Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '13

 
Kategori
Müzik
 

Bu dünyadan bir Barış Akarsu geçti

Bu dünyadan bir Barış Akarsu geçti
 

Günlerdir ne yazacağımı bilmeden açtığım bu sayfa hep kapanarak sonuç verdi.

Aslında ne yazacağımı biliyordum ama kelimelerim anlatmaya yetmiyordu. 

Bir haftalığına Amasra'ya gittim, hayatımın en güzel günlerinin başını çeker... Sevdiğim, anlatmaya doyamadığım ve abim gibi gördüğüm adamın memleketine...
 

Evet Barış Akarsu'dan bahsediyorum, belki çoğu kişiye saçma geliyor biliyorum ama bir çoğunuz da unutmadı ve benim gibi çok özlüyorsunuz. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim nasıl sevip değer verdiğimden...
Bu kez kat ve kat artan sevgimle yazıyorum bu yazıyı, biraz özlem ve biraz gözyaşı... Aslında fazla özlem ve fazla gözyaşı.

Neden diye sorsalar belki dururum sadece, açıklayamam. Aslında o kadar çok kelime var ki ama kifayetsiz...

Tanıyorum, hemde çok içten çok derinden bunu anlatmak mümkün değil. 
Elimden geldiğince yaşatacağım, hatırlanacak nesil nesil...

Kısacık ömre kocaman bir hayat ve koskocaman bir sevgi sığdıran o adamı kimseler unutmayacak...

Sizlere kabrinin başında duyduğum huzuru belki anlatamam fakat evinin kapısına gittiğimde duyduğum heyecan ve özlemin bir kısmını paylaşabilirim.
Tutuldum, ne yapacağını bilemedim. Kapıyı onu dünyaya getiren anne açacaktı biliyorum ama öyle değişik duygular içindeydim ki ne yapacağımı bilemedim. Tıpkı şimdi ne yazacağımı bilmediğim gibi.

Nasıl anlatılır bu sevgi bilmiyorum; tek bildiğim saf ve temiz olması. Sahte değil, yapmacık değil ve hastalık değil... 

Kapı açıldığında hissettim onu, sımsıcak yüreğiyle karşılayan annesi öyle derinden hissettirdi ki. İlk gittiğimde daha küçüktüm böyle değildi. Değildi işte...

Defalarca anlattığı halde yine bıkmadan oğlunu anlatan ve gözyaşlarını gizlemeye çalışırken direnen bir anne... Öyle güzel ki...

Odasına adım attığımda ne yapacağını bilemedim, ama hissettim oradaydı sanki... Kokusu, öyle güzeldi ki... Boynunda olan kolyeleri, parmağından çıkartmadığı yüzükleri... Dolabı; giysilerinden gitmeyen kokusu... Büsbütün oradaydı, hiç çıkmak istemedim. Sürmeleri yarım kalan...

Çok giden var şu dünyadan ve aramızdan erken ayrılan, hepsi ayrı ayrı can yakıyor fakat birileri bizim için daima önemli oluyor ve sevmekten vazgeçmiyoruz. Unutulmasını istemediğim bu insan gerçek bir Barış bu dünyay gelen mucize mi demeliyim yoksa... Hatice anne oğlu için "Yeryüzüne inen kanatsız meleğim" diye bahsediyor. 
Her anne için bu dünyadan ayrılan yavrusu öyledir... Benim içimde abimden ayrı tutmadığım bu insan çok ama çok önemli.

Mesela Elizya, küçücük, dayısını hiç göremedi. Ben onda dayısını gördüm, Nazire anne var bir de çocukluğunda torununa emek veren bir anneanne... 

Aslında o kadar çok seveni var ki, bunu hergün görüyorum... Aslında ölüm unutulmaktır, beden belki yok ama ruh daimi...


Hani derler ya, anlatılmıyor yaşananlar diye tıpkı öyle şuan yaşadığım. 
Yazdıklarıma kaç kişi değer verir bilemiyorum, tek bildiğim vazgeçmeyeceğim...

Bu yazı Barış severlere gelsin...

Kalbinizden sevgiyi hiç eksik etmeyin, sevgiler paylaştıkça çoğalır biliyorsunuz!
Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 53
: 633
Kayıt tarihi
: 25.01.13
 
 

Eski bir romanın yırtılmış sayfasındaki cesur kadınım, özgürlüğün düşüncelerde sınırsızlık olduğu..