Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Botoks Irkı

Botoks Irkı
 

Yeni milenyum daha önce hiç var olmayan bir “ırk” yarattı. Botokslular adı verilen bu ırk, insanlığın kırklı yaşlarından sonra birden ortaya çıkıveriyor. Dış görünüşü ölene kadar neredeyse hiç değişmeden, yaşlanmadan kalıyor.

Hemen hepsinin yüz ifadeleri, mimikleri, bakışları birbirine benzeyen bu ırkın en temel özelliği dudak ve ağız yapısı donduğu için gülememeleri.

Kırışık görmeye asla tahammül edemezler.

Botoks aynı viagra gibi başka amaçlar için laboratuar ortamında üretilmiş bir ilaçken daha sonra estetik alanında kendisine geniş bir yer bulmuştur.

İşin şakasını mı yapalım, yoksa ciddiye mi alalım gerçekten bilemiyorum.

Çocukluğuma eşlik eden ve kimine hayranlık duyduğum birçok sanatçının son zamanlarda hiç yaşlanmadan ve üstelik benden daha da genç bir halde ortalıkta gezinmesini şaşkınlık içinde izliyorum.

Üstelik ortada çok büyük bir yalan ve karşılıklı kandırmaca var.

“Efendim, bu kadar genç kalmayı neye borçlusunuz?”

Botoks ırkına mensup sanatçı da teker teker anlatıyor.

Sabahın çok erken saatinde kalktığı, düzenli yürüyüşünü yaptığı, taze meyve ve sebze ile beslenmeye dikkat ettiğini, sigara ve içkiden uzak durduklarını, mutlak surette spora gittiğini, yogaya zaman ayırdığını, her fırsatta hayatın pozitif tarafını görmeye çalıştığını, bol bol “güldüklerini” süslendirilmiş cümleleri eşliğinde ve keyif verici bir sohbetin içinde dinliyoruz.

Tam bir mucize yaratmışlar da bize bunun reçetesinin satır aralarını sunuyorlarmış gibi…

Meg Ryan

Bundan uzun yıllar önce çok gülen bir bayan tanımıştım. Gülüşünde hiçbir sahtelik olmadığı gibi, doğallığın kendisi vardı. Çok gülmesinin etkisiyle göz ve dudaklarının kenarlarına kırışıklıklar yerleşmişti. Bu kırışıklılar yaşlanmanın değil eğlenmenin, hayattan keyif almanın işareti olarak o kişinin yüzüyle doğallıkla bütünleşmişti. O kişi ile yıllar sonra “facebook”ta karşılaştığımda aynı şekilde güldüğünü, ifadesinin hiç değişmediğini görmüş olmak bana eski bir dostun hatırasının canlanmasına neden olmuştu.

Gerçek, doğal ve insani olan taraf da buydu zaten.

Oysa o kişi de bu kırışıklıklarını yok etmek isteyebilirdi. O zaman karşımıza yeni milenyumun sahte yüzü çıkardı.

Yediğimiz, içtiğimizdeki doğallığı zaten aramaz olduk. Sistemin getirdiği insan ilişkilerindeki çıkar çatışmasını da bir yere kadar anlayabiliyorduk. Fakat karşımızdaki kişinin samimiyetini yüzüne yansıyan küçük işaretlerden anlayabiliyorken, yüzdeki ifadeyi donduran yeni mucizevî buluşla o açık da kapanmış oluyordu.

Yaşamanın farkına varmak bir ayrıcalıktır. Yaşamak hayata bir iz bırakmak demektir. Hayatın insan bedenine bıraktığı iz kırışıklıklarımızdır.

Uzay Gökerman

Bu yazı www.indigodergisi.com 'nin Ekim Sayısı'nda yayımlanmıştır.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..