Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '08

 
Kategori
Güncel
 

Bu fotoğrafın anlamı ne olabilir?

Bu fotoğrafın anlamı ne olabilir?
 

Başlıktaki fotoğraf Hürriyet İnternet gazetesinden alınmıştır. Çok merak ediyorum; bu fotoğrafla ne anlatılmak isteniyor! Sezer'in atadığı üyeler çantada keklik, diğerleri fire verebilirler mi denmek isteniyor acaba! Bu haliyle bile yargının siyasallaştığı bu fotoğrafla kabul edilmiş olmuyor mu? Hukuk devletinde böyle bir şey olabilir mi?

Toplumdaki kutuplaşma, AKP'ye kapatma davasının açılmasıyla beraber ivme kazandı. Bu ayrışma medyada daha bariz bir şekilde ortaya çıktı. Bir tarafta, zaten büyük bir umutla bekledikleri ve çaktırmadan sevindikleri kapatma davasını normal bir hukuki gelişme olarak görüp, aleyhte yayınlara karşı yargıyı kanatları altına alıp korumaya çalışanlar, diğer tarafta kapatma davasını yargısal darbe olarak görenler.

Biri diğerini darbeci, diğeri öbürünü iktidarın paralı askeri olmakla suçluyor !

Beni burada esas şarırtan, eskiden beri güvenle takip ettiğim Hürriyet'in izlediği politikadır. Aynı gruba ait olmalarına rağmen Milliyet gazetesi burada da basında güvenin sembolü olduğunu ispatlarcasına, neredeyse tüm yazarlarıyla tarafsız ve objektif değerlendirmelerine devam ederken, Hürriyet gazetesinin başta Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök olmak üzere tüm yazar kadrosuyla, bu vesileyle iktidarı devirmek için adeta seferberlik ilan etmeleri ve dava sürecini masum bir hukuki uygulama olarak göstermeye çalışmaları cidden beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Ülkemde çok garip olaylar oluyor. Toplumun etkin kesimleri, kanaat önderleri ortadan ikiye ayrılmış ve hepsi cephelerde yerini almış durumdalar. Artık kimin hangi konuda ne söyleyeceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Bugüne kadar çok saygın olarak gördüğümüz ve kariyerine çok güvendiğimiz hukukçuların bile neyi savunacaklarını önceden biliyoruz artık. Oysa hukuk yoruma açık bir bilimdir. Nümünelik de olsa bir tanesi çıkıp; şu konuda benim cephemin iddiaları yanlıştır, doğrusu şudur demiyor, diyemiyor. Sadece bu durum bile hukukun siyasallaştığını ispatlamıyor mu?

Zaten yargının tepesine kadar çıkmış ve bugün emekli olmuş eski Yargıtay başsavcılarının savundukları görüşler başlı başına bu konuda bir itiraf değil midir? Vural Savaş kaleme aldığı "Militan Demokrasi" adlı kitabında açık açık; artık askeri darbe yapmaya gerek yoktur. Rejimi korumakla görevli Yargıtay Başsavcısı hukuku militanca yorumlayarak gereğini yapar ve rejimi korur diyor. Benzer görüşleri savunan Sabih Kanadoğlu biraz daha insaflı. Gerçekte aynı görüşleri savunmasına rağmen: "Hukukla militanlığı yan yana getirmek hukuka ayip olur, militan demeyelim ama mücadeleci hukuk diyelim" diyor. Yani o da aynı şeyleri savunuyor, sadece adını değiştiriyor.

Yargının en etkin karar mercilerinde görev yapmış bu kişiler, görüşlerine mazeret olarak Türkiye'nin özel şartlarını gösteriyorlar. Aslında bu bir aldatmacadır ve açık bir demagojidir. Hukuk Fakültelerinde birinci sınıf öğrencilerine öğretilen, onların bile bildikleri hukukun evrensel prensipleri vardır. Hiçbir mazeret bunun dışına çıkmayı gerektirmez, gerektiremez. Bunun aksini savunmak hukukun katledilmesidir. Yargının tepesine çıkmış kişilerce, yani hukukun kendi evlatlarınca bunun yapılması hukuk adına çok üzücüdür. Hukuk hiçbir şeye araç olamaz, ancak adalet gibi yüksek bir duyguya amaç olabilir.

Yargının yüksek makamlarına gelen bazı kişilerin sadece hukuka bağlı kalıp hiçbir şekilde hukukun dışında bir argümanı savunmamaları gerekirken, belli bir siyasi görüşe angaje olarak hukukun da bu yönde bir araç olarak kullanabileceğini savunmaları, onların kariyerleri için değil de siyasi görüşleri için o makamlara atandıkları kuşkusunu uyandırmaktadır.

Nitekim AKP kapatma davası iddianamesiyle ilgili raporunu hazırlayan Anayasa Mahkemesi raportörü de iddianamedeki delillerin şüpheyi ortadan kaldıracak kesin deliller olmadığını, bu gerekçeyle iddianamenin geri gönderilebileceğini şıklardan biri olarak raporunda yazdı. Burada raportörün dayandığı ilke evrensel hukuk ilkesi olan; "Şüpheden sanık istifade eder" ilkesidir. Önceki kapatma davalarında iddianameler 10 - 15 sayfa iken AKP kapatma davasında 162 sayfa olması ve raportörün buna rağmen kesin delile rastlamaması ilginç değil midir?

Aslında yargıçlar da, meslekleri dışında, bizim gibi birer vatandaştırlar. Onların da siyasi görüşleri vardır. Seçim zamanlarında her vatandaş gibi tercihlerini kullanırlar ve oylarını bir partiye verirler. Ama bu durum mahkeme salonuna girene kadardır. Emekli Yargıtay başkanı Sami Selçuk'un dediği gibi; yargıçlar, bütün siyasi görüşlerini mahkemenin giriş eşiğinde bırakıp öyle içeri girmelidirler.

Bugün geldiğimiz noktada, Anayasa Mahkemesi AKP kapatma davasında nasıl bir karar verirse versin tartışılacaktır. Kapatma yönünde karar verirse; siyasal karar verdi, kapatmama yönünde karar verirse; baskı altında kaldı denilecektir. Oysa mahkeme kararları sadece hukuki kriterlere göre tartışılmalıdır. Maalesef yargımıza gölge düşmüştür. Ve yine malesef, yukarıda kısmen değindiğim nedenlerle bu tartışmalar ve iddialar da tamamen haksız ve dayanaksız değillerdir. En kısa sürede toplum olarak bu psikozdan kurtulmamız gerekiyor. Burada en büyük görev yargıçlarımıza ve onları atayan devlet adamlarımıza ve siyasilerimize düşmektedir.

Sayın Ertuğrul Özkök, genel yayın yönetmeni olduğunuz Hürriyet gazetesinde yayınladığınız yukarıdaki fotoğraftan, yüksek yargıya kariyere göre değil de, siyasi mülehazalarla atamalar yapıldığı kuşkusu oluşuyor. Bu fotoğrafı yayınlayarak bu kuşkuyu siz de kabul etmiş olmuyor musunuz? Bir taraftan bu fotoğrafı yayınlarken öbür taraftan yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsetmeniz çelişki değil midir?

Evet, sizin de söylediğiniz gibi hukuk hepimize lazım. Hukuktan başka tutunacak, dayanacak dalımız yoktur. Ama demokrasinin bir gereği olarak, Yasama ve Yürütme gibi Yargıyı da eleştiremez miyiz? Evrensel hukuku uygulayan yargıyı ve uygar insanların yaşadığı bir düzeni talep etmek bizim hakkımız değil midir? Çok şey mi istiyoruz? Yoksa vesayet rejimine devam mı edelim? Vatandaş zaten aptal, çoban, göbeğini kaşıyor; "doğruyu yargı bilir" mi diyelim?

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..