Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '07

 
Kategori
Doğa Sporları
 

Bozdağ'a doğru adım adım

Bozdağ'a doğru adım adım
 

Şimdi size son bisiklet ile yaptığım turumu anlatmak istiyorum. Sart, Yeniköy, Gölçük'den ilerleyip Bozdağ ve Allahdiyen'den geçerek Sart'da noktalandırdığım bu turun her adımını gezilip yaşanılacak, nefes solunacak ve manzarası ile görülebilecek doğa harikası olarak buluyorum.

4 Eylül günü bisikletimle Salihli'ye bağlı Sart'a gitmiştim. Daha önce böyle bir yolculuk yapmış, blogumda bunu yazmıştım. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=39445

Dolayısıyla 4 Eylül'de gerçekleştirdiğim aynı yolculuk için aynı şeyleri yazmak istemiyorum. Ben size İzmir'deki arkadaşların MB Toplantısı için toplandıkları gün olan 8 Eylül Cumartesi günü için gerçekleştirmek isteyip de 9 Eylül Pazar günü gerçekleştirdiğim Bozdağ tırmanışını ve fotoğraf makinemle çektiğim güzel dağ resimleri ile sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlk önce turumu neden 1 gün ertelediğimi belirteyim. Tırmanışımızın 17. kilometresinde bulunan Yeniköy'de ailesi olan ve daha önce kendisi ile birlikte aynı firmada çalıştığım Hüseyin Özgün adındaki arkadaşımı aradım. Kendisi Salihli’de çalıştığını söyledi. Beni arayacağını söylemişti. Telefonunu bekledim ama aramadı. Cumartesi günü aradığımda “Bugün buraya gel yarın çıkarsın dağa“ dedi. Ben de “Olur” dedim. Ondan dolayı ben o gün oraya gittim. Üstelik hava bulutlu, çıkacağım Bozdağ sisli idi o gün. Bunda bir hayır var dedim. Gerçekten de kilometreler yazdıkça dış lastiğim eriyecek duruma gelmişti. Salihli’ye gitmişken oradan bir çift lastik alıp eskimiş dış lastiklerimi değiştirdim.

İki sene önce de bisikletimi buralara getirmiş Yeniköy, Gölçük, Bozdağ ve Allahdiyen köyünden geri gelmiştim. Yol 70 kilometre idi. Ve bisiklet üstünde 6 saat 5 dakika sürmüştü.

9 Eylül günü hareket saatini 9.00 olarak tespit ettim. Dinlenmelerle ancak bu yolculuk benim için 8 saat sürecekti. Dönüş saatimi de saat 17.00 gibi uygun görmüştüm. O gün Pazar olduğu için ev halkını uyandırmak istememiştim. Buna rağmen erken kalkıp kahvaltı ettim. Zaten bisiklet kıyafetim üstünde idi. Kaskımı, eldivenlerimi ve bisiklet gözlüğümü giydikten sonra saat tam 9.00’da yola koyuldum. İlk durak Yeniköy’dü. Buraya daha önce 2 defa daha çıkmıştım. Rakım olarak 100 metreden 950 metre yüksekliğe pedal basacaktım. Daha önceki çıkışlarımda olduğu gibi 2 saat 10 dakika olarak çıkarım diye düşünmüştüm. Köy çıkışında mezarlığın önünden geçerken burada yatan kayınpederim için bisikletimi durdurdum ve fatiha okudum.

Daha önceki bloglarım da bahsettiğim gibi yerçekimi kuvvetine meydan okumak için gereken viteslerimi düşürmüş ilerliyordum. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=63138 Tabi suratım de düşecekti ve yaptığım bu iş kolay bir iş değildi. Suratım düşmesine düşecekti ama azim vardı bende. Bir kez daha çıkacaktım oraya. Virajlı yolda ve yoldan geçen köylülerin meraklı bakışları ile tırmanarak çıkışımı sürdürüyorum.

Yaşımın geçkin olması, son zamanlarda bisiklete sık sık binmediğimden dolayı formumun düşmesinden olsa gerek, arada bir soluklanmak için bile bir iki dakikalığına duruyor ve yeniden tırmanışa geçiyordum. İşte öyle, işte böyle saat 12.00’ye doğru Yeniköy’e ulaştım. Beni burada köylüler karşılıyor. Yol üstündeki kahvede duruyor köylülerle hoş sohbete koyuluyorum. Önüme çaylar geliyor. Buraya daha önce geldiğim için çoğu beni tanıyor. “Bisikletle gelen arkadaş senmişsin, hoş geldin” diyorlar bana. Bu ara Hüseyin’in kardeşi Bilal’da orda kendini bana tanıtıyor ve kahve önünde benim görüntümün almasını ondan rica ediyorum.

Evet, fazla oyalanmamak lazım… Yolum uzun ve yola koyulmalıyım. Ve saatler 12.30’u çoktan geçmiş. Basıyorum pedala. Kısa bir rampa daha tırmanıp inişe geçiyorum. Fidanlıkların arasından geçeceğim. Eskiden Yeniköy’den sonra yol topraktı. Herhalde Karayolları buraya da el atmış olmalı ki yolları asfaltlamışlar. Mıcırdan bisiklet kayacak gibi oluyor. Ahmet diyorum kendi kendime. “Mıcırlı yol epey tehlikeli ve bir kazaya meydan vermemek için yavaş git”. Öyle yapıyorum. Yine zaman kaybı, olsun ilerde bu zamanı kapatmak için fırsatım olacak ve aldırma deyip mıcırlı yolda ilerliyorum yavaş yavaş.

Bu ara fidanlıkta çalışan köylülere rastlıyorum ve hemen onların resimleri çekmek için fotoğraf makinemin deklanşör düğmesine basıyorum. Sonra tekrar pedala basıyorum. Yeniköy’den çıktıktan sonra 12. kilometresinde yani evden çıkalı 29. kilometresin de 4 kilometrelik topraklı, biraz da kumlu bir yola giriyorum. Keşke asfaltlansaymış ama neyse. O yola girer girmez o da ne? Su birikintileri var ve yürümek zorunda kalıyorum. Her tarafım çamur içinde kaldım. Hiç olmazsa jantları temizleyim. Temizlemesem fren yapmakta zorlanacağım. Yine bisiklete binip bu zorlu yolda ilerliyorum. Beni Gölçük’e çıkartacak olan bu yolun son 2, 5 kilometresinin bir tarafı uçurum. Aşağıda Ödemiş var. Burada birkaç görüntü daha alıp ilerliyorum.

Bu ara cep telefonum çalıyor. Karşımda eşim.

-“Alo, Ahmet ne zaman geliyorsun.”
-“Şu an Gölçük’teyim ne oldu”
-“Annen telefon etti anaokulları da yarın başlıyormuş”

Küçük kızımız Melila anaokulluna yazdırmıştık. İlkokul 1. sınıftakiler gibi okulların açılmasına bir hafta kala onlarda başlayacaklarmış.

-“Yaklaşık 2 saat sonra oradayım”

Bu görüşmeden az sonra asfaltlı yola çıkıyorum. İşte Gölçük gölü gözüktü. Buraya 3 saat 50 dakika gibi zaman da geldim. Gösterge 34. Kilometre de olduğunu gösteriyor. Gölçüğü tam karşıma alıp birkaç görüntü alıp yoluma öyle devam edeyim bari.

Zirveye az kaldı. Bundan sonra yine tırmanışlar ve dik yokuşlar başlıyor. 4 saat devamlı pedal bastıktan sonra yine yokuş çıkmak ama neyse ki daha 200 m yükseklik kazanacağım için o kadar önemli değil. Pedal basmaya devam ediyorum. Bir müddet çıktıktan sonra tıkandığımı hissediyorum. Bisikleti durdurdum yine soluklanmak için. Vakit kaybetmemek için yürmeye başladım. Biraz ilerde çeşme var ama su akmıyor ama manzara dehşet. Hava temiz. İşte ben bunu anlatmaya çalışıyorum herkese ama anlayan kim. İşte doğa ve dağlar. İnsanı mutlu ediyor, ruhu açılıyor. Bir yerde sitres atılıyor. Oh ne güzel. Sol tarafımda Gölçük, sağ tarafımda Ödemiş duruyor. Ne manzaramış, harika ve ben hap ire bu güzel manzarayı kaçırmamak için daima fotoğraf makineme başvuruyorum resim almak için. Bu ara bir grup motosikletli sayamadım. 15 tane civarında olsa gerek yanımızda durdular ve bir anda yok oldular.

İlerde de Salihli, Bozdağ istikametinden gelip Ödemiş istikametine giden yol ayırımı var. Hemen onun bitişiğinde de Jandarma Birliği bulunuyor. Birliğin tam karşısında da çeşme var. Boşalan mataramı doldurayım. Bundan sonra yol düzleşiyor artık hız yapma zamanı. Bozdağa yaklaşırken de 500 metrelik küçük bir tırmanmadan sonra Allah izin verirse zirveye ulaşacağım. Su mataramı doldurduktan sonra pedala asılıyorum. Zirveye gelmek için son tırmanışın başına geliyorum. Hadi son bir gayret ama artık derman kalmamış durdum. Solda bir köy var ve durmuşken de fotoğrafını çekiyorum. Nihayetinde işte zirve karşımda duruyor. Zirveyi belirten “Üçler Geçidi Rakım:1200” yazısını bu iki göz bir daha görüyor. Orada tesadüfen gördüğüm güzel ve güler yüzlü insana zirve hatırası için fotoğrafımı çektiriyorum.

Artık bundan sonrası malum, inişe geçiyorum. Başlar da 10, 15 kilometre kadar yol biraz düz sonra dik inişler başlayacak. Freni de kullanarak ilerde Allahdiyen köyünden geçerek inişimi gerçekleştiriyorum.

Saatlerin 17.25’i gösterdiğinde ailemin bulunduğu köye giriş yapıyorum. Kilometre göstergesi 70.58 kilometreyi zaman olarak 6 saat 24 dakika 37 saniyeyi gösteriyor ve kayıtlara geçiyor.

Eşim İzmir'e dönmeye kararlı. Ben de dönmek için hazır olmadığımı söyleyip yarın 10 Eylül’de dönebileceğimi söylüyor. Kayınvalidem de dinlen yarın gidersin diyor.

Eşimi ve çocuklarımı İzmir’e uğurlayıp o gece orada kalıyorum.

Güzel bir gün oldu. Daima oksijen depoladım ciğerlerime. Eminim ilerde bunun faydası görürüm. Sağlıklı bir yaşam beni bekliyor ya sizi.

Yoksa beni mi kıskandınız? Hadi kıskanmayın ve beni bundan sonraki turlarımda okumaya devam edin.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..