Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Botoxlu yazar yumurtladı: "Balinalar büyük denizde yaşar"

Botoxlu yazar yumurtladı: "Balinalar büyük denizde yaşar"
 

Geçen gün neye şahit oldum...

Bodrum’ da şirin, mütevazı, eski Bodrum’ u hala hissedebildiğiniz, Türkbükü kültürünü kavrayamamış - ne mutlu bize ki-, henüz kavram karmaşası olmamış bir balık lokantasındayım. Hatta buranın adresini bir Bodrum yazımda vermiştim sizlere.

Şahit olduğum bu içler acısı olayın altı adet kahramanı var, yan masamızda oturuyorlar, bizden sonra geldiler, iki karı-koca ve maalesef ki, o ebeveynler tarafından büyütülme cezası almış iki tane de genç kız.

Eşim, yan masaya gelenlerden birini tanıdığını söylüyor. Dönüp bakıyorum, kadını tanıyorum ben de.

Beş vakitten birinin adını almış bir gazetenin, köşebent olmuş köşe yazarı bu hanım... Yanında da hazretli eşi -çıtçıt- tencere/kapak. Diğerleri sıradan (!!) halktan (!!) insanlar.
Köşebent yazarımızın eşi, “küstüm hayat sana, artık tek amacım var, o da balık yerken kılçık kaçırmayacağım boğazıma” dercesine kafası tabağa gömük balık yiyiyor.

Yazarımız ise, lokantanın mutfağında çıkan ne kadar soğuk-sıcak meze varsa hepsini istiyor. Hatta, olmayanları bile yan lokantadan isteyebilecek bir tavırla garson çocuklara seslenip duruyor. Gelen mezelere burun büküyor; çünkü Paris’ te midyeyi kovayla getiriyorlarmış, Newyork’daki balıkçıda daha iyi servis varmış, Maldivler’ de yediği istakozu başka yerde yememiş-miş.
"Bu zavallı, kendi halindeki balıkçıda da, müşteriye eziyet olmasın diye çiğneyip ağzına veriyorlar” demek varken susup rakımdan bir yudum alıyorum.

Eşimle keyifli bir sohbet eşliğinde deniz, mehtap, balık üçlemesi yapalım diye geldiğimiz mekanda bunların sohbetlerine ister istemez takılıyoruz. Duymasan olmuyor, çünkü “duyun bizi eyyy sıradan vatandaşlar, bizler köşelerköşesi yazar ve onların aile dostu olma şerefine erişmiş, sonradan görme karı-kocayız, her bi şeyi, hepcücüğünüzden daha da iyi biliriz” volümünde bir sohbet dönüyor ortamda.

Masada daha çok köşebent kadın yazarımızla, aile dostu hanımın sesi çıkıyor. Yazarımızın eşi beyefendi ise hala tabağa gömük, kılçık operasyonunda; sadece eşinin” öyle değil mi, onaylasana” sorularına kafa sallıyor. Erkek aile dostumuz ise, yazık bir adamcağız. Hayatı boyunca eşini ve kızını memnun etmek için çalışmış ama yine de yaranamamış tipli bir şahıs. Arada bir, almak istediği tekneden bahsediyor. Ancak eşinin “sürekli ev alıp duruyorsun zaten, bir de başıma tekne çıkarma” uyarısı ile susuyor.

Eşim ve ben, bu diyaloglardan sersemlemiş şaşkınlıktan açılan ağzımızı bir türlü kapatamadığımız için, balık malık sipariş edemiyoruz. Kavun, beyaz peynir ve özellikle yan masada dönen sohbet bizi tıkıyor.

Bir ara- hiç huyum değil aslında- aklımdan, bu köşebent kadın yazarı, onu eleştri bonbardımanına tutan bir erkek yazara yazmak geçiyor; “ valla kalemini öpeyim kardeş” başlığında.... Altına da masada geçen şu konuşmaları ekleyerek:

Köşebent yazarın kızı: Anne Bodrum’ da yunus ve balina showu yapan bir yer varmış.
Köşebent kadın yazar: Aaa !!! balina büyük denizlerde olur, burası küçük deniz öyle değil mi, onaylasana (kocasına dönüp)!!!
Yazarın eşi : Hıı-hıı.
Köşebent kadın yazar: Hem ben balinayla birlikte yüzmem, ama yunusla yüzerim, onlar daha küçük öyle değil mi, onaylasana!!!
Yazarın eşi: Hıı-hıı.
Aile dostu kadın: Ben de.
Aile dostu erkek: Bir tekne almak istiyorum.
Aile dostu kadın: Zaten aldın bu koca evi, bir de başıma tekne mekne çıkarma. Sorma hayatım, hep ev alıp duruyo!!!
Köşebent kadın yazar: Yoo, eviniz hiç de büyük değil, bizimki daha büyük, hem bizim Yalıkavak’ taki sitemiz çok güzel, ama denizimiz çok yosunlu.... öyle değil mi, onaylasana!!!
Yazarın eşi: Hıı-hıı.
Aile dostu kadın: Aslında o yosunların gelmemesi için birşey yaptırmak lazım.
Köşebent kadın yazar: ( elleri ile havada dikdörtgen çizerek) evet, şöööyle çelikten bir sistem yapmaları lazım denize, o zaman yosunlar gelmez.
Aile dostu kadın: Ne oldu, seni yerden yere vuran adama dava açtın mı?
Köşebent kadın yazar: Evet. 150 milyar, hatta 200 milyar. Kadın avukatlar, başka kadınlar, ne kadar kadın varsa, hepsi destekçim. Hatta dört kadın avukat bana mail attı, davanızla ücretsiz ilgilenelim diye, şimdi onları alıp buradaki evimde kadın kadın tatil yapıcaaazz.... öyle değil mi, onaylasana!!!
Yazarın eşi: Hıı-hıı.
Aile dostu kadın: Ne hoş. Benim de bir tek eksiğim, tarama yapması bilmiyorum, kıvamı tutmuyor bir türlü.
Köşebent kadın yazar: Ay hayatım boğazdaki bilmem ne balıkçısında çok güzel yapıyorlar, ama biraz pahalı tabi
.................................

Şimdi:

Sen sayın(!), hasbelkader o mertebeye erişmiş bir aydın, kadın yazar ve dahi "her daim mankenlerin boş beyinli olduğunun altını çizen, otu b...u eleştiren çok bilgili şahsiyet, rica etsem de bana “ büyük deniz” ne demektir, bir köşe yazında açıklar mısın ? Okyanus mu demek istemişsindir de dilin sürçmüştür...
Saçlarını, fönü bozulmasın diye suya sokmadan, makyajıyla yüzen bir kadın edasında olan sen, yunuslarla nasıl yüzebileceksin ? Botox’ a gıcıkmış hem yunuslar, n’oolmaz n’oolmaz.
Bu cehalet ve kültür deliğine rağmen, aldığın maaşla gittiğin Paris, Newyork vs. yanına kalsın da, hiç değilse oralardan, “masaya kovayla gelen midye kültürü” dışında daha faydalı birşeyler kapsaydın.

Mesela, yosunların, çelik sistemle, denize kurulan barikatla falan gelmesini engelleyememek gibi. Yosunların “gelmediğini” mesela ?
Görgüsüz aile dostunla, senin evin küçük, benimki daha büyük sohbetinin, artık varoşlarda bile yapılmadığını mesela ?
Topluma karşı, evli, namuslu kadın imajını devam ettirmek için değil de, sevdiğin için yanında bir erkekle dolaşmanın ve O’ na saygı göstermenin anlamını mesela ?

İyi ki, bir de üstüne para verip senin ve senin gibilerin yapmacık dünyalarına bodoslama dalmıyorum.

Ben daha ne diyeyim. Sen "oksijen’" e de, "okşizen" diyorsundur büyük ihtimalle.

 
Toplam blog
: 30
: 2105
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

1967 doğumlu. İ.Ü Psikoloji lisans, İ.Ü Davranış Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi aldı. Halkla ilişki..