Britanya İslam düşmanlığı siyasetinin İslam'a yaptığı katkılar

Son 200-250 yıldır  tüm dünyayı yöneten ülkedir Britanya ( Biz ona yanlışlıkla hep İngiltere demişiz). Britanya ve onun bal yapmaz Kraliçeleri Avustralya, Yeni Zellanda, Kanada, Güney Afrika gibi adını sayamayacağım bir çok ülkeyi siyasal ve kültürel hegamonyası altına aldı.

Bugün tüm dünyada İngilizce en geçerli dildir. Bu dili bilmezseniz yurt dışında adam yerine konmazsınız. İyi bir akademisyenin dil bilmemesi özellikle İngilizce bilmemesi istisnalar dışında tuhaf karşılanır. Çünkü Google'da bile arayacağınız konuyu İngilizce veya başka dillerde aradığınızda farkı görürsünüz.

Kendine Büyük Britanya diyen kibirli İngiltere tarihte ilk önce İskoçya, İrlanda ve Galleri istila ederek başladı büyümesine. Osmanlı'nın İstanbulu alması ve bunun sonucunda Protestanlığın yayılmasını sağlayan İstanbul Kitaplığı'nın İtalyaya taşınması sonucu gelişen Protestan başkaldırısından sonra İngiltere Protestanlığa geçtiği andan itibaren Mezhepsel olarak Romadan kurtulup, gemiler yaparak deniz filosunu güçlendirip, Osmanlıyla geliştirdiği iyi ilişkileride kullanarak sürekli büyüdü.

Bu devlet bayrağında Haçlıların beyaz zemin üzerindeki kırmızı haçını kullanan tek devlettir.

İslam düşmanlığı Britanya'da eskiden beri vardı ta ki ne zaman bunu dikkatli ve özenli kullanabileceği 1800'lü yıllara gelinceye değin gizli gizli yaptı. Arabistan'da hain vahabi mezhebini kuran İngiliz ajanlarıdır. Bu mezhep sayesinde İngiltere Mekkeyi  kuklası SUUDİ KRAL üzerinden işgal edebilmektedir. Bu da baharın neden oarda gelmediğini açıklamaktadır.

İngiltere, Abdülhamit II: döneminde de sinsi planlarını hep icra etti. Bir yandan Abdülhamitle güler yüz politikası güderken bir yandan da onun kuyusunu kazdı.

Abdülhamitte boş durmadı, dünyanın en iyi hafiyelerini İrlanda'ya yollayıp IRA'nın temellerini attı. İngiltere bu sorunla yıllarca uğraştı. Buna mukabil bir KİN devleti olan İngiletere PKK'lılarla Kuzey İrlanda'da görüşme noktası olarak Abdülhamit'in ajanlarının IRA militanlarıyla görüştüğü tarihi mekanı seçti.

İşte böyle İngiltere.

Dahasıda var. Jön Türkleri sonuna kadar destekleyip Abdülhamit'in işini bitirdikten sonra hayalci ve siyaseti okuyamayan paşalarla Osmanlıyı yıktı. Mustafa Kemal atatürk şayet Britanya'yı iyi okuyamasaydı bu kadar başarılı olamazdı. Onların ne istediğini ve Yunanlıları maşa olarak kullandıklarını çok iyi biliyordu, onların isteklerini onlara karşı kullanmak zor bir siyasettir. 

Osmanlı İslam anlayışı geleneksel, tasavvuf ağırlıklı, kaderci, kitap yazıp araştırmalarla İslam medeniyetini entellektüel olarak geliştiren bir yapıya sahip değildi. İslam, Osmanlı'da geleneksel yaşanmaktaydı ve tasavvufi anlayış hala HIRA MAĞRASINDAN aşağı inerek şehirde bişey yapalım sosyal sorunlarala ilgilenelim olayında olamamıştır.

Bu konuda önemli bir başlangıç Atatürk'ün isteği doğrultusunda Kuran'ın ilk mealini yazan kişi Elmalılı Hamdi Yazır'dır. 

Tasavvufun postu terk etmeyen yapısından ilk kalkan kişilerden biri Anadolu'da bir Kürttür. Bu Kürt, hayatını İslama feda etmiş bir isim olrak sadece Anadolu'da değil tüm Dünyaya islamın akılla anlatılmasının tekrar gündeme gelmesini sağlayan bir adamdır.

Bu kişinin uyanışını İngiliz Başbakanının "Müslümanları köleleştirmek için onların elinden bu kitabı-Kuranı elinde tutrak konuşuyor- almamız lazım" der.

İşte Bitlisli Said adındaki bu zat uyanır ve kalkar, HIRA mağarasında ve postunda aşağı inerek sosyal sorunlar ve hayatın genelini ilgilendiren ve 700 yıllık koca Osmanlı topraklarında bunun yarısının yazılmadığı dev bir eser yazar. Nur Risaleleri.

Şayet İngiliz Başbakan'ı bu lafı söylemeseydi Müslümanlar hala Kuran'ı okuma ve üfleme odaklı okuyacak, perşembe geceleri onun içindeki manadan çok selülözden yapraklarını putlaştırarak ona tapacaklar ama manayı hep ıskalayacaklardı.

Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri ve Nur Risaleleri İslam'ın Vahiy odaklı yaşanması konusunda ilk silkinişin tohumları oldular. iki buçuk milyon hadisle beyni uyuşan gericileşen ÜMMETİN uyanmasına vesile olan iki kişidir Yazır ve Nursi.

Allah İngiltere gibi ve İsrail gibi iki İslam Düşmanı devlete bu yüzden fırsat veremektedir. Bu iki devlet olmasa ve bunların yaptığı düşmanlıklar olmasaydı İslam'a Kuran odaklı bakış ve kurtuluşu Kuran'ın içinde arama olayı asla olmayacaktı.

İngiliz ve siyonist şerrinin içindeki hayırlar, bizim şerli gelenekselliğimiz ve ağır atalet uykumuzdan uyanmamıza vesile oluşlarında aranmalıdır.

İsrail bir süreliğine Filistindeki katliamlara ara verdiğinde bahar adı altında "Allahu Ekber" nidalarıyla mezhepçi ve cahilce kafa kesmelere ve oynanan kirli oyunları görmemelere şahit olmakta dünya. 

İsrail kendi içimizde Kerbelalar yaşamayalım diye vardır. O risk kalkmadıkça Britanya'nın şımarık çocuğu İsrail'de var olacaktır. Bu arada Suudi İsrail kardeşliğinin Britanyalı babalarından geldiğini anlatmama gerek yok sanırım...

Saygılarımla