- Kategori
- Sinema
Bu film izlemeye değer
"KIYAMET GÜNÜ"
Filmin isminin kötü tercümesi sizi rahatsız etmesin. Çünkü original ismi; “The Impossible“ (İmkansız).
Film içinde öyle çok şeyi barındırıyor ki. Hangisinden başlasam bilemedim.
İzleyiciden pek fazla rağbet görmediğini biliyorum. Ben gittiğimde de salonda az seyirci vardı. Oğlumla birlikte izledik. Çok iyi oldu. Algılarımı test etme imkanı idi bu. Bir delikanlının ne algıladığını merak ettim. Onu sıkmadan kendisiyle biraz kritik yaptık. Pek de benim kadar etkilenmediğini sanıyorum. Bu da bana salonun neden boş olduğunu kısmen açıklıyordu.
Film özetle şöyle: Kısaca olay 2004 yılında Endonezya da gerçekleşen tsunami faciasında geçiyor. Faciayı yaşayan İspanyol ailenin gerçek hikayesini izledik. Faciayı takip eden saatleri ve günleri izledik.
Eğer, Mell Gibson’ın oynadığı “İşaretler”(Signs) filmini izlediyseniz. Kısaca benzer mesajlar içeriyor. Ancak bununla kalmıyor, kapitalist dünya ile fakir ve ilkel kalmış dünya insanının arasındaki insani farkın, ilkel insandan yana olduğunu çok açıkça ortaya koyuyor .
Filmde zengin batılı ülkelerin hiçbir insani yanının kalmadığının bir özeleştirisi de var. Yerel halk facia ardından elinden gelenden fazlasını ortaya koyarken. Batılılar olay yerine ulaşınca buradan rant çıkarmak peşinde…! Filmin ifadesi bu
Ama ilk başta söz ettiğim mesajı alabilirseniz filmden çok mesut. Derin bir oh çekmiş vaziyette çıkarsınız. Hatta birazda ruhunuzun terbiyesine katkıda bulunarak.
Batılıda olsa insanın fert olarak içindeki vicdan kurumu işleyince nasılda her şeyin kendiliğinden daha iyiye ve daha güzele yönlendiğini anlayabiliyorsunuz. Ama en son sahneye yaklaşırken ortaya çıkıyor bu.
İnsanoğlunu aslında ilkel kalmanın değil, modernleşmenin vahşileştirdiğini görebilirsiniz. Tabii yalnız anlayana! Anlamayana zaten ne yapsan boş!
Ölüm ile kalım arasında bocalarken iki farklı dimağın/zihnin nasıl farklı davrandığını izledim ben. Aslında ikisi de haklıydı. O esnada kimden yana olduğunuzu siz de anlayamıyorsunuz. Ama sonunda doğru olanı öyle bir anlıyorsunuz ki, tüyleriniz diken diken oluyor. Kimilerinin göz pınarları dolabilir, taşabilirde.
Sevgi, nefret, aile, anne, baba, evlat hangi durumda ne hisseder? Bir de bu açıdan görmek öyle güzel ki.
Sonuçta; sabrın inancın kıymetini, emeğin gücünü, bu üçü bir araya gelince ulaşılmayacak bir hedef olmadığını bambaşka bir açıdan duygu fırtınası içinde izliyorsunuz.
Bence izlemeye değer.
Bülent Selen
Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır