Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Böyle bir ülkeyi yönetmek çocuk oyuncağıdır!!!

Böyle bir ülkeyi yönetmek çocuk oyuncağıdır!!!
 

Her şey böyle daha iyi gözüküyor.Düşünmüyorum, burnumun dikine gidiyorum.


Bu zaman diliminde yaşamaya çalışmak bile zor. Gittikçe yalnızlaşıyoruz, kimsesizleşiyoruz.  Bir yudum sıcak çay eşliğinde sohbet etmeyeli, edemeyeli ne kadar zaman oldu. Herhangi bir yer de dilediğin, canının çektiği birini sırf çay içip sohbet etmek için davet etmişliğinin üzerinden ne kadar zaman geçti. 

Bilişim çağı yaşam tarzımızı aldı götürdü elimizden. Biz televizyon yüzünden bozulan sohbet tadımızdan şikayet ederken bir internet kasırgası sosyal ağ furyası alıp götürdü yaşam tarzımızı asosyal yapıverdi hepimizi. Farkına varamadan kendimizi bir girdabın içinde buluverdik.

Sosyal ağ adı altında sohbetlerimiz, güzel bir tebessüm eşliğinde selamlarımız alındı dilimizden. Tokalaşmamız mikrop bulaştırıcı unsur olarak addedilmişti ama şimdi mikrop bulaştırıcı olup olmaması umurumuzda değil tokalaşmak, hal hatır sorma isteğimiz bile gerçekleşemez oldu.

Herkes fotoğrafçı oluvermiş teknoloji sayesinde, bin bir türlü fotoğraflar teknoloji sayesinde çeşitli sosyal ağ sitelerinde sahipleri tarafından sergileniyor.

Kimisi yatak odasında vermiş pozu, kimisi mutfakta, kimisi dağ başlarında ya da deniz kenarında resimleştirmiş kendisini. Kimisi sevgilisinin kolunda, kimileri öpücük anını ebedileştirmiş. Ama hiç birinde insan var diyesi gelmiyor içinden değil mi? Edepsizleştirildik, Yozlaştırıldık.

Kanıksamışız gibi öylesine tıklayıp geçiveriyoruz üzerinden. Sohbetler bayağılaşmış ve kısalmış. İçtenlikten uzak sohbetler korku ile karışık hal almış.  Kimse gerçek manada düşündüğünü söyleyemez hale gelmiş.

Şimdi söyler misimiz yönetmede sıkıntı yaşanılmamasının nedenlerini.

Herkes işini internet yolu ile halletmeye çalışıyor.

Sevişmek mi istiyorsunuz?

Sanal ortamlarda keyfinize ve zevkinize uygun biri ile karşılaşmak hiçte zor olmayacaktır.

Canınız dedikodu mu çekti?

Herhangi bir chat ortamı bu isteğinizin, hevesinizin giderilmesi için yeterli olacaktır.

Canınız kavga etmek mi istiyor, birine sövmek, birilerini hırpalamak mı istiyorsunuz?

Gazete haberlerine yorum yapın, forumları dolaşın bu tür isteklerinizi giderebileceğiniz yığınla yer var.

İnsanlarımızı önce bencilleştirdiler, işinden atılmamak için Ankara’da havuzlara atılanlara aç gözlü dedirttiler, yürüyen eylem yapan gençlere anarşist dediler, dedirttiler, Memur ve işçilerin örgütlerini satılık yöneticiler sayesinde içten çökerttiler. Sendika kırıcı sendikalar yarattılar. Sendikalar TOKİ ile konut anlaşması yaptı, Sendika sendikal üyeliği şart koştu, yılların solcuları, demokratları koşarcasına sendikalarından istifa ettirildi. Kişilikler ve duruşlar yozlaştırıldı.

Gazeteler, gazeteciler etkisizleştirildi.  Eğitim eğitimsizleştirildi.

Devletin kiracıları durumuna getirildik. Ürkütüldük, göbeğimiz devlet uygulamalarına bağlandı. Birey özgürleşiyor diyenler bireyi devletin kölesi haline getirdiler. Keyfi zamlar, keyfi vergiler, keyfi uygulamalar geçirdiğimiz her belasız gün için şükretmemize neden oluşturmaya başladı.

Mesleğimizden atılmadan aldığımız her maaş için oh diyecek hale getirildik.

Dost kavramını yozlaştırdılar, yoldaş kavramını anlamsızlaştırdılar, arkadaş kavramı çıkar ilişkilerini açıklar hale geldi. Din iman kavramı sadece belli partinin politikasını savunan ile sınırlandırıldı.

Fabrikalar, asgari ücretli modern köleler ile doldu. Özelleştirilen ve yabancılaştırılan fabrikalar ile birlikte Türk gencinin alın teri sömürüldü. Yerli işbirlikçilerle yabancı sömürgeciler sayesinde. İş bulanlar işsiz gezenlerle ürkütülür, korkutuldu, sopa gösterilir hale getirildi. Razı değilsen razı olan var anlayışı sayesinde yalakalaştırıldı insanımız.

Üniversitelerde görev yapan entel, aydın dediğimiz kesim makam, iltifat, kabul ve değer görme uğruna gerçek fikirlerinin değil ısmarlama fikirleri kaleme alır olmuş. En çok Türk’e ait değerlere söven en üst makamlara sıçrayıverir hale gelmiş. Dr, doç ve prof tezleri alıntı ve çalıntılar ile dolmaya başlamış, özgünlük unutulmuş.Alıntı ve çalıntılarla meşhur olanlar en güvenilen tipler olarak en çok güven duyulmak istenen kurumlara başkanlık ile ödüllendirilmiş.

Sağlık parasızlaşıyor söylemleri altında her  tür işlem paralı hale getirilmiş, katkı, eşdeğer tedavi olmaması vb gibi gerekçeler ile. Devletin tedaviye yaptığı yardım gün be gün azaltılmış. Sömürü  yaşam boyu haline getirilmiş, emeklilik yaşı uzatılmış.

Eğitim yaz boz tahtasına çevrilmiş, her an yeni bir uygulama kurban seçilen pilot bölgeler ile uygulanır hale gelmiş. Öğretim görevlilerinin etkinliği ve ağırlığı yok edilmiş, eğitim görevlileri sindirilmiş. Her yol açık tutularak yapılan şikayetler ile birlikte eğitim kurumları tetikçi müfettişler ile dolmuş, idare mahkemeleri dava dilekçeleri ile ağır yük altına alınmış.

İnsanlar sokaktan ve ortak yaşam alanlarından uzaklaştırılıp ev ile işi arasında mekik dokuyan robotlara döndürülmüş, birkaç kendini bilmez hak hukuk diye kimsenin kullanmadığı sokakları gösteri alanı haline getirmiş diye coplanıyor ve yığınlar koro haline neden diye sormadan oh çeker hale getirilmiş, 

Şimdi bana söyler misiniz bu ülkenin yönetilmeye ihtiyacı var mı?

Sorun yok!

İşsizlik yok!

Geçim derdi yok!

Bölünme korkusu yok!

Alt yapı sorunları yok!

Ulaşım derdi yok!

Yok ta yok!

Osuruğu jet motoru gibi algılayıp havalanmak bu işte. Haklımız bunu yapıyor ve buna inanıyor.

Böyle inanıyor ve bu gerekçeler ile oy veriliyor ise bu ülkeyi yönetmek çocuk oyuncağı.  

 
Toplam blog
: 25
: 498
Kayıt tarihi
: 10.01.09
 
 

Tarih Öğretmeniyim. Trabzon/Of doğumluyum. Yazmayı seviyorum. Yazanları, yazarak paylaşanları daha ..