Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '20

 
Kategori
Öykü
 

BOT

 
*
Kelköy’e gelişim gibi dönüşüm de botla olacaktı. Yağmur hafiften ıslatmıştı toprağı. Sakarya yükselmişti. Bota binmek için Sakarya’ya ulaşmak gerekiyordu.Köyle Sakarya arası on daikaklık yol da olsa bot Sakarya’dan kalkıyordu.
Köy gece boyu sallandı durdu. Deprem korkusu köylüyü korkutmuştu.Güneş yavaş yavaş doğrulmaya başlamıştı. Tüm ortalık ışıdı, aydınlandı, ısındı. Ahırlardaki hayvanlar uyandı, çıkardıkları sesleri, böğürtüleri çıkarmıyorlardı şimdi. Onlar da anlamıştı tehlikenin geçtiğini.
Köy kahvesi doluydu. “Çay yap.” diye ocağa doğru seslendi öğretmen. Herkes akşamın kokusunu anlatıyordu. Öğretmenin masasına yanaşıp, “Hoca bize de ısmarlasana.” deyip oturdular. Garson İsmail, öğretmenin masasına çayları getirdi hemen.
Çaylar içilince minübüs yolcuları kalmasın, bot doludur. Bugün haftası Karasu’nun diye kahveye seslendi Ciğersiz. Adı gibi değildi aslında köylünün sevdiği kişiydi Ciğersiz. Karasu yolcuları durmadan minübüse bindiler.
Sakarya kıyısı tüm köylülerin buluşma yeriydi. Her köyden gelen botta buluşuyordu.Karasu’ya geçiş, dönüş yolu bottu.Sakarya eğrile, büküle akarken bot karşı kıyıya ulaşmaya çalışıyordu. Elinde uzun bir sırıkla yön veriyordu bota botçu Kemal. Kara Celal, Alaca Memet aralarına Ciğersiz’i de aldılar. Bot Sakarya’yı yara yara ilerlerken Kara Celal yerinden doğrulup ayağının biri üzerinde dikildi. Ayağının diğeri kıvrık oturduğu yerdeydi.”Sakarya sen de köprüsüz edemiyorsun, bekle sen bizden, biz senden kurtuluruz elbet bir gün.” Alaca Memet, “Nerede o gün!” derken yıl altmış dokuzdu .
Öğretmen yakın oturuyordu botta Kara Celal’e. Konuşmasına ortak oldu: “Kara Celal yapacak işimiz bir Sakarya köprüsü olsa kolay, yapacak çok işimiz var.” Başını salladı Kara Celal evet dercesine.Ciğersiz duramadı katıldı söze: “Aynı hamam aynı tas.Kaç yıl oldu yapılacak yapılacak diye konuşmalar.” Ses çıkarmadan dinleyen muhtar Samet, “ Siz aklınıza göre hemen olsun diyorsunuz, ama yetmiyor gücün işte!” Kara Celal tek ayağı üstüne dikili durmadan oturunca fötür şapkasını çıkarıp dizine taktı. “Yetmez elbet yeme olduktan sonra.” Öğretmen botun karşı köşesinde dinliyordu konuşmaları.
Bot Karasu’nun kıyısına yanaşınca yolcular birer birer inmeye başladı.Öğretmen Ciğersiz’i omuzundan yokladı. “ Haydi çorbaları birlikte içelim.” dedi. Öğretmen, Ciğersiz yürürken Karar Celal, Alaca Memet arkadan seslendi:”Bizi de bekleyin.” Seslenişi öğretmeni, Ciğersiz’i durdurdu. Öğretmenin konukları üç olmuştu.
Ciğersiz ara sıra inerdi ilçeye.Keçileri peşinden koşarken giydiği giysileri çıkarmazdı sırtından.Daha doğrusu çıkaramazdı.Öğretmenle beraber olunca rahatlamıştı. Botun dönüşü akşama kalınca zaman da çoktu. Bugün ilçeyi enine boyuna gezecekti.
Karasu’nun haftası olunca tüm köylüler toplanmıştı sanki.Karasu bir kalabalık bir kalabalık anlatılamaz.Çarşıda koşuşma, lokantalar tıka basa dolu.Öğretmen dört kişi için yer istedi garsondan. “O hocam hoş gelmişsin.” diyen garsonun cam kenarında gösterdiği masaya oturdular. Hemen mercimek çorbaları söylendi.
Gün yeniden başlıyordu. Öğretmen, Ciğersiz birlikte yaşanacak bir güne hazırdılar.
Görüntünün olası içeriği: Turkay Korkmaz
 
 
 
Beğen
 
Yorum Yap
 
Paylaş
 
 
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..