Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '13

 
Kategori
Haber
 

Böylesi görülmedi. Müzenin hem kurucu sahibi, hem ziyaretçisi, hem veznedarı, hem de muhafızı

Böylesi görülmedi. Müzenin hem kurucu sahibi, hem ziyaretçisi, hem veznedarı, hem de muhafızı
 

Müzede, şifreli kasalarda saklı altın ve gümüş sikkeler, bir servet.


 

Şu anda, Türkiye’nin en zengin tarihi eser  “özel”  koleksiyoncusu, İzmir’li genç iş adamlarımızdan olan Yavuz Tatış, eserlerini halkla paylaşamamanın hüznünü yaşıyor. Sebep  de, SİT  yönetmenliğine tabi tutulması ve aradığı güvenli binayı bulamaması.

1993 de koleksiyonculuğa, bir heves uğruna başlayan Tatış, İzmir’in Tanınmış ailelerinden Özel Türk Liseleri sahibi merhum Bahattin Tatış’ın oğlu. Yüksek öğrenimini ABD’ de Virginia Üniversitesinde okudu, İzmir’de  Ticari Bilimler  özel yüksek okulundan da diplomasını aldı.

Türkiye’nin ilk açtığı  tercüman ve rehberlik kursiyerlerinin ilk kayıtlısı olan Tatış, Bakanlığın davetlisi prens ve kraliçelere tercümanlık yaptı. Pek çok yerlerin genel müdürlüklerini yaptıktan sonra da sanayi ürünlerinin ilk ihracatçısı oldu.

Koleksiyonunun bazı parçalarını 2004yılı içinde "Anadolu Medeniyetlerinden Kültür Yansımaları" başlıklı, bir yayınla kitaplaştırdı. İş adamı, ikinci kitabı “ Deneyimler”i yayımlandı. Bunda, iş ve hayat sahnesinden  değerli deyişler topluca bulunmaktadır.

Çevre ve tabiatı korumak amacıyla İzmir Urla'da büyük bir çiftlik kurmuş ve yeni hayvan ve bitki nesilleri yetiştirerek Türk çiftçisine yardım amaçlı uğraşlar da vermektedir. İzmir Kent Arşivi Müzesi'ne katkıda bulunduğu için İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden her yıl teşekkür plaketi aldı.

Kendisi halen bir çok üniversitelerin kütüphanelerine kitaplar bağışlamakta, buralardaki arkeoloji sempozyumlarına konferansçı olarak katılmaktadır. Çeşitli kuruluşlardan şimdiye kadar muhtelif madalyalar ve şiltler alan Tatış, Cumhuriyet  Meydanına bakan  ofisinde, “tek kişilik arkeoloji Müzesinin, hem koruyucusu, hem de ziyaretçisi” durumundadır.

Muhtelif zamanlarda gelen  Japon  arkeologlar, ofisinin  üç odasına hapsedilmiş tarihi eser ve para koleksiyonlarını hayranlıklarla seyretmiş ve oradan ayrılmak istememişler. Kendisi böyle söylüyor.

“2863 sayılı Tabiat Varlıkları ve eserlerini Koruma  Kanununa tabiyiz diyen Yavuz Tatış “ Özal zamanında çıkarılan bu kanunla yurt dışına eser kaçırılması önlendi.” Diyor ve ekliyor “ Bizdeki bu antik eser ve paraların dokümanı, Devlette de var. Bizler özel izinle bu koleksiyonculuğu yapıyoruz. Kelebek, pul, para koleksiyoncuları gibi” diyor. Ve ekliyor “Bizde arkeoloji, her nedense sevilmiyor”

TRT tarafından bu eserlerin  belgesel olarak filmlerinin de çekildiğini öğrenmiş bulunduk bu arada.

Binanın  bir odasında bulunan  kıymetli tarihi eserler, rafları hıncahınç doldurmuş. Anadolu’nun muhtelif yerlerindeki kazılardan çıkarılmış. Keza toprak altındaki paralar da şimdi, bu binada çekmeceli kasalarda  raflar halinde istiflenmiş. Antik çağa ait altın ve gümüş sikkeler göz alıcı. Doyumsuz güzellikleri var. Tarihi ellerinizle tutuyorsunuz. O devri yaşıyorsunuz sanki. Şifreli kilitler şifreli kasalarda saklı hepsi.

Bir de şunu öğrendik. Hakiki sikkeler üzerinde bulunan patenler, yosun yeşili, duman rengindedir. Sahte sikke’lerde bu olay olmaz.

Tatış, bu minnacık ama paha biçilemeyen  müzenin hem koleksiyoncusu, hem kurucusu, hem seyircisi, hem bakıcısı, hem sunucusu, hem de muhafızı. Tatış, tek kişilik tabanca konumunda.

 

 

   

  

  

  

 .

   

 

  

  

    

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..