Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '15

 
Kategori
İnançlar
 

Bu acılar dünya barışını getirecek mi?

Bu acılar dünya barışını getirecek mi?
 

Mennonite'lerin inançları ve yaşam tarzları ( Görsel alıntı )


Dünya'ya barışı çekilen çileler getirecek, Hz. İsa bir ağaç verdiği meyvelerden anlaşılır diyor.

Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki diyalog olmadan Hıristiyanların İslam’da Hz. İsa’nın yerini bile bilmeleri mümkün değil.

Dünya barışı nasıl sağlanır bilemiyorum. Ateist olsaydım barışın hiçbir zaman sağlanamayacağını söylerdim. Ama ateist olmadığıma göre böyle demiyorum. Çünkü Allah’a güveniyorum.

” Dünyanın dört bir tarafında sulh adacıkları var” Dünyanın dört bir tarafında barış adına yapılan mütevazı çalışmalar, hangi inançtan olursa olsun bir araya gelince bir bütünlük oluşturacak ve dünya barışı sağlanacaktır.

Yüz yılda mı olacak, bin yılda mı orasını bilemem, ama olacak. Hıristiyan etiği dersimin bitiş cümlesi şudur ” Eğer Allah’ın sabrı insanoğlunun inadından, iyiliği insanoğlunun bencilliğinden daha çok ve geniş ise dünya barışı sağlanacaktır” 

Allah son sözü söyleyecek ve O’nun istediği olacaktır. 

İnsanlar, barış gerçekleşene kadar patika yollardan geçecektir. Çilesiz olmaz ve başkalarının iyiliği için çekilen çileler çok önemlidir. Bu çileler bir gün dünya barışını getirecektir.

Türkiye'ye gelince, Türkiye bence " misafirperverlik" kavramının dünya üzerinde yansımış halidir. Daha önce onlarca kez Filistin'e ve Hindistan'a gittim. İstanbul gibi bir şehir göremedim. İsanbul modern bir şehir.

Hiç bir zaman gözüme Londra, Paris gibi görünmedi. Konya'nın bende ayrı bir yeri var. Mevlana'nın barışçı ruhu Konya insanının üzerine sinmiş adeta. Orayı çok sevdim. Defalarca geriye gitmek, oraları görmek isterim.

Türkiye'de dünyayı değiştirebilecek bir enerji var. Son zamanlarda Türkiye'de oluşan anti demokratik olaylar beni çok üzüyor. Umarım Türkiye'de sular durulur ve Türk  demokrasisi bu zorlu dönemden başarıyla çıkar.

Yukarıdaki sözler, Elmhurst College gibi eğitimde marka olmuş önemli ve köklü bir üniversitede teoloji okutan çevresinde olabildiğine mütevazı, öğrencilerini çok seven, saygılı bir akademisyen olan Prof. Paul Paker’in sözleridir.  

İnançlar, dinler, mezhepler ayrı olsa da bazı toplulukların bazı yaşam tarzıları, düşünceleri görüşleri ve gelenekleri birbirine benzerlik taşır.

Mennonite; Protestan mezhebine bağlı Hollanda’da büyük bir topluluğa ve kalvinist ( kalvinist doktorinine inanan kimseler ) prensiplerine sahip sade ve mütevazı Hıristiyan topluluktur.

Bunlar vaftiz'e karşı olan ve basit bir yaşam tarzını savunurlar. Mennonite mezhebi pek bilinmez. Yeryüzünde yaklaşık bir buçuk milyon nüfusları vardır.

Peki, Vaftiz nedir:

Hıristiyanlıkta yeni doğan çocuğun ilk günahı silmek ve onu Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal ayin töreni. Mennonite bir anne babadan doğan çocuk ancak 18 yaşına geldikten sonra mennonite olmak isteyip istemediğine karar verir.

Eğer mennonite olarak tespit edilmeyi istiyorsa bunun nedenlerini açıklayan bir mektup yazarak kiliseye sunar. Kilise konseyi sebepleri geçerli ve ikna edici bulursa çocuğu üye olarak kabul eder.

Pederleri kadın ya da erkek olabilir, evlenip normal bir hayat sahibi olabilirler. Yıllar önce Holanda’da askerliğin mecburi hizmet olduğu dönemlerde mennonite’ler inançlarından dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulmuşlardır. 

Askerliğe ve savaşa karşı olan bu toplulukta borç almak/borç vermek üzerine de kati prensipleri vardır. Bu insanlar oldukça sakin ve açık görünüşlü görünseler de kati bir protestan-kalvinist zihniyete sahip oldukları için genelde son derece can sıkıcı ve hayattan zevk almayan bir topluluktur.

Mennonite’ler hayattan zevk alsalar da zevk aldığını göstermeyen, sevgisini, nefretini yani duygularını ele vermemek için her şeyi maskeleyen, aşırı mütevazı tavırlarıyla hayattan el etek çekmiş gibi yaşayan insanlardır.

Cenaze törenlerinde bir damla gözyaşı dökmezler. Sevdiklerine seni seviyorum demezler. Sarhoş olup arkadaşlarının omzunda bir kere bile ağlamadan bu dünyadan sessizce çekip giderler.

Onların inanışlarına göre günah işlendiği anda artık geriye dönüş yoktur. Dolayısıyla aşırıya kaçacak hiçbir şey yapılmamalı hep aynı düzeyde, aynı duygularla yaşanmalıdır.  

Bunların ortak özelliği kilise kültürü değil, İncil’i referans alırlar. Her ne kadar reformist olsalar da yeteri kadar mesafe kat edilmediğini, ortaya çıkan kilisenin asıl olması gerektiği kimliğe bürünemediğini düşünürler.

Bunlar dini devletin kontrolünden kurtarmak ve özüne döndürmek isterler. Hz. İsa’nın şiddeti kesinlikle reddeden gerçek öğretilerini uygulamayı prensip ederler.

Devletin başkalarıyla savaşmasını istemezler. Birbirlerine “ kardeş “ diye hitap ederler. Halka, hükmetme gibi bir niyetleri yoktur. Halka ve Allah’a gönüllü hizmetçilik yaparlar.

Mennonite olanlar daha çok “ merhamet, barış ve şiddetsiz bir dünya” gibi kavramlar üzerinde dururlar. Mevlana’nın öğretilerini çok anlamlı bulurlar. Çünkü Mevlana problemlerin çözümünde barışçıl yolların izlenmesini söylemiştir.

Mevlana’nın toprakları düşmana karşı savunma olsa bile “ barış yapmak için bir yol bulun “ sözlerini düstur etmişler. Şiddet her ne sebeple olursa olsun mennonite’lere ters düşmektedir.

Mennonite’lerde kimileri TV kullanmaz ama kimileri de bilgisayar bile kullanırlar. Çoğu “ home school ( ev, aile, yuva, mesken ) dedikleri eğitim tarzını seçmişler.

Kendilerine ait okulu olanlar da var, ancak onlar da modern okullar gibi değil, yani pek çok farklı uygulama söz konusu, belli bir standart yok.

Her ne kadar açıkça söylemeseler de sıkı bir şekilde misyonerlik faaliyetlerinde bulunuyorlar, belki de kendi dinlerini yaymayı düşünüyorlardır.

Mennonite Girls Walking on a Road

Evet, Mennonite mezhebi üyesi Prof Paul Parker’in dünya barışı için bu çilelerin barışa dönüşeceğini ve gelecek için umutlu olduğu söylüyor.

Siz ne dersiniz, yoksa her cefanın sonucu sefa, her hüznün sonu sevinç olacak sözleri gerçek mi oluyor?   

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..