Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '10

 
Kategori
Mizah
 

Böyle bir icat ne görüldü ne de duyuldu!

Böyle bir icat ne görüldü ne de duyuldu!
 

resim internetten


Trakya’nın şirin bir köy kahvesinde, yaşlı erkeklerin tuvalete girmeleri sorun olmaya başlamıştı. Bazı yaşı kemale eren erkekler, “küçük su” dökmeye girdiklerinde çıkmak bilmiyorlardı…

Bu durum, tuvalet kapısında beklemek zorunda kalan genç ve orta yaşlı erkeklerin söylenmesine ve hatta zaman zaman da alay etmelerine neden oluyordu!

Bu konuda sorun yaşayan ve kahvedekilerin alaylarına muhatap olanlardan biri de, Rüstem Aga’ydı...
Rüstem Aga, bu işe çok kızıyor ama yaş kemale ermiş ve üstüne üstlük gözlerde giderek “haydamaz” olmuştu; bu durumda ne yapabilirdi ki?
Yine böyle tartışmalı geçen günün birinde; Rüstem Aga'nın tuvaletten geç çıkmasını fırsat bilen Sivrisinek lakaplı Osman, hemen laf atar; "N’oldu be Rüstem Aga, malzemeyi bulamadın mı yoksa?"
Sivrisinek Osman, köyün en patavatsızı olarak bilinir ve bu yüzden de çok kişi onunla takışmamak için uzak durmayı tercih ederdi…
Osman'ın kendisiyle alay etmesine çok içerleyen Rüstem Aga, eve gider ama çok düşüncelidir; nasıl düşünceli olmasın ki; lakabı olan sinek kadar bile kıymeti olmayan bir herif, onunla alay ediyordu!

Eve vardığında, karısı Sadife Ana, adamının düşünceli ve çok durgun olduğunu görür ve Rüstem Aga'ya sorar: "N'oldu be adam, niçin kumrular gibi düşünürsün?"
Rüstem Aga, önce söylemek istemez, öyle ya karı kısmına bu işi nasıl anlatacaktı!.. Bir de, karıya mı maskara olacaktı… Hoş, aslında karısı bu işin, bir kısmından yani fiziksel gücünde meydana gelen düşüşten çoktan haberliydi ve ilk başlarda sataşmıştı ama, artık durumu kabullendiği için konu bile etmiyordu...
Öyleyse, niye söylemesindi ki? Rüstem Aga, böyle kendi kendine düşünürken, Sadife Ana daha da meraklanır ve tekrar sorar: "Bak herif, sana bir haller olmuş, anlat hele de rahatla, keçilik etme!"
Rüstem Aga, söylemeye karar verir ve dökülmeye başlar...
Kısaca kahvede yaşananları anlatır ve "Bu tuvalet işine çözüm bulmam gerekiyor, canıma tak etti!" der.
Sadife Ana, konuyu anlayınca hafifçe gülümser ama belli etmez ve "Be adam! Senin derdin bu olsun, ne var onda?" der, bir taraftan da adamını bu dertten nasıl kurtarırım diye düşünmeye başlar...
Öyle ya, onun adamı artık 71’i devirmişti ve onu alemin maskarası olmaktan kurtarmak lazımdı..

Sadife Ana, sofrayı kurar ve akşam yemeğinde de Rüstem Aga'nın çok sevdiği kuru fasulye ve pilav vardır; ama Rüstem Aga'nın hiç iştahı yoktur...
Sadife Ana, " Kurudun iyice, tabii ki geç bulursun, ye biraz da kuvvetin yerine gelsin" der...Ama bu arada da, kafası hep kocasının sorununda takılıdır...

Tam o sırada, kafasında bir şimşek çakar ve "Buldum be adam, buldum!" diye bağırır...
Rüstem Aga, merakla sorar: "Ne buldun be karı, yoksa sende mi dalga geçersin?"
Sadife Ana, "Yok be adam, yemeğini ye hele, ne bulduğumu göreceksin!” diye cevap verir.
Rüstem Aga, karısına merakla bakar ama, bilir ki karısı "keçi" gibi inattır ve yemeğini yemeden hiçbir şey söylemez...O nedenle, tabakta ki yemeğini bitirir ve ellerini yıkadıktan sonra da, "Hadi bakalım, görelim neymiş bulduğun?" diye, karısına sorar...
Sadife Ana, sofrayı toplamış ve bir şeyler aramakla meşguldur...Bu arada Rüstem Aga'ya da cevap verir:"Gözün kör olmasın adam! Seni bu dertten öyle kurtaracağım ki, şaşacaksın!"
Rüstem Aga, iyice meraklanır ama karısının açıklamasını beklemekten başka çaresi olmadığını da bilir...
Bu arada Sadife Ana'da aradığını bulmuş ve "Gel bakalım adam" diyerek, Rüstem Aga'yı yatak odasına çekerken bir yandan da; "Pantolonu indir!" diye seslenir...
Rüstem Aga, iyice şaşırmıştır, bu saatte karısı ona niye soyun desin ki; şimdi zamanı mıydı? Onlar genç miydi, hem de o işi yapmayalı aylar olmuştu!
Karısı kafayı yemeye mi başladı acaba? diye, kendi kendine düşünürken; bir taraftan da “tövbe!..tövbe!” diye söyleniyordu…
Oysa, Sadife Ana, çoktan bir eliyle Rüstem Aga'nın pantolonunu çözmeye başlamıştı bile, Rüstem Aga ise, şaşkın bir biçimde, ben bu deli karının elinden nasıl kurtulurum telaşındaydı!..
Sadife Ana, kararlı bir biçimde Rüstem Aga'nın pantolonu indirmiş ve bacaklarını da, sünnet çocukları gibi iki yana ayırmıştı; kocasının şaşkın bakışları arasında, elindeki ipe düğmük atmaya çalışıyordu. Koca Rüstem Aga, süt dökmüş kedilere dönmüş, endişeli bakışlarla önüne bakıyor, karısının ne yaptığını anlamaya çalışıyordu…

Sadife Ana, kocasının bu haline gülmemek için kendini zor tutuyordu ama, bu işi de artık kesin bir şekilde çözmeye kararlıydı; o adamını alemin “maskarası” olmaktan kurtaracaktı!..
Rüstem Aga, bir taraftan pantolonunu çekiştiriyor, bir yandan da "Delirdin mi be karı!.. Sen ne yapmak istiyorsun böyle?" diye kızmaya başladığını belli eden bir sesle söyleniyordu…
Sadife Ana, adamının bu şaşkın haline daha fazla dayanamayarak, makaraları koyverir ve bir taraftan da; "Dur be adam, kıpraşma da, düğümü şu merete geçirelim “ diyerek, Rüstem Aga'nın hareket etmesini önlemeye çalışıyordu...
Sonunda Sadife Ana, ipin düğümünü Rüstem Aga'nın tuvalette bulmakta zorluk çektiği “alet” ine geçirir ve ipi pantolondan dışarı sarkıtır; bir taraftan da kocasının pantolonunu toplamaya çalışıyordu.
Rüstem Aga’nın şaşkınlığı halen sürmekteydi, nasıl sürmesin ki; bu ipi nasıl kullanacaktı?

Sadife Ana, bulduğu icadını çok beğenir ve bir yandan eserine gururla bakarken; "İşte adamım, ben sana bu işi çözeriz demedim mi?" diyerek, Rüstem Aga'yı da bu pratik buluşuna alıştırmaya çalışıyordu; öte yandan da ipin ucunu kaldırarak, bulduğu "harika" çözümü test ediyordu...
Rüstem Aga, sonunda ipi kendi eline aldı ve merakla ipin ucunu çekerek, birde kendi eliyle test etti… Bu işin yürüyeceğine kendi de inanmaya başlamıştı ama, yinede bir sorun vardı; ipin ucunu nereye koyacaktı?
Bunun çaresini de yine karısı buldu ve ipin ucunu, gömleğin düğmesine doladı. Rüstem Aga'ya da "Hadi bakalım, şimdi pantolonunu ve fermuarını çek de, öyle deneyelim" diyerek, onun iyice alışmasını sağlamaya çalışıyordu…
Sonuç mükemmeldi! Rüstem Aga, bu işe çok sevinmişti; nasıl sevinmesin ki, işi o kadar kolaylaşmıştı ki; tuvalette iken yapmakta çok zorlandığı bu işlemi 3-4 dakikada yapabiliyordu ve pratikleştikçe, bu süre daha da kısalacaktı...
Oysa, köy kahvesinde tuvalete giriyor ama, çıkması 10 dakikadan fazla sürüyordu... Tabii çıkınca da, hemen sataşmalar başlıyordu...

Rüstem Aga, bu moralle bir an önce sabah olmasını dört gözle bekliyordu...
Sabah olunca, kahvaltısını bile acele olarak yapmış ve hemen kahveye gitmişti… Kahvede tuvalete yakın bir masaya oturarak, tuvaletin boşalmasını kollamaya başladı; tuvalet boşalır boşalmaz da, hemen tuvalete daldı…

Kahvedekiler bıyık altından gülümseyerek, kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı bile...Rüstem Aga çıkınca, sataşacaklardı ama, bu kez tuhaf bir şey olmuş ve Rüstem Aga'nın tuvalete girmesiyle, çıkması bir olmuştu!
Bu işe kahvedekiler şaşırmış ve herhalde "küçük su" dökmeden çıktı diye düşünerek, "N'oldu be Rüstem Aga, küçük su dökmeden mi çıktın yoksa?" diye takılmaya başladılar..
Rüstem Aga, kendinden emin ve gayet rahat olarak: "A be, niye yapmadan çıkacakmışım, inanmayan gelir bakar, tövbe!..tövbe!..!" diye, kendinden gayet emin bir şekilde seslendi...

Rüstem Aga, karısının bulduğu çözümden son derece memnundur; kahvedekilerin şaşkınlığı da çok hoşuna gitmiş ve iyice keyiflenmişti…Şöyle sandalyesine de iyice yayılarak, kahveciye seslendi:
“Kamber, herkese benden çay yap; Sivrisinek’e de nane-limon ver de, kendine gelsin, böyle aval aval bakmasın!” diye seslendi.
Sivrisinek Osman, Rüstem Aga’nın halinde bir değişiklik olduğunu fark etmiş ama çözememişti... Kendi kendine “Bu işte bir iş var ama, ne?” diye, düşünmekteydi… Bu işi çözmeden rahatlayamayacağını biliyordu; o yüzden de Rüstem Aga’yı izlemeye alacaktı, nasılsa Rüstem Aga tuvalete yine girecekti…
Sonunda beklediği an gelir ve Rüstem Aga yine tuvalete girer ama ihtiyarın tuvalete girişi bile çok değişmiş; eskiden çekine çekine giren Rüstem Aga, şimdi dimdik ve kendinden emin adımlarla giriyordu, tuvalete…

Rüstem Aga tuvalete girerken, hemen saatine baktı ve onun çıkışını beklemeye başlamıştı ki; Rüstem Aga daha 5 dakika bile dolmadan çıkmıştı!..
Bu nasıl olurdu, bu ihtiyara ne olmuş da, bu kadar çabuk çıkabiliyordu? Daha dün alay ettiği ihtiyar sanki başkası mıydı? Bu işi çözmeden rahatlayamayacaktı; ama nasıl çözecekti? Tuvalete kamera koyacak hali yoktu ya!
Bu arada, kahveci Kamber, Rüstem Aga ile konuşuyordu: “Rüstem Aga, sende bugün büyük değişiklik var, tuvaletten çok çabucak çıkıyorsun, hayırdır?” diye, onun ağzından laf almaya çalışıyordu. Meraklı olan sadece Sivrisinek Osman değildi, kahvedekilerin hepsi meraklanmıştı…
Rüstem Aga, kararını vermişti; bu işin sırrını gençlere söylemeyecekti, kahvedeki diğer yaşlılara da bu “ipli” buluşunu anlatacak ve onları da bu çileden kurtaracaktı!
Rüstem Aga, bu icadını kahvedeki Kambur Rıza Aga’ ya ve Hacı Salih Aga’ya da anlatır; başta “Olur mu öyle şey? Tövbe!..tövbe!..” diye söylendilerse de; ertesi gün ikisinin gömleğinde de birer “ip” vardı…
Rüstem Aga, onları görünce keyiflendi; öyle ya, gençlere karşı güç birliği yapmışlar ve bundan böyle onların maskarası olmayacaklardı!..
O gün, üç ihtiyar tuvalete girip, çıkma yarışına girmişlerdi…Gençler, bu işte bir iş var ama ne diye kafa yormuşlarsa da; o gün hiçbir şey öğrenemediler…
Ertesi gün Çoban Ahmet, amcası Kambur Rıza Aga’dan, işin aslını öğrenmişti ama, kimseye söylemeyeceğine söz vermişti. Gençlerden alay etmeyeceklerine dair söz alarak, sadece güvendiği birkaç kişiye söylemişti. Bu ipli çözüm onlarında işine gelmişti; artık tuvalet sırası beklemek “ızdırap” olmaktan çıkmıştı...

İhtiyarların tuvalete girip, çıktıklarında ki kasılmalarına, bıyık altından gülüyorlar ama, işin aslını bildiklerini de çaktırmıyorlardı…
Bu ilginç buluş, her ne kadar Sadife Ana’ya ait ise de; Rüstem Aga’nın adıyla anılmaya başlamış ve bu “icat” sayesinde Rüstem Aga’nın ünü, tüm civar köylere yayılmıştı…

Not: Bu öykü, yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazılmıştır...

 
Toplam blog
: 52
: 1892
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Okumayı seviyorum ve okumanın, insanın içindeki havuza taze suların katılmasını sağladığına inanı..