Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Bu bebek yaşamalı!..

Bu bebek yaşamalı!..
 

Anneler ve bebekleri, hayatın ne güzel bir yansıması.Annelere ve bebeklere en kalbi sevgilerimle...


"Bu bebek yaşamalı mı?" Ne kötü bir soru!.. 13.01.2008 tarihli Vatan'ın haberle ilgili sorusu böyle. Anket sorusu... Ben de katıldım, "Siz olsaydınız ne yapardınız? Çocuğunu istemeyen baba haklı mı?" İki seçenek var: "Hayır, çocuk doğmalı" ve "Evet, baba haklı" Ben, "Hayır çocuk doğmalı" seçeneğini onayladım.

"Bu bebek yaşamalı mı?" Ne kötü bir soru!..

Sanki biz istersek doğacak; istemezsek doğmayacak!.. Kaderinde doğmak ve yaşamak varsa bebeğin, doğar da yaşar da... Cerrahpaşa'daki doktorlar ki; herbiri eli öpülecek hekimler, anneyi bir ay daha yaşatmanın gayreti içindeler. İnşallah, makineye bağlı olan ve beyin ölümü de ne acı ki gerçekleşen, talihsiz anne Yıldız Alçı'nın, bedensel fonksiyonlarını bebeğin doğması için şart olan; asgari süre olan bir ay daha devam ettirmeyi başarırlar da bebek doğar; bizler de çok mutlu oluruz.

Hürriyet'in anketini tıklamama karşın göremedim. Bir sorun var gibi. 13.01.2008 Pazar saat 23.28 itibariyle Vatan gazetesinin anketinde "Hayır, çocuk doğmalı" diyenlerin oranı yüzde 74.39; "Evet, baba haklı" diyenlerin oranı ise yüzde 25.61 idi.

"Beyin ölümü gerçekleşen ve hamile olduğu için yaşatılan Yıldız Alçı'nın eşi, "Bebeğe bakacak durumum yok. Bu yüzden bebeğin doğmasını istemiyorum." dedi. Hastanede çaresizlik içinde yardım bekleyen Erdinç Ceyhan, "Hastane masrafları günlük bin YTL tutuyor. Eğer imam nikahlı olmasaydık belki de hastanede de bu kadar sorun çıkmazdı." diye konuştu.

"İki çocuk annesi 6 aylık hamile olan 26 yaşındaki Yıldız Alçı'nın fenalaşarak kaldırıldığı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde menenjit olduğu ortaya çıktı. Tedaviye alınan Alçı'nın yoğun bakım ünitesinde beyin ölümü gerçekleşti. Doktorlar, anne karnında 24 haftalık olan bebeğin alınabilmesi için, bir aya ihtiyaç olduğunu, bu süre içerisinde Yıldız Alçı'yı makineye bağlı yaşatmaya çalışacaklarını söyledi. Gecekonduda iki kızı ve eşiyle, güç kanaat geçinen ve eşi imam nikahlı olduğu için kendi sosyal güvencesinden faydalanamayan Erdinç Ceyhan ise çaresizlik içerisinde hastane bahçesinde bekliyor." (Vatan 13.01.2008)

Yıldız-Erdinç çiftinin iki çocukları olmasına karşın yıllardır resmi nikahsız yaşamaları ülkemizde ne ilk, ne de son... Bu çiftin mahalle muhtarı, kaymakamı, valisi... görevini gereği gibi yapmamış. Makamlarından kalkıp hane hane gezselerdi bu çift de nikahlanmak zorunda kalırdı. Yaşanan dramın bir yanı bu!..

Bir de işin inanç tarafı; insani tarafı, merhamet ve duygusal tarafı var. 1992'de aile içi kavgadan bezmiş öğretmenliğe dönmeye karar vermiştim.Demirel başbakan, oğul İnönü başbakan yardımcısı. Görev isteğinde bulunan bana ve benim durumumda olan, açıktan atanacak öğretmenlere tamamı terör belasının olduğı 17 ilde görev verdiler. Bu illere gitmek kaydıyla başvurumu yaptım. Vatanımın Güneydoğu Bölgesi'nde bir ilin, ilçesinin köyüne atamam çıktı. Aylar sonra kavgalı olduğum çocuklarımın annesi "Ben iflas ettim, alacaklılarla başım belada" diye arayınca; ben de "Kızımla beraber buraya gelin." dedim. Minik kızıma kıyamadım. Yaz tatilinde İstanbul'a geldik. Bir yandan borçları ödüyorum. Mağazayı kısa sürede işler hale getirdim. Araba aldım. Kararlıyım, ayrılacağım. Benim vatandaş, "Ben hamileyim" demez mi?!.. Bir doktor var tanıdığımız; yeter ki çocuk aldırmayı iste; adamın işi bu!.. Neymiş efendim "Türkiye bu nüfusla batar!.."

Bir hanımefendi esnaf komşumuzla doktora gittik. Ben alınması için ısrarcı oldum. Doktorla bu iki bayan "olmaz" dediler; "bebek büyük" yapamayız deyince ben de "tamam" dedim. Günü geldi Allah bize bir oğul verdi. Beş yıl daha bekledim, "çocuğum büyüsün; onunla konuşarak ayrılayım" dedim ve öyle yaptım. Bügün için oğlumla etle tırnak; aynı kalpte, aynı ruhta, aynı gözde, aynı dert; tasa ve umutla... yaşıyorum. Aramızdaki sevgi tamamen Allah vergisi, başka izahı yok... Allah'ın verdiği cana aman ha dokunmayın!..

Kürtaj, çok ciddi tıbbi nedenler olmadan yapılmamalıdır. Şimdiki nesil kısa süreli sözde aşklarla, yalan duygularla biraraya geliyor; sonra da çocuğu ziyan ediyor. Okullara "Aile Eğitimi Dersi" konulmalı. Milletimizin geleneksel sevdasıyla sağlam bir kale gibi kurulan aileler kurulmalı yeniden. Zaman gazetesinde Hekimoğlu İsmail, bu konuda güzel yazılar yazmaktadır.

Memleketin valisi, kaymakamı, belediye başkanı, muhtarı, imamı, öğretmeni, polisi, mahallenin akil adamları.. hene hane gezmeli, hangi evde dert var, tasa var bilmeli ve milletin derdine çare bulmalı.

1992'de atandığım köye gittiğimde mezarlıkla okul yanyanaydı. Mezarlığa girdim daha yeni toprağa verildiği belli olan on üç çocuk mezarı saydım. Bu çocuklar bir iki yıl içinde Hakk'ın rahmetine ermişler. köy de yirmi hane civarındaydı.

Dileğim o ki bu çocuk doğmalı; duam da o bebek ve anne için...

Fotoğraf Hürriyet'ten...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..