Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bozacının şahidi Şıracı...

Bozacının şahidi Şıracı...
 

Ahmet Altan'dan inciler..


Sabah Gazetesi manşetten veriyor.

Askeri Savcılık karar verdi: “Balyoz Harekat Planı seminer değil darbe planı..”

Bu “habere” balıklama dalan Ahmet Altan hemen kağıda kaleme sarılmış ve buyurmuş: “…darbe planlarının varlığını askeri bilirkişi kabul ettikten sonra Genelkurmay neden rahatsız oluyor. Ordunun bünyesinde böyle darbe planlarının hazırlanmasından rahatsızsa niye soruşturmadan rahatsız olduğu duygusu uyandıracak bir açıklama yapıyor.”

Bu gün Ahmet Altan’ın bu incileri köşesindeyken, 1. Ordu Askeri Savcılığı bir açıklama yapıyor. “…ancak bu güne kadar yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda, adı geçen darbe planının ve bu plana dayanak teşkil eden çeşitli eylem planlarının gerçek olduğuna dair Askeri Savcılığımızca her hangi bir tespite varılamamıştır. Dolayısıyla söz konusu seminer faaliyetlerinin darbe planı teşkil ettiğini söylemek mümkün değildir.”

Şimdi burada bir doğru iki yanlış sırıtıyor.

Doğru olan 1. Ordu Askeri Savcılığının açıklaması, yanlış olanlar ise Sabah’ın manşeti ve bu manşete dayanarak Ahmet Altan’ın olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermeye çalışması.

Şimdiye kadar, ülkemizdeki gerçek sorunlardan hiç bahsetmeyen Ahmet Altan bir sürü “demokratik vecizelerle” süslediği bu yazısında da yanlışa düşüyor. Her halde yarınki yazısında: “Ne yapayım bende Sabah’ın yalancısı oldum” diyecektir.

Bu kadar çok “demokratlık” yaparsan, gerçekten demokrasiye uygun birkaç kelimede çıkar ağzından doğal olarak. “Yazarları patronun kölesi arzuhalciler sanan başbakanlar, ağızlarından çıkanı kulaklarının duyacağı bir hassasiyete kavuşacak” diyerek önemli bir serzenişte de bulunuyor (Buna benzer lafları Nazlı Ilıcak’ta da görüyoruz bu gün.)

Şimdi bu liberal tosunumuz acaba: “Kardeşim bizim patronumuz okyanus ötesinde, biz buradaki patronların arzuhalcisi ve kölesi olamayız, ağzından çıkanı kulağın duysun” mu demek istiyor. Ya da “Kardeşim bizim adımız “demokrata” çıkmış bir kere , bu bağlamda bir iş yapıyoruz burada, yani bu kadar ağır bir söze, bu kadarcık ta cevap vermeyelim mi?. Bak Okyanus ötesinden gelen emirleri tebliğ edeceğimiz bir sürü insan bizim köşemizi okuyor her gün, onlara “demokratlığımızı” nasıl anlatırız sonra.” mı demek istiyor orasını anlayamadım.

Anlayabilen varsa anlatsın.

Bu gün gazetelerde bir haber daha vardı. İstanbul Kriminal Polis laboratuarının incelemesi sonucu; “Yarbay Ali Tatar’a ait olduğu iddia edilen suikast notundaki el yazısının Yarbay Ali Tatar’a ait olmadığı belirlendi.”

Zaten suçsuz olduğu bilinen rahmetli Ali Tatar hakkındaki, polisin bu raporu, birilerinin yüzünü kızartmayacak mı acaba?. Eğer varsa vicdanları, her Ali, her Tatar, her Ali Tatar sözünü duyduklarında sızlamayacak mı?. Bu gün bir arkadaşımızın bloğunda çok güzel belirttiği gibi; Tarih Ali Tatar gibi onurlu kahramanları da yazacak, bu vicdansızları da.

Okyanus ötesinden özel bir misyonla ülkemizde faaliyet gösterenlerden ümidi kestikte; Hasbelkader bu haysiyet cellatlarının “samimiyetine” inanıp o yönde görüş belirten masum vicdanların, kalemlerini ve düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerini umut ediyorum.

Bu işin vebali çok ağırdır çünkü. Hem bu dünyada, hem öteki dünyada..

Saygılar..

27.02.2010

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..