Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bozkırlarına bahar gelmiş memleketimin...

Bozkırlarına bahar gelmiş memleketimin...
 

Bu pazar," Ne duruyorsun be, at kendini kırlara"dedim..Ve kırlara attım beni,Ülkü'yü de yanıma katarak...

Kuru dalları dantel motifli ağaçlarım,baştan ayağı çiçeğe kesmiş.Kimi beyaz gelinliklerini,kimi de pembe nişanlıklarını giymiş.Çobanlar da ,koyunlarını ile salmışlar kendilerini otlaklara bizim gibi.Su içtik, toprak testilerinden kana kana..

Papatyalar topladım sarı-beyaz,mutfak masamın üzerine koymak için.Kapıdan girince karşılaşınlar beni,güleç yüzleri ile kırları evime taşısınlar,diye...Yeşil çimenlerin üzerinde koştum yalınayak.Sonra da uzanıp üstüne toprağın,ayaklarımı gıdıklayan karıncaları seyrettim...

Ayşe Ninenin köyüne düştü yolumuz.Taş ve kerpiç yapıların, ahşap geniş verandalarla yaşam bulduğu,kurutulmuş biber,domates,patlıcan dizi salkımları ile süslendiği evler...Kocaman avlularında hamarat kadınların bahar işlerini yaptıkları, evlerinin direkleri kocalarının da kahvelerde pineklediği köyü fotoğrafladım.

Kadınlar,utangaç edalarla nazlanırken,köyün delikanlıları çok hevesliydi doğrusu poz vermelere:)))

Ve köyün sokaklarında dolanırken,kocaman yüreği ile Ayşe Nine karşıladı bizi, yarı yıkık evinin avlusunda.Elinde tuttuğu tarhanalı pideyi paylaştı.En yorgun,en yaralı,en yalnız gözleriyle baktı objektifime...

Yıllar olmuştu, kocasını yitireli.Evleri yandıktan sonra, çok yaşamamıştı o da.Hiç çocukları olmamıştı.Evlatlık almışlardı onlarda.Ama o da uzaklara gitmişti çoktan.Arayıp sormuyordu artık, Ayşe Nineyi. Yaşlılık maaşı alıyordu.Bir evceğizi vardı işte,başını sokacağı.Ahhh..biraz parası olsaydı..Dişlerini yaptırırdı. "Ahh..bu dişsizlik.." deyip,elindeki kuru pideyi kemirmeye çalışıyordu,bir yandan.

"Muhterem Nur gibi burnu " olduğunu ,bilmiyordu tabii.Kocası da hiç söylememişti.20 yaşında mıydı,40 yaşında mı?.. O civarlarda bir şeydi işte. " ne bileyim kızım,napıcam ben,yaşı başı ?diye söyleniyordu , yürek dolusu gülerek..Bir keresinde de Almanlar gelmişti köye,hem de onun evceğizine. "Onlara da böyle resim çektirmiştim.Çay da yapmıştım.Ama o zamanlar,süslenmiştim . Gençtim,erim ölmemişti daha.." diyordu,uzaklara dalmış, yaralı gözleri ile..

Köyün gençleri,etrafımızda dolanmaya başlamışlardı. "Tarihi yerleri sever miydik? Hazineleri merak eder miydik?"(Bizi de tarihi eser,gördüler yaaa:))

"Amaaann gızıım..yüz vemeyin şunlara ! Ne tarihi eseri olcak burlardaa.."diye,söyleniyordu,Ayşe Nine,korumacı bir eda ile.

Güneş çekilmeye başlarken yavaşça,kendini göstermeye başlayan bozkır ayazı ile birlikte ,bizim de kırlara veda vaktimiz, gelmişti.

Ayşe Nine,pencere içlerinde fesleğenler,pembe yoncalar dolu saksıları olan yarı yıkık evinin avlusundan,bir yandan " Kol kırılır,dal kalır..Dal kırılır,.....ne kalır? diye bir mani tutturmuş, bize el sallıyordu...

Sahi, "Kol kırılır,dal kalır..Dal kırılır......'' Ne kalır ?


 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..