Bozcaada'daydım

Tenes' in zulmden ve iftiradan kaçıp huzuru bulduğu tepeler, yamaçlar...

Koca çınarların gölgesindeki Aya Pareskevi Manastırı'nda sessizce dilek tutup, dua etmek...

Havanın sıcaklığı 40 derece iken bile içine kovalarca buz dökülmüş gibi soğuk ama berrak mı berrak plajlarında serinlemek...

Polente Feneri' nden gün batımını seyrederken güneşi şarap kadehinin ardına saklamak ya da kadehin ardına kendini saklamak...

Uzaklardan geçen gemilerin sessizce yol alışlarını izlemek,

Bağlardan geçerken durup, doğanın bolluğuna şahit olmak.

Kıyıdan topladığımız taşları Ege'ye bir bir bırakırken, içimizdeki tüm incinmişlik ve kalp kırıklarını da salıvermek...

Ada Cafe'de Otlu Balık, Çiporta Salatası, Ada Börek veee Gelincik Soslu Sakızlı Muhallebi yemek...

Hacı'nın Yeri'nde taze taze tencere yemeklerini mideye indirmek...

Lodos ve Sardunya restoranlarında değişik tadları keşfetmek...

Hacer Teyze'nin kendi elleri ile kırdığı bademlere yaptığı domates reçeli ile gelincik reçelinden tatmak ve dayanamayıp kavanoz kavanoz almak...

Ahinos Otel' in sahipleri Cem Bey ve annesi Makbule Hanım'ın sıcacık konukseverlikleri ile ağırladıkları tertemiz otellerinde güvenli bir şekilde, sanki evimizde imişcesine konaklamak...

Birbirinden güzel ada sokaklarında yaşlı teyzelerle sohbet edip, evlerin merdivenlerinde soluklanmak... Kare kare fotograf çekmek...

Kale'ye çıkıp değişik açılardan manzara seyretmek...

Tekirbahçe, Çapraz, Akvaryum, Sulubahçe ve Habbele plajlarında balıklarla birlikte yüzmek...

Çayırlı'da ada yerlilerinin denizden zıpkınla avladığı balıkları saymak, çıkardıkları tarakları incelemek...

Şaraphanelerde, şarap tatmak... Üzüm türlerini öğrenmek... Corvus' ta Reşit Bey' le sohbet etmek...

Ayazma'da patlıcanlı, rezeneli ve peynirli gözleme siparişini beklerken, buz gibi sularda duş almak...

Kale'den dolunayı izlemek...

Sahildeki takı tezgahının başında Lale ve Nesrin Hanımlarla sohbet ederken saatin nasıl geçtiğini anlamamak...

Ahmet Bey' den şifalı taşlar hakkında bilgi almak...

Uzaktaki yıldızları görmeye çalışırken, bir yıldız kaymasına şahit olup çocuklar gibi sevinerek dilek tutmak...

Çiçek Pastanesi'nin sakızlı, bademli un kurabiyesinden alıp, bardak bardak limonata içip ferahlamak...

Çınaraltı' nda sakızlı Türk kahvesi yudumlarken, bir çok ünlü yüz görmek...

Kekik kokulu dağlardan, dağ kekiği toplamak...

Oda anahtarını düşürüp kaybedince, pansiyon penceresinden içeri girmek zorunda kalmak:) ( Ergin Pansiyonun sahipleri bize yedek anahtar olmadığını söyledikleri için 2 gün boyunca pencereden girmek zorunda kaldık, aman dikkat derim.)

Ada'dan bahsediyorum...

Meleklerin havasına büyülü kahkaha ve huzur tozları serptiği yerden...

Kuzey Rüzgarlarının Tanrısı Kaikias'ın, nefesini üfleyip ferahlandırdığı denizin ortasındaki cennetten...

Hani Geyikli'den bindiğiniz feribotta giderken gördüğünüz boz tepelere bakıp, gerçekten Boz burası diyeceğiniz yerden...

Kandırıkçı Ada'dan...

Dönüş feribotuna biner binmez özleyeceğiniz yerden...

Bozcaada' dan...

Ne demişler; Her şey göründüğü gibi değildir... Bilmiyorsanız Ada size öğretecek :)

Sevgiyle...

Ayşegül Tekfidan,

26.08.2008