Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

13 Nisan '08

 
Kategori
Güncel
 

Böyle erkeğe böyle kadın!

Pek fazla uymadı ama olsun, ben bu bakış açısıyla ele almak istedim. Hem bu ülke alışık “Ben yaptım oldu” söylemine. Ben de yazdım. Olsa da yazdım, olmasa da.


Söylenecek çok şey var, yazacak da ama şu an öyle sinirle elim ayağım titriyor ki nereden başlasam nasıl başlasam diye karar veremiyorum bir türlü. Aslında rahatlamanın bir nebze tek yolu şu an, küfretmek. Hem öyle böyle değil, ana avrat, yedi sülale, ağzını doldura doldura, yürekten kopup gelerek avaz avaz küfretmek. Ben ki küfrü bırakın, hoş olmayan sözcüklerin kullanımını bile hoş görmez ve hiç kullanmamışken, bu gün istiyorum, hem de çok istiyorum, dilimin altındaki tüm baklaları çıkarmayı.


Yok, hayır olmuyor, alışmadık ağızda hoş durmuyor. Beddua etsem diyorum, onu da inancım gereği hiç yapmadım bu güne dek kimseye. Bir oyum var bir kıymeti harbiyesi varsa tek bir oyumun onu özenle kullanıyorum gerektiğinde. Bir de dost meclislerinde, buralarda bir iki kişiye ulaşarak kendime düşeni yapmaya çalışıyorum ama olmuyor, yetmiyor, lanet olsun yetmiyor işte.


İki gün önce karar vermiştim, haber dinlemeyeceğim, TV dahi açmayacağım ve de yazmayacağım böylesi yazılar diye, kötü oluyorum, bu aralar kaldırmıyor bünyem, şu tedavi bitene kadar hiç değilse dayanıp strese girebileceğim her şeyi görmezden, duymazdan geleyim diyordum ama olmuyor maalesef.


Sebebim olacaklar, tüm kadınlarla birlikte.


Evet, tahmin ettiniz sanırım; yasayı çıkarttılar; utanmaları gereken, arlanmaları gereken hem Allahtan, hem kuldan utanmaları gereken yasayı. Ama nerede, günde 5 kez huzurunda secde edebildikleri Allahtan bile utanmayanlar kuldan mı utanacaklar ki? Hırsımdan nasibi de az önce gelen site görevlisi aldı. Ondan almaya çalıştım hırsımı bütün oy verenleri adına ama yetmedi.


“Kına yak, git gene oy ver, sonra da ağlaş utanmadan” dedim, ” Ne oldu, neredeyse döveceksiniz hayırdır” dedi. Açıkladım yeni yasayı. “Elleri kırılsın hocam vermez olaydım oyumu, ne bileyim böyle olacak, iyi olacak sandık, inandık, bir daha mı tövbeler tövbesi” dedi. “Hadi canım, geçen sefer de aynı şeyleri söylediniz, siz değildiniz de kimlerdi, nerden çıktı bunlar daha da çoğalarak” dedimse de umursamaz başladı şikayetlenmeye, benden beter dertliymiş meğer. “Ablam, 400 milyon maaş alıyor enişteden, evi kira, enişte öldü, şimdi onun maaşı da eksilecek desenize, vay başımıza gelenler, bu bile yetmiyordu, ne yiyip içecek o şimdi?” diye donup kaldı. “Yaa daha çok donacaksınız, hâlâ donamadı, ayamadıysanız da bile” dedim. Görevli dediysem öyle cahil falan biri de sanmayın, lise mezunu en fazla sanırım 30 yaşında bir genç.


Evet, şimdi dönelim yeni yasanın getirdiklerine;


18 yaşında işe giren bir hanım, yaş haddini beklemese bile, emekli maaşı alabilmek için 27

yıl bekleyecek, ömrü vefa ederse ki pek çoğu da bir kez bile maaş alamadan göçüp gidecek bu dünyadan.


Evlenip işten ayrılan bir hanım, kesinlikle kıdem tazminatı alamayacağı gibi, o güne dek

kesilen primlerinin, daha önce belli bir oranı geri ödenirken artık tek kuruş ödeme yapılmayacak.


Eşi ölüp de dul maaşı alan hanım, daha önce eşinin maaşının % 75 ini alırken, artık sadece %50 sini alabilecek.


Yine bu hanımlardan evlenen olduğu takdirde, çeyiz parası diye adlandırılan yardım da

tamamen kalktı uygulamadan.


Bir evi olan emekli hanımdan emlak vergisi alınmazken, artık hem de % 50

Fazlasıyla alınacak.


Aklımda kalanlar bunlar şimdilik.


Bunlar inançlı değil mi? Bunlar Müslüman, Allah ve din adına yapıyorlar sözüm ona her yaptıklarını, baş örtme ve örttürme gayretleri de bundandı değil mi?


Hz Muhammed; dul kadın, eşiği altından bile olsa zekât verilir demiş, zekât da malumunuz o devrin vergi sistemi, yani devlet aracılığıyla değil, bizzat elden verilen, bu gün ise adı vergi olan o günün zekâtı devlet eliyle toplanıp, ihtiyaçlara, giderlere harcanmada. Yani gerçek inanç sahibiysek, Allah adına yapıyorsak, o halde o söze kulak vermek durumundayız, kadını mağdur ve muhtaç etmemek adına, değil mi efendim.


Şimdi bu kadınların bazıları, yanlışlara düşerse, zorunlu yanlışlar yaparsa çocuklarını doyurmak adına, günahı kimin olacak ve kim verecek bu hesabı?


Önce türban, ardından imam efendinin çıkıp kadınlar çalışmasın demesi. Şimdi kadını zaten zor durumda, zar zor geçinmeye çalışırken daha da zora koş, bir de utanmadan 3 çocuk yap deyip, dalga geçer gibi, emekli olunca süt parası vereceğim de. Bırakın emekliliği bunlar doğurgan kadını bile zürriyetten ve sütten kesecek bu gidişle üstelik.


Korkarım kapıda yeni bir yumurta var. Biz bunları bırakıp, Aysun’larla, kadının hangi bakışı erkeği bir gecelik ilişkiye davet eder, hangisi uzun süre birliktelik isteğidir. Kadın mı önemli sexde erkek mi, erkek mi kadını baştan çıkarır, kadın mı erkeği vs saçmalıklarla uğraşıp yazıp çizmekteyken, bir gün 4 kadın alınabilir diye bir şey daha atarlarsa ortaya hiç şaşırmayacağım. Kadını sürüklemeye çalıştıkları nokta orası gibi geliyor bana, beklenir de bunlardan, zaten zorunluluktan, ikinci, üçüncü olarak boğaz tokluğuna sığınmış kadınlar da yok değil.


Hadi bunlar erkek egemen ve kendi görüşleri doğrultusunda bir ülke özlemindeler. Kadını zaten 2. sınıf olan konumundan daha da aşağı çekmeye, eve kapatmaya, hatta yok var saymaya çalışıyorlar; peki bunların kadınlarına ne oluyor?


Benim esas zoruma giden de o oldu. O adı kadın olanlar sadece, kadını temsil eden sözde kadınlar, çoğunluğu zaten mağdur olan kadınların, bin bir umutla kendilerine oy verdikleri kadınları hiçe sayan kadınlar.


Yani AKP’nin kadın milletvekilleri, kime vekil oldukları her olaydaki suskunluklarıyla, süs bebeği gibi mecliste oturuşlarıyla her geçen gün biraz daha belirginleşen kadınları AKP’nin!

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..