Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bu bahar zihnimizden neleri süpürelim?

Bu bahar zihnimizden neleri süpürelim?
 

Vazgeçebilmenin büyülü dünyasında bir gezintiye ne dersiniz? Yalnız, evet deyenler kemerlere iyi yapışsın, lakin oldukça sarsıcı bir yolculuk olabilir. Basit ve hepimizin bildiği bir örnekle start alalım. Bahar gelince, evimizi temizleme ihtiyacı duyar, adına da bahar temizliği deriz. Her yıl, elimizden bir şeyleri çıkarır, fakat ertesi yıl birikmiş ve kullanmadığımız eşyalarla başbaşa kalır, bunca eşyanın nasıl biriktiğine akıl sır erdiremeyiz.  İstifçilik kaderimiz olmuş. Pılı pırtıları dahi öyle sahiplenmişiz ki, egomuza mâl edip gözden çıkarıp paylaşamıyoruz. Vazgeçebilmek, sahiplenmeyi  geride bırakabilmektir. İşe yaramayan ne olursa olsun vazgeçmeden, önümüzde biriktirmeye devam etmek, ancak ve ancak hareket ve özgürlük alanımızı daraltır, hiç bir fayda sağlamaz. Eskiyi bırakmadıkça, yeniye yer kalmaz. Vazgeçememe hastalığı, evimiz gibi hayatımızı da zamanla çöp eve döndürür. Yaşantımız, eski ama kullanılmayan duygular,düşünceler, fikirler, alışkanlıklar, ilişkiler,sosyal roller ve daha fazlası ile dolup taşar. Taylor Durden şöyle diyor: " Sahip çıkıp, vazgeçemediklerin, sonunda sana sahip olur. Özgürlüğün yolu  vazgeçebilmek yeteneğinden geçer." Evet bu bir yetenek. Bence herkesin gerektiğinde kullanması için, geliştirilmesi lazım gelen bir yetenek. Şimdi zihnimizde bahar temizliğine başlayalım. Malum, güzel bahar mevsimindeyiz değil mi? Küçük ve önemsiz gibi gördüğümüz ama, gizli gizli bize fark ettirmeden, yaşantımızı şekillendiren bir heykeltraşın etkisi altındayız. ÖNYARGI larımız. Önyargı, zihnimizin ürettiği düşüncelerimize dolanıp, gelişmemizi engelleyen varsayımlardır. Önce, varsayımdan ibaret olan gerçekliğimizden kurtulup, fırlatıp atalım. Önyargılı bakış açısı, ters tutulan kuş lâstiği gibidir. Attığın taş ileri değil, geriye gelir. Müneccim değiliz, yanılıyoruz işte.... Bile bile aynı çukura düşüp, çıkmaya çalışıyoruz. Tam çıkıyoruz, başka bir yargı önümüzü kesip, bir tekme.... Yine çukurdayız. O halde ne yapıyoruz? İçimizdeki sahte yargıcı işinden kovuyoruz. 

 
Bazılarımız, hep aynı sorunların içinde debelenip durur. Bu durumu yaşayanlar, düşünce ve fikirlerinde, santim  değişime tahammül edemezler. Hayata bakışları dümdüzdür. Bu sebeple etraflarında olup bitenden bihaberdirler. Sabit olmak, hareketsiz kalmaktır. hareket olmayan yerde can yoktur. Bak biz dururken, dünya dönüyor. Önümüze gelen her fırsat, değişen fikirlerden doğar. Sabit fikir, fırsatları kaçırmamıza  sebep ve gelişmemize engel olur. Bukalemun,renginde sabit olmak isterse ne olur? AV OLUR. O halde, süpürgemize takılan SABİT FİKİR leri hemen temizleyelim.  
 
Etraf trans halinde dolaşan insanlarla dolu. Otomatiğe bağlanmış hayatlar. Arabasına binip, işyerine gidene kadar, nasıl geldiğini bilmeyecek kadar transta olma hali.  ALIŞKANLIKlarımızın hipnoz etkisi. Televizyon karşısında oturduğumuz koltuktan, yemek ve insanlara kadar, alıştığımız şekilde hareket etme arzusu, çaktırmadan uyuşturup, sarıp sarmalayan kısıtlayıcı ve sınırlayıcı davranışlar bütünü.  ALIŞKANLIK, adı üstünde  onu üzerimize kendimiz yapıştırıyor, alıyor yani kabul ediyoruz. Hayatımıza kabul ettiğimiz, para, aşk, arkadaşlık, lüks, konfor hakkındaki düşüncelerimizi biriktirip vazgeçemediğimiz, her şey bizi ele geçirip köleleştirir. Pazarda çok köle var. Bahar temizliği sana o pazardan kurtulmayı teklif ediyor. Tabiii cesaret sahiplerine. Gerketiğinde vazgeçebilme sanatı, insanı âbad, korku ise berbad eder. Yarardan çok zararı olan, ayağımıza köstek ALIŞKANLIK larımızı süpürelim. 
Bazen de etrafımızdaki insanların, bize hiç fayda sağlamadığını, hatta zarar verdiklerini bile bile, hayatımızda tutmaya devam ederiz. Bunlar ailemizden, arkadaşlarımızdan  biri de olabilir. Ama ısrarla gözümüzü kapatıp, görmezden gelmeye zorlarız kendimizi. Bu söylediklerime katılmayan olabilir, abes bulan da olabilir. Saygı duyarım. Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlarmış misali. EĞER tüm iyi niyete rağmen, halâ enerjinizi yok ediyor, size zarar verip gelişmenizi engelliyor, çabalarınız, havada kalıyorsa, hayatınızdan çıkarın kardeşim, çıkarın. Ne yada kim olduğu farketmez. Size çapa atmış, asılmış kendi çabası olmadan çekmeye çalıştığınız teknelerin çapasını çekin. Salın gitsinler. Ayağınıza dolanan ne varsa, temizleyin ki hafifleyin. Yakınımız dahi olsa yaşam enerjimizi bitirip, yok etmesine izi vermemeliyiz. Unutmayalım ki egomuzla, benim diyerek sahiplenip, kaybetmekten korktuğumuz ne varsa, bizi ele geçirip, cumhuriyetini ilan eder. Gerektiğinde ilişkilerimizi arkada bırakıp, vazgeçebilmek bazen hayrımıza olup, hayatımızda radikal değişimlere sebep olabilir. Demekki KAYBETME KORKUSUNU bir daha gelmemecesine tatile çıkaracağız. Düşüncelerimizden ayıklayacağız. 
 
Ve ve ve .... En önemlisi de, ANILAR... Geçmişten bu güne taşıdığımız, bir türlü unutmak istemediğimiz, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğumuz, birktirip istiflediğimiz anılar..ANI-ölüdür. HAYAL-canlıdır. Anılarımızı artık terhis edelim. Hayallerimize odaklanalım. Bugünkü hayaller, yarın anı olacak. Anıları resetleyelim ki, hayallerimizi kurabilelim. Yani işe yaramayan anılarımızdan hemen kurtulalım. Bahar temizliğini isteyerek yapmazsak, inanın hayat zorlayarak yaptıracaktır. YAŞAM, akan bir nehirdir. Akan su pislik tutmaz. Zamanı geldikçe, teker teker çıkarıp atar. Zorlanarak, yaptığımız her şey daha fazla acı verir. Aslında canımıza ,sağlığımıza bile sahip çıkamazken, dünyaya sahip çıkıyor, kontrolümüz altına almaya çalışıyoruz. Tüm acıların, savaşların, karmaşanın sebebi, BENİM diyerek sahiplenme düşüncesidir. Unutmayalım ki " hiçbir şeyin yoksa, kaybedecek bir şeyin yoktur.    
 
Toplam blog
: 57
: 4512
Kayıt tarihi
: 19.12.12
 
 

Kainatta nokta, nokta da kainat olan "İNSAN" İnsanı keşfetmek için cıkılan yolda bir yolcu sadece. ..