GS’nin güçlü yanını besledi. Gaziantepspor deplasmanında Yozgatlı, Olcan bek, Gaziantepspor elinden geldiğince hücum oynuyordu. Ali Sami Yen’deki Kayserispor maçında Mehmet Eren ve Bilal Aziz bek oynuyordu. Ankaraspor, Aydın Karabulut bek + 4 forvet ile oynuyordu. Rakip teknik direktörlerin bu seçimlerinin nedeni, GS’nin zayıf kanat savunmasından yararlanma isteği. Tabi bu bir risk; cezayı kesemediğinizde rakip kesiyor. Farklı galibiyetler bu nedenle bir ölçü değil. Ön elemelerde alınan galibiyetler de dikkate alınmaya değer galibiyetler değil. Netanya, Talin, İstanbul Belediye’den zayıf takımlar. Bu maç, GS için ilk gerçek maç. BJK ise Lyon, Porto, FB gibi takımlara karşı kendini test etti ve bu maçlarda kötü denilmeyecek bir futbol oynadı.

Rijkaard sürpriz yapabilir.

GS’nin etkili kanat forvetlerinin olması ( Keita, Arda) Denizli’yi oyun anlayışında değişikliğe yöneltebilir. Tabata transferi ve Serdar Özkan’a olan güveni de dörtlü orta sahaya geçişi kolaylaştırabilir. Tello, Tabata, Ernst, Özkan dörtlüsü; çok forvet, az orta sahalı oyun oynayan GS’a karşı avantaj sağlar. Sarp ve Topal(Barış) ilk kez, iyi orta saha oyuncularına karşı oynamış olacak. Arda’nın karşısında Kaş oynayacak, Keita’nın karşısında ise Köybaşı. GS’nin kanat forvetlerini ilk kez iyi beklere karşı izleme imkanı bulacağız. Rijkaard’ın da bu durumun bilincinde olduğunu ve bu maçı çok ciddiye aldığını düşünüyorum; bu nedenle, bu maçta forvetlerden birini eksik görebiliriz; hatta bu eksik Arda/Elano bile olabilir. Neeskens’in duran top taktikleri takıma önemli katkı sağladı; GS’yi geçen seneden ayıran temel fark bu; Rijkaard’ın daha bir numarasını görmedik. Ankaraspor maçındaki değişiklikleri övgü aldı; ancak Elano’yu daha erken oyundan alması ve onun yerine Kewell’ı kullanması gerektiği ve Nonda’nın bu oyunu Baros’tan daha iyi oynadığı da, değişikliklerin saha içi sonuçlarıyla açığa çıkan bir gerçekti.

Elano, Keita, Baros’un önde kalacak olması nedeniyle, Arda savunmaya gereğinden daha çok dönmek zorunda kalacak, bu, oyunun devamında oyuncuyu yoracaktır. Bu nedenle Rijkaard, Arda’dan 45 yada 60 dk yararlanmalı; ikinci yarı Arda’nın yerine Kewell değil, (sakatlığını atlatmış olması halinde) Ayhan dahil olmalı. Kewell yedek olacaksa, Keita’nın veya Elano’nun yerine 30 dk’dan aşağı olmamak üzere kullanmalı; bu seçimler GS’yi daha diri kılacaktır. Bu oyuncular 60 dk’lık oyuncular; bu nedenle Türkiye’de oynuyorlar.

Kewell ve Nonda, bu oyunda Elano ve Baros’tan daha yaralı. Kontra atak oyunu dışında her durumda, Nonda’yı, Baros’a seçerim; Kewell’i da Elano’ya. Nonda’nın sakatlanmadn önce Avrupa’nın sayılı santraforlarından olduğu; Kewell’in Liverpool, Elano’nun ise M. City oyuncusu olduğu unutulmamalı. Bu maç özelinde bakacak olursak, Elano, BJK orta sahası için önlemi kolay oyuncu. Klasik bir on numara. Fink, ona yakın oynar ve Elano sahada kaybolur. Kewell ise Kaş’a ters gelebilir. Hava toplarında da etkili olması, GS’nin duran toplar hücumlarında, rakip ceza sahası içinde bir kişi fazla olmasını sağlar.

Milliler yorgunluğu unutur.

GS’nin olası bir yenilgisi, GS’li oyuncuların Milli yorgunluğuna bağlanacaktır; bu, dersi zorlaştırması açısından, GS için uzun vadede bir eksi. Rijkaard’ın esas sınırı, olası bir yenilgiden sonra netleşecek; yenilgiyi yorgunluğa bağlarsa, anlı şanlı isminin gerisinde sıradan bir antrenör yattığı açığa çıkacak. Bu, iddialı bir yorum gibi gelebilir; ama bir insanın zihni nasıl basit bir davranışıyla kendini açığa çıkarabilirse, bir hocanın hocalık sınırları da basit bir değerlendirmesinden açığa çıkabilir: böyle maçlarda yorgunluk olmaz; sakatlanan bir oyuncu düşünün: ağrı içindedir ve oyundan çıkmayı bekliyordur; o anda kalesinde öyle bir pozisyon olur ki, oyuncu sağlıklı oyuncunun atamayacağı deparı en ufak bir ağrı hissetmeden atabilir, bedel ağrı, pozisyon sonunda çekilir, ama o pozisyonda ağrı “unutulmuştur”. Yorgunluk için de benzeri bir durum yaşanır; pozisyonun önemi sakat oyuncuya nasıl ağrısını unutturuyorsa, maçın önemi de oyuncuya yorgunluğunu unutturur; unutkanlığın bedeli, bir sonraki, görece önemsiz maçta ödenir.

Denizli, Fink’ten vazgeçebilir.

BJK, oynadığı maçlarda üretken görünmedi; oynadığı oyun bir büyük takım oyunu değildi. Üretken olamamasının nedeni, Denizli’nin, üç kişilik merkeze iki savunma tip yerleştirmesi ve Nihat’ı santrafor olarak kullanma düşüncesi ile ilgili; iki savunma tip, takımı kalınlaştırıyor, oyunun merkezinde top kullanma oranı %33 ile sınılanmış oluyor. Nihat ise, takımın rakip yarı sahaya yerleşmesini sağlayacak klasik santrafor özelliklerine sahip değil, klasik yardımcı oyuncu: top tutamıyor, taşıyor. Stoperleri rahatsız etmemesi ise, rakip savunmayı güçlendirmeye yarıyor. Denizli, Nihat’ın santraforu oynadığı bu oyunu Ş.Ligi için bir alıştırma olarak görüyor olabilir; çünkü, iki savunma tipi ancak yerleşik oyunda takıma katkı sağlar; Nihat ise, yaslanmış bir takımda. Kesin olan, bu oyunun ligimizde, Anadolu takımlarına karşı iş görmediği ve görmeyeceği; ama takımın kilit açmak zorunda olmadığı, yani dengi ve üzeri rakiplere karşı oynadığı maçlarda iş görebilir bir oyun.

Tabata, Denizli’nin oyun anlayışında değişikliğe gitmesini sağlayabilir. Tabata’nın savunma yönü olan bir oyuncu olması, Denizli’nin, Fink’ten vazgeçmesini kolaylaştırabilir; bu takımın üretkenliğini artırır. Denizli, oyun anlayışında değişikliğe gitmek istemeyebilir; çünkü olası bir galibiyet Denizli’nin bugüne kadar benimsediği oyun anlayışının yanlış bir oyun anlayışı olduğunu açığa çıkarabilir. Tabata’yı, Alex pozisyonunda da kullanabilir.

Denizli’nin son maçlarda Serdar Özkan’ın üzerinde durduğu görülüyor. Denizli’nin oyuncudan beklentisi sınırlı, yani gerçekçi olursa, verim alınabilecek bir oyuncu. Mevcut oyun düzeninde Tabata ile birlikte iki içi oyuncusundan biri olarak veya dörtlü orta sahanın sağ kenarında katkı sağlayabilir. Uzun süredir kulübede oturuyor olması, haddini bilmesini de sağlayacaktır. Sağlam döneminde bu nedenle yaralı oluyordu.

Denizli, dörtlü orta sahanın sağında, Nihat ya da Holosko’yu da kullanabilir. Arda’nın boşalttığı alan için bir forvet seçimi çok da yanlış olmaz; bu, Arda’nın hücuma çıkışlarında daha kontrollü olmasını, dolayısıyla GS’nin hücum gücünün zayıflamasını da sağlayabilir.

Tello - Nobre işi bitirebilir.

Nobre’nin sakatlığının düzelmemesi durumunda, Bobo’un ve Yusuf’un da oynayamayacağını dikkate alırsak, önde Holosko, Nihat, Tabata ile etkili olmaya çalışacak bir BJK izleyebiliriz. Nihat sakatlığı nedeniyle oynayamazsa veya Denizli, Tabata’yı kulübede oturtmak isterse, Tello ön tarafa, Ekrem de Tello’nun yerine kayar.

Denizli, GS’nin en etkili silahı olan duran toplarla ilgili olarak yeterli çalışmayı yaptırmazsa BJK, “iyi oynayan ama kaybeden” takım durumuna düşer. Ferrari, Sivok, Ernst, Holosko, Nobre, Kaş; Sarp, Barış, Balta, Servet, Aşık, Baros eşleşebilir; yani BJK, bu forvetlere önlem için yeterli kalitede ve zekada oyuncuya sahip. Savunmada doğru organize olurlarsa, GS’nin duran top etkinliği bu maçta rafa kalkmış olur. (oynatılırsa) Nobre’nin havadan etkili olması, GS’nin duran top ve kanat savunmasındaki zayıflığı ve Tello etkenleri birleşince BJK’nin, GS’yi kendi silahıyla vurabilmesi de olası. Tabata’nın varlığı bu nedenle, özellikle bu maç özelinde takıma katkı sağlayacaktır; çünkü, (oynatılırsa)Tabata, Nihat ve Nobre’den birinin bile oynaması halinde, içte oynayacak; bu koşulda Tello çizgiye kayacaktır. Bu da GS’nin en zayıf noktasına, Türkiye’nin en etkili orta yapan çizgi oyuncusu ile yüklenileceği, ceza sahası içinde de, yerden havadan, Türkiye’nin en fırsatçı santraforu Nobre ile gol aranacağı anlamına geliyor. Bu, Zan’ın sakatlığında oynaması muhtemel Emre Aşık’ı çok zor durumlara düşürebilir. Tello’nun ise hafif sakatlığı olduğu söyleniyor. Milli Takım’ından sakat döner ve oynayamazsa, bu, BJK’nin GS karşısında bir küçük takım gibi görünmesiyle sonuçlanacaktır; Tello, takımın topu etkili kullanabilen tek oyuncusu.

BJK’nin hafta içi M.United ile oynayacağı Ş. Ligi maçının BJK’li oyuncuları olumsuz etkileyeceği görüşüne katılmıyorum. Motivasyon hep tek maçlık olmaz; iki maçlık motivasyon da olur. Mesela, Rıza Çalımbay döneminde FB ve Atlethic Bilbao maçları üç gün arayla kazanılmıştı; iki maç da son şans maçlarıydı. GS ve M.United maçlarından alınacak olası iyi sonuçlar, bir sonraki maçta, hem fiziki hem de zihinsel bir gevşemeye yol açabilir; ama M. United maçı öncesi zihinsel bir sorun yaşanmaz.

Zaaf konuşursa!

Maçın şeklini belirleyecek unsurlardan biri de Denizli’nin zaafı; özellikle kritik maçlar, bu zaafı ateşlemeye müsait maçlar oluyor. Denizli, geçtiğimiz yıl, liderlik maçında Bursaspor savunmasını en çok rahatsız eden oyuncu olan Holosko'yu, Özkan'ı oyuna almak için çıkartmıştı. O Özkan, Denizli'nin saha kenarından kendine yaptığı uyarıya kafasını çevirerek karşılık vermiş ve kaçırdığı oyuncuyu kovalaması uyarısına kulak asmamıştı: "Hem kötü oyun, hem kötü saygı.." Bu durumda Denizli'nin bir sonraki hafta oyuncuyu cezalandıracağı düşüncesi hakimdi; ama Denizli, oyuncuyu marifetmiş gibi! ilk on bir oynattı. Bu, ne oyuncu kazanmayla ne de takımın ihtiyacıyla açıklanabilir. Denizli'nin zihni kendisinden beklenilmeyeni uygulamaya programlanmış. Avrupa futbolunda, belki de FB savunmasına, özellikle deplasmanda en ters gelecek olan futbolcu olan Holosko'yu, Kadıköy'de kulübede oturtması da onun bu zaafıyla ilgili. Bu maçta da Tabata’yı kulübede, Ekrem’i sahada görebiliriz; hatta bu zaaf, kanlı bıçaklı olduğu Batuhan’a bile ilk on bir yolu açabilir. Denizli’nin bu zaafını ihmal edersek, oyunun, BJK’nin daha etkin olacağı bir oyun olacağını düşünüyorum; ama bu zaaf kendini ihmal etmezse, maç sonunda BJK ligi ihmal etmiş olur.

Maçta direkt kırmızı kart çıkma olasılığı düşük.

Maçı Bülent Yıldırım’ın yöneteceği açıklandı. MHK’nin, Fırat Aydınus saplantısından kurtulmuş olması sevindirici. Bülent Yıldırım direkt kırmızı kart göstermekten imtina eden bir hakem; bu kaygı, birlikte parladığı Vedat Yüksel’de de vardı. Bu, Yunus Yıldırım’ın penaltı konusunda yaşadığı gibi katı bir tutum değil; ama direkt kırmızı kart gerektiren sakatlayıcı, ağır ihlallerde, sarı kartını hızlı ve sert bakarak çıkartıyor; bunun daha disiplinli görünmesini sağlamadığını birileri ona anlatmalı. Bir hakem şekline sahip; ama düz. İnce pozisyonları süzebilen bir hakem değil; ama saçma bir karar verdiğine de şahit olmadım. Hakemlik tekniği açısından Alman Fandel’e benziyor. Maçta ince görüş gerektiren zorlayıcı pozisyonlar yaşanmazsa iyi maç yönetir.

futbolteknik@hotmail.com

 

 

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Felsefe okudum. İnsan denilen sürüye hakikatini hissettirmeye seviyorum. Araba ile kıyafet ile kendi..