Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '08

 
Kategori
Mizah
 

Bu arabaya pindin mi inmek istemezsin!

Bu arabaya pindin mi inmek istemezsin!
 

Komşumun arabası bu değil ama bunun biraz daha dökük olanı... 90 model Türk yapımı araba...


Şimdi size gerçek yaşamdan bir parçayı aynen, abartmadan yazacağım. Bu yazı mizah olacak.

Roman bir komşumuz var, hiçbir işi yok ama yapmadığı iş de yok. Sizler "Bu nasıl olur" diye sormadan anlatıyorum.

Bu arkadaşın 4-5 çocuğu var hepsi de yetişmiş, bir ikisi çalışır gerisi de bazen çalışır bazen boş gezenin boş kalfası.

Günde 2-3 paket sigara içecek paraları oluyor her daim. Belediye'den, Kaymakamlıktan yardım alırlar. Hasta maaşları var ve yemekler de her gün Belediye'den.

Kullanılmış telefon alır satar. Çöplerden bulduğu elektronik eşyaları siler temizler 2. el diye satar. Müzik seti alır, satar. Kısacası evinde de ne varsa satar. Bana da güveçini sattı 5 YTL'ye. Her gün parasızdır ama hiç parasız kalmaz. Bir şekilde bulur parayı ama anında harcar.

Bu komşumun bir de İstanbul plâkalı arabası var kapısının önünde, dar sokakta duran. Arabayı satmaya kalksan hurdacı zor alır. Kapıyı açmak için tornavida yardımı gerekli. Pencereyi açmak için kolu çevirmeye gerek yok, üstten dokun camın aralığına düşüveriyor aşağıya. Otomatik açılma gibi bir şey.

Arabanın vizesi yok, sahibinin de ehliyeti yok. Peki bu araba ne işe yarıyor? Senenin belli aylarında İzmir'den Edremit civarına, Sarımsaklı'ya göçüyorlar ailecek. O zaman işe yarıyor. Polisin işi yok da bunlara ehliyet mi soracak, düşüncesi...

Ara sıra arabayı çalıştırıyor ki akü zayıflamasın. Ama bu araba çalışınca mahalle ayağa kalkıyor.

Geçenlerde ben de kapı önündeydim, komşum arabasını çalıştırdığında. "Aman yarabbim komşumun arabası gidiyor da, maşallah!" demeye kalmadı istop etti araba. Bana bakıyor, "İttir!" der gibi... Ben de ona "Hattittir!" dedim, şaşırdı. Hastalıktan yeni kalkmışım araba ittireceğim. Yapamam!

Neticede bir ıslık çaldı sokağın köşesindeki çocuklar koşup geldiler. Araba ittiriliyor, çalışıyor, çocuklar hurraaaa!.. Kimisi arabanın bagajına oturuyor, kimisi tutarak koşuyor arabayla beraber. Bir heyecan, bir sevinç çocuklarda ama komşu telaş içinde. Araba bir istop ediyor bir çalışıyor. Yarım saatten fazla bir zaman sonra her zaman durduğu yere getirebildi arabayı da rahat bir nefes alarak indi.

Arabanın ön farlarının da camsız olduğunu belirttikten sonra esas konuya geçeceğim. Birçok insanımızın nasıl palavralarla yaşadıklarının bir örneği.

İnsanlarımızın birbirine güveni kalmadı. Zira çoğunluk yalan söylüyor. Hele esnaf kesimi genellikle en kötü malı methediyor. Hep en iyisini onlar satıyor. Ama çoğu kez aldıktan sonra kazıklandığınızı fark ediyorsunuz.

Kahve alışkanlığım hiç olmamıştır. Kahveye gidip sabahtan akşama pinekleyenlere de iyi gözle bakmam. Geçen gün mahallemizdeki Agora Harabeleri'nde kazıları seyretmeye gittim. Bu arada bu komşuyu kahvenin ön kısmında otururken gördüm. Hararetli hararetli konuşuyordu biraz yaşlıca arkadaşıyla. Ben de oturdum yanlarına, masaya birer çay ısmarladım. Havam olsun!

- Abi bu arabaya pindin mi inmek istemezsin! Öyle rahat ki... diyor.

- Vallahi doğru söylüyor ben şahidim, geçen gün bir bindi yarım saatte zor indi. O inmek istese bile araba indirmiyor. Tılsımlı mı ne!

Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Tabii devamlı istop ettiğini filan söyleyip de pişmiş aşa su katmıyorum.

Adam bana bakmıyor bile. Sanki ben ortaya konuşuyorum da umurunda değil.

- Tamam abi, ama ben arabada zaten şoförlük yapacağım, patron ödeyecek sana parayı, deyince ben gülmemek için kendimi nasıl tuttuğumu hatırlamıyorum ama zor oldu.

- Abi parayı kim öderse ödesin, ben seni tanırım. Ayda 400 YTL alırım, gerisine karışmam.

- Sen paranı benden alacaksın. Ama bazen şehir dışında oluruz. Doğu'ya gideriz, Karadeniz Bölgesi'ne gideriz, biz devamlı yoldayız. Karışmayacaksın nereye gittiğimize.

- Yok abi niye karışayım, nereye giderseniz gidin. Ben ayda alacağım paraya bakarım.

- Ha... Bak onu da söyleyeyim, İzmir dışında olursak paranı ödemede birkaç gün gecikebilirim, havale yaparım.

- Tamam abi, PTT'den ONLINE gönderirsin.

"Allah'ım yarabbim sen bana sabır ver!" diye mırıldanarak hesabı ödeyip ayrıldım oradan.

Komşumun kiraya vereceği arabanın vizesi yok, İstanbul plâkalı İzmir'de vize alması inkansız, tamir parası yetmez ayrıca. Mahalle içinde 50 metre gidince istop ediyor ve yarım saat içinde tekrar 50 metre hareket ettirip park yerine koyuyor. Ama bu arabayı aylık 400 YTL'ye kiraya verecek.

Bir insan nasıl bu kadar sahtekâr veya düşüncesiz olabilir? Nasıl söylediği yalanlara kendisi inanabilir anlayamıyorum.

Dün öğleden sonra komşum arabasının önündeydi. Adamı bindirmiş arabasına, gezdirmiş. Ben yetişemedim gezintiyi seyretmeye. Adam arabadan sağ salim indiğine sevinir bir halde ama ona "Bu ne rezillik ya! Bu araba hurda, sen kiraya vermek istiyorsun!" diyemiyor. Başka bahaneler buluyor.

- Abi tamam da, bunun vizesi yok. Gerçi birisini tanıyorum, sen arabayı götürmeden ruhsatı gönderiyorsun 400 YTL'ye vize veriyor.

- Yok abi ya, benim tanıdığım biri var 150 YTL'ye yapıyor, o kolay.

Yapar yapmaz, para bulunur bulunmaz konuşması bir müddet sürüyor. Sonra arabayı kiralayacak adam arabanın farlarının camlarının olmadığını söylüyor. Bizimki durur mu,

- O da problem mi ya! Ben sana cam kestireyim yarım saatte oricinal cam kapak yapayım. Geç onu.

- Arka kapılar açılmıyor ama!

- Amma yaptın ha, neden açılmıyor, nah bak işte!:)))

Kapı açılırken cıvatalardan ayrılıp yere düşüyor.

- Tut şunu ya mokacağım kapısına! Açılmıyormuş, işte açıldı ya! Tabii beni sinirlendirirsen ben de hızlı çektim yere düştü. Kapı hızlı çekilir mi? Mustafa Abi sende yıldız tornavida var mı, hemen takayım şu kapıyı...

Adam arka koltukların çok kirli olduğunu da görünce, soruyor, neden bu kadar kirli olduğunu.

- Abi biz gerektiğinde arabada uyuyoruz. Tabii kirleniyor. Çocuklar işemiştir oraya. Yıkarız pırıl pırıl olur. Abime bak ya, o da problem mi? Sen de istediğin zaman yolda yatar uyursun arabada. Rahat!

- Tamam da bunu 4 tekeri de birbirinden farklı, hem de aşınmış. Trafik görse yolda durdurur. Vizesi yok, istanbul plâkalı, tekerlekler aşınmış, farlar camsız...

- Bu arabayı durduracak trafik polisinin ben taaa... mamasının mamına kadar...

Bu sefer ben girdim söze.

- Durduramaz mı yani trafik polisi. Onların görevleri değil mi trafiği kontrol etmek!

- Durdurmaz abi, ben garanti veriyorum!

Bana da göz kırpıyor, "Sen karışma!" dercesine.

Neyse adam,

- Tamam ben parayı ayarlayınca geleyim tekrar konuşalım. Patronla görüşmem lazım, dedi.

- Bu arabadan iyisini bulamazsın!.. Sana garanti veriyorum pindin mi inmek istemeyeceksin! Çocuğum gibi bakıyorum bu arabaya, diyordu. Ama adam çoktan köşeyi dönüp uzaklaşmak üzereydi ve arkasına bakmıyordu.

Ne olur biraz daha gerçekçi olsak. Yalan söylemekle anlık başarı elde etsek de sonuç alamayız.

Mustafa Mumcu, 14 KAsım 2008 Saat: 00:05

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..