Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu ekiple her şeyi yapabilirsiniz, büyük devlet, kriz ve bu coğrafyayı yönetemezsiniz.

Bu ekiple her şeyi yapabilirsiniz, büyük devlet, kriz ve bu coğrafyayı yönetemezsiniz.
 

Bu coğrafyaya 21. yüzyılda hoşgörü, kapsayıcılık, bir aradalık hakim olacaktır.


Yeterince hazırlıklı olmadıkları bir dönemde kendilerince bile çok erken denebilecek bir tarihte iktidar olan bu kadroyu ve oluşan atmosferi birkaç açıdan analiz edebiliriz. Düşünce disiplini ve ideolojisi olmayan baskıcı cemaat atmosferi, yetersiz imam hatip eğitimli hırslı insanların ön sırada oldukları bu oluşumun en temel karakteristik özelliği mücadeleci, savaşçı, hatip ve inatçı olarak sıralanabilir.

Bu özelliklerin tümü bir misyon ve mücadeleyi yürütebilmek için olmazsa olmazlardan oluşuyor. Özellikle inanç temelli birliktelikleri belirleyen bu özellikler sıkı tutkallı dışarıya ser verip sır vermeyen toplulukları oluşturuyorlar. İçe kapanık bu topluluklar üyelerine hiçbir zaman gerçek koşullarda deneyim oluşturabilecek alanlar açmıyorlar.

Açılan her alan güvensizlikten ve nefsin hata ve günah yapabileceğine dayanan korku nedeniyle birey yerine ağabeyler kontrolüne bırakılıyor. Zaten yetişmiş insan sıkıntısı olan bu yapı giderek ruhsuzlaşıyor, yaratıcılık kalmıyor ve vizyonu, abinin ve cemaatin oluşturduğu atmosferin ötesine geçemiyor.

Toplulukta yaşadığı sürece sorunsuz dertsiz, hedefsiz yaşamaya alışmış kitleden –sosyalist uygulamalara benzer bir toplumsallık- birisi kopmayı denerse, sırları açık ederse önce dışlanma, bağları keserek onu alışmadığı zeminde zor durumda bırakma ve hatta topluluğun deli tanımlı birisine öldürtmeye kadar varabiliyor. (Koskoca cemaatin önünde işlenen cinayet ve linç olayını hatırlayın. Topluluğun bu olayda bir insan ölümüne karşı duyarsızlığı tüyler ürpertici)

Saydığımız nedenlerin iyi yanları, insana açtığı koruma alanları nedeniyle geniş kitleler tarafından mutlak itaat ve kolaycılıkla karşılanıyor. Cinsel istismardan, yolsuzluğa, baskı ve dayağa kadar hiçbir suç veya kabahat topluluk dışına taşamıyor. Taşanlar şiddetle yalanlanarak, reddedilerek ve kurnazlıkla üstü örtülerek topluluğa zarar vermeden unutturuluyor.

Bu rahatlık, hırs, sevgisizlik ve otomasyon yüzlere yansıyor. Bugünlerde caddelerde, alanlarda, insanların yüzlerinden grup olarak bulunma şekillerinden, bu tür bir toplulukta bulunma ve bir abi kontrolünde yaşama örnekleri görebilirsiniz. Bu grupları oluşturan insanlarda yüz solgunluğu, gözlerde ferin sönmesi, pırıltı kalmama, mimiklerde gereksiz ve asılı duran tebessüm, davranışlarda ve hatalara karşı gereksiz ve aşırı anlayış ve yumuşaklık, giyimde modernliği taklit, uzun saç ve değişik sakal ve bıyık varyasyonlarını kısa bir gözlemle görebilirsiniz.

Aslında ortaya çıkan bu birey tipleri bir yanardağ oluşumunun magma biriktirmesine benzer öfke, hırs, şehvet ve tutku biriktirmektedirler. Fırsat bulduklarında gözlerinin dönmesi ölümü göze almaları, çılgın topluluk formatına bürünerek linlçler gerçekleştirmeleri ve bu eylemlerin sonucunda hiçbir vicdani problem duymamaları bu nedenledir. Tanrı inancından yola çıkılarak gelinen yer aslında inancın ve tanrının bütün özelliklerini reddediş olarak özetlenebilir.

Yukarıda saymaya çalıştığım özelliklerden dolayı bu topluluklar ve bireyleri gelişmenin hep yatay seyriyle ilgili ve başarılıdırlar. Çoğalmak, üremek, mal mülk sahibi olmak, herkesi hayran bırakacak mutlak disiplin duygusu oluşturmak vb. Bu sayede herkes namusunu, parasını, oyunu bu topluluklara ve bireylerine vermekten kaçınmaz.

Son yıllarda bir anda holdinglerin ortaya çıkarak büyümelerinin, oylarının bütün başarısızlıklarında karşın hala yükselmesinin, dernekler ve hayır organizasyonlarında her tür üçkağıt ve sahtekarlık çıkmasına rağmen hala para veriyor olmalarının nedeni işte bu kadere sahip olmalarıdır.

Bu topluluklar ve bireyler dikey örgütlenemezler, büyük şirket, holding ve büyük devlet yönetemezler. Ülker vb örnekler istisnaidir çünkü o şirketler bu topluluk çemberi dışına çıkarak modern şirket yapılanması ve profesyonelleşmeyi sağlamışlar ve kısmen bir cemaat gibi yönetilmemektedirler. (O sahada en büyük olmanın ve oluk oluk para gelmesi devamlılığının olması da orada oluşan zafiyetleri örtmektedir. İlk kuşak kurucular öldüklerinde yeni kuşakları izlemek gerekir)

Kriz yönetimi, büyük devlet yönetimi bu birey ve topluluklarda olmayan anında karar, bireysel sorumluluk alma yetisi gerektirmektedir. Bu nedenlerle Ülkemizde altı yıldır yürüttükleri siyasi iktidar deneyimlerinde başarılı olduklarını düşündüren şey yine yatay denilecek çözümleri ve uygulamalarıdır. İnşaatlar, yollar, yerel yönetimlerde gerçekleştirdikleri yapısal dönüşümle çok sayıda yeni alan ve kadro açarak bir çok insana (kendi topluluklarından insanların yerleştirildiği) iş, ekmek, aş vermeleridir.

Aslında modern bir cumhuriyette yapılması gerekenleri partizanca, kayırma ile yaparak propaganda, dedikodu temelli inanç ve düşünce yaygınlaştırması ile başarı olarak göstermektedirler. Başka partilerden eski belediye başkanları hakkında çıkan söylenti ve dedikodular bu dönemlerde çıkmamaktadır. Radikal örgütlerin terörist eylemlerini durdurmasını da bu zeminde sayabiliriz.

BÜYÜK HARFLERLE YAZARSAK BU KADRO BÜYÜK DEVLET, KRİZ VE MİSYON YÖNETEMEZ.

Bu topluluğun iktidar olduğu altı yılda Türkiye’nin kaybettiği değerleri ve yaklaşımları sıralarsak.

    Büyük ve kaynaşmış millet ve halk olgusu Büyük devlet geleneği Devletin ayağa düşürülmesi, saygınlığının yitirilmesi. Sizden veya bizden olgusunun toplumda kazınması. Etnik konularda müsamaha gösterilerek modern cumhuriyetin aşiretleşme tehlikesi. Etnik yaklaşımlara inanç temelinde yaklaşarak bölünme tehlikesi. Toplumun kendileri dışında kalan kesiminde mutsuzluk, isyan, maddi problemler yaratılarak onları da kendilerinden olmaya zorlanması. Büyük Osmanlı Devlet geleneği, kimliğinin bu coğrafyada kaybedilme tehlikesi. Yapılan her şey sanki son altı yılda yapılmış, bu işin öncesi yokmuş hissinin uyandırılması. Yaptıkları her şeyi modern cumhuriyet kurumları, kadroları ile yapmalarına rağmen bunu reddetmek ve yetişmiş kadroları tasfiye, yerine yetersiz eğitimli ve deneyimsiz imam hatip kökenlilerin getirilmesi. İç yangınlar ve sorunlar yerine daha büyük vizyonlara soyundukları imajı verilerek dış işlerini ve diplomasiyi atlatarak komik duruma düşme. Yapılan her şeyde hız, bir an önce bitsin mütahitime, yandaşıma ihale olsun diyerek bazen defalarca yaptırılan işler. Yapılan hiçbir şeyin ehline verilmemesi, danışılmaması ve estetik değerlere dikkat edilmemesi. Bunu sonucunda betona, ortadoğuluşmaya, Araplaşmaya dönüşmüş kentler. Toplumsal yaşamda sokağın sokakta yaşayan yandaşlarına denentlendirilmesi. Bunun yarattığı atmosfer sokaklarda, parklarda oluşan cıvıl cıvıl hayat yerine kontrollü iyimserlik havasının hakim olması. Bezdirici kontroller, özel güvenlik teşkilatlanması adı altında yandaşlarının milisleşmesi ile sokaktaki yaşamı İran’daki ruhsuz toplumsal yaşama dönüştürülme çabası. Yasaklarda sadece birey haklarını ve yaratıcılığı vb konuları hedef alanlarda hızlı ilerleme. İnanç kırılganlığının yaratılması ve şüpheye düşürülmesi

Bunların sonucunda hoşgörü imparatorluğu, büyük devlet Türkiye olgusu ortadan kaldırılarak kendi topluluklarına yanaşılmasını, ulufe ve yardımlarla yaşayan bir toplum yaratarak hem yoksul bırakma hem de yardımsever görüntü çizilerek bir sürü toplumu yaratma hedeflenmektedir.

Anadolu aydınlanması bu sorunları aşabilecek atmosferi oluşturacaktır. Toplumumuzun sağduyusu bu coğrafyada oluşmuş gelenekleri bir çırpıda yok etmeyecektir. Bu coğrafyaya 21. yüzyılda hoşgörü, kapsayıcılık, bir aradalık temelinde bütün inançların hatta inançsızların kolkola, gönül gönüle yaşadıkları bir cennete dönüşecektir.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..