Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '13

 
Kategori
Spor
 

Böyle maçlarda Fenerbahçe daha fazla gol atabilir.

Fenerbahçe'nin ortaya koyduğu üst düzey mücadele gücü, baskısı, oyun karakteri ve zaman zaman dört forvetli hücum kurgusuyla bugüne kadar çok daha fazlasını atabilmeliydi.  
 
Oysa bir çok karşılaşmayı o meşhur son dakika efsanesiyle kazanmayı ancak başarabildi. 
 
Akhisar maçı rakibin on kişi kalmasıyla birlikte Fenerbahçe'nin bol gollü bir galibiyetle sahadan ayrılabileceği mesajını net olarak göstermişti; ancak kaçan pozisyonlar, basit ofsayt duruşları, herhangi bir taktik, oyun bilgisine dayanmayan disiplinsiz, serbest hücum anlayışları zaman ilerledikçe bunu geciktiren etkenler oldu. 
 
Dört gol bile bu karşılaşma için azdır. 
 
Bunu başarıyı ya da rakibi küçümseme, yok sayma anlamında söylemiyorum; dikkat çekmek istediğim başka bir şey var. 
 
Takım oyunları tekrara, ezbere, yinelemeye dayalıdır; saha içinde bunu ne derece başarıyla uygularsanız istediğiniz alma süreniz azalır, hedefe giden yol kısalır. 
 
Ayrıca çok daha sıkıştığınız karşılaşmalarda size bir çok alternatif oyun sunması bakımından böylesi maçların sayısız faydası vardır. 
 
Fenerbahçeli oyuncular ortaya koydukları ve şu an ülkemizde benzeri olmayan bu futbol yapısının karşılığını gerektiği şekilde alabilmesi için biraz daha dikkatli, disiplin içinde kalabilmelidir. 
 
Sow etrafında ne var ne yok bakmadan oynadığında işte bu sorun ortaya çıkıyor. Oysa biraz takım oyununun içine girdiğinde herşey değişiyor. 
 
Sow'un özellikle maç boyunca sayısız ofsayt pozisyoununa düşmesi başlı başına bir başka sorun. 
 
Bu anlamda Fenerbahçe'de disiplin, kararlılık, azim, hırs, mücadelenin karşılığı Kuyt'ı numune olarak ilk sıraya yazabiliriz. Kaçırdığı penaltıya rağmen kendi kale sahasında savunmadan tutun da her yerde o vardı. Emenike'ye kaleciden gelen topu direk olarak kafayla indirmesi tam bir zeka örneğiydi; maçı çözen şey oldu. 
 
Emenike'nin Sow (ve ikinci yarı Webo) ile birlikte hareketli oyunu Akhisar'ın eksik savunmasının sonunu hazırladı. 
 
Ersun Yanal'ın farkı artırmak adına (bir kişi eksik rakibi karşısında) orta sahadan bir adam eksiltip forvet hattını dörtlemesi güçlü bir hücum hamlesiydi. Webo'nun oyuna girmesiyle maç tamamen Akhisar alanında oynanmaya başladı, Fenerbahçe izin verdiği sürece de orada kaldı. 
 
Webo'nun kafa ile attığı gol güçlü bir vuruş tekniğinin ürünüydü. 
 
Sağ kanatta Gökhan Gönül özellikle ilk yarı iyi bir futbol oynarken aynı şeyi Hasan Ali için söylemek çok kolay olamıyor. 
 
Hasan Ali öylesine uygun ve boş alanlar buldu ki biraz cesaretli olsa topu daha fazla sürüp, Caner kadar içeri orta yapabilse hem bu maçın skor anlamında niceliği değişirdi hem de kendisinin asist sayısı... Ama Hasan Ali yerden ve yan pasla oynamayı tercih etti; bu nedenle de kenardan sıklıkla uyarı aldı. 
 
Bu oyun şekliyle ne Ersun Yanal'ın kafasındaki ne de Fenerbahçe'nin sol kanadında oynadığı şekliyle Caner'in alternatifi olamaz. 
 
Kuşkusuz bu Hasan Ali'nin olduğu kadar Fenerbahçe için de iyi bir durum değil. Caner'in alternatifsiz kalması iyi bir şey olmasa gerekir. 
 
Hakem Mete Kalkavan maalesef bu klasmana ait biri değil; asla da olamaz. Hücum faulü olarak çaldıklarının önemli bölümünün çok daha ağırını savunma oyuncuları için veremedi. 
 
Verdiği penaltı en doğru karar olarak literatüre geçse de özellikle Emenike'nin bir pozisyonunu devam ettirmesi, Baroni'nin niyetini okuyarak sarı kart göstermesi tam bir skandaldı. 
 
Pazar günü oynanacak karşılaşmaların ligin kaderine etkisi çok yüksek olacaktır. İlginç bir hafta sonu bizleri bekliyor. 
 
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..