- Kategori
- Ruh Sağlığı
- Okunma Sayısı
- 573
Bu gezegendeki görevim

Bir rüzgar sesiyle birlikte savrulduğumu ve bir yaprak gibi yere düştüğümü hatırlıyorum. Bildiğim fakat tam olarak anlatamadığım bir yerden gönderildiğim bu gezegendeki görevimle, nasıl ve ne zaman karşılaşacağımı bilmeden yuvarlandığım bu boşluk hiçte yabancı değil aslında ruhuma. Yaşadığım her olayın sonrasında, kendimi yeniden toparlayarak ruhumun tekamülüne yardımcı olmak ve beynimdeki soruların çok iyi bildiğim cevaplarında takılı kalmak üzüyor beni çaresizce. Yaşamın farklı renklerinde dans ederken, zaman zaman da olsa farkında olabilmekten geçiyor belkide yaşamın yanıbaşımızda nefes alan gerçeklerini keşfetmek.
Sorabilmek kendi kendine ben kimim diye. Yaşanılan sıkıntıların ve çok kolay sahiplenilen acıların karanlığında bunalmışken, cılız bir ışığın peşinden umutlanabilmek yeniden hiç bir şey olmamışcasına. Sonra neden ben? diye isyan etmenin eşiğinde, ruhunun derinliklerinden gelen bir sesle tekrar ayağa kalkabilmek sessizce. Yaşamın içindeki cevaplanamayan soruların peşinde koşmadan, ağır ağır ilerleyebilmek dilediğince. Sevebilmek nefretlerin içindeki anlamlı sebepleri sevebildiğince. Doğruların ve yanlışların keşmekeşinde, acıyan içinin resmini çizebilmek bakışlarındaki ağlayan gözlerinde.
Buraya geliş amacını pek kavrayamadan, gidişinin hesaplarını yapmak çaresizce. Sanki bir şeyler yanlış yapılıyor bilinçsizce. Sevgiler öldürülüyor ihanetle ve yalanla gizlice. Ben kimim ve kime hangi dersi verecektim sinsice. Sınavın tam ortasında bağırasım geliyor, neden bu acılarla satın alınıyor mutluluklar ve dersler, dürüstçe söylenemezmi herkese gerçekler. Neden seni seviyorum diye uzatılmaz çiçekler.
Bir musibet bin nasihata değerse, ya ders verirken sevdiklerin bir bir giderse! yada bu kalp ders alırken bir başkasını severse. Bu nasıl bir muhteşem plandır ki bize kimliklerimizi kaybettirip, ruhumuzun içinde doğruya götüren. Doğruların içinde acıları getiren. Ağlatırken güldüren, bizi bize öğreten. Soruyorum bir kez daha kendime kimliğimi ve bu gezegene hangi sebeple geldiğimi. herkes anlatsada birbirine bildiğini, anlamayacak biri ötekinin ne dediğini...
METİN ÖZKAYA
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

herşey ama her şey tekamülümüz için bir aracı. Teslimiyet ama kendini boş bir bırakış değil. İzin vermek ama sömürülmek değil. Akmak ama pasif kalmak değil. "Neden ben" diye sormak yerine "iyi ki ben" diyebilmek, işte o noktada aydınlanmanın ufacık da olsa kıyısındayız demektir. Sevgilerimle.
Kwan Yin 04.11.2007 0:35- Cevap :
- İyiki ben diyebilmenin aydınlığına selam. Ruhlarımızın tekamülünde neden ben? sorularından" iyiki ben"lere geçişlerin arasında kalan ince çizgide "bu nedenle ben"cevabının tekamülünde hissedebilmek verilmek istenen mesajı. Ve sizinde söylediğiniz gibi "iyiki ben" diyebilmenin aydınlığına kavuşmak. Ruhlarımızı tattığı her acıda ve mutlulukta ayakta tutabilmek yakışır bir şekilde. Sevgi ırmağında birleşebilmekse amaç damla damla, farkındalığı yaşamak ve duyulamayan sesleri hissedebilecek dinginlikte dinlemek yaşamım muhteşem müziğini. Bu çok anlamlı yoruma teşekkür ederim. Ruhunuzdaki ışık sönmesin. Sevgilerimle 04.11.2007 13:49
Ruh sağlığımız hepten bozuldu,insanlığın bu kısır ve nedeni bence hiç önemli olamayan kavgalarından dolayı devamlı sorgulamalar yapmaktan inanın ki çok yoruldum.Sevgiler...
sessiz-çığlık 01.11.2007 12:35- Cevap :
- Bir geçiş dönemi yaşıyor insanlık. Talihsizce bir ruhsal çöküş dönemi ve doğanın harap edilmesiyle ortaya çıkması beklenen bir felaketin psikolojisi hakim ruhlarımıza. Umarım az acılarla atlatacağız. Yorumunuza çok teşekkür ederim efendim. 01.11.2007 18:43
kendine... Ve bir geliş amacımız var ve buluruz bu amacı düşünebilsek, sorabilsek kendimize... Herkesin bir misyonu var... İşte keşke sizin gibi düşünebilse herkes. Sevgiler
Ozlem Ozkulak 31.10.2007 12:24- Cevap :
- Evet Özlem Hanım; ortak amaçlarımızın yanında, özel görevlerimizin de olduğuna inanıyorum. Yaşadığımız olayların içindeki mesajları iyi okuyabilmek için kendimizle barışık ve pozitif olmamız gerekir. Yorumunuza teşekkür ederim. 01.11.2007 14:32
Tanrının oyalanmasıdır bizlerin neler yaptıgıyla. Tanrının hegemonyasıdır işte...Tanrının hegomanyasını sürdürmeye çalışan kullar birbirleri üstünde , kötü bu yaa...
Portakal Çiçeği ve FISILTI 31.10.2007 11:50- Cevap :
- Tanrının hegomanyası değil bu yaşam bence. Yaşam sevginin yarattığı ve Tanrının sevgi olduğu bir birliktelik. Canlılar Tanrı ile bütünleşirler ve yaratılışın anlamı ortaya çıkar. İnsan Tanrının aynasıdır ve bu ayna herkesin içindedir. Kötü olan yaşam ve Tanrının hegomanyası değil, bu muhteşem plana uyum sağlayamayan insanoğludur. Doğayı ne hale getirdiğimiz ortada. Yorumunuza teşekkür ederim. Sevgilerimle 02.11.2007 19:37