Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bu gözler neler gördü

Bizim yüksek yöneticilerimiz Ankara’da iken Başbakan’a odaklanmış olarak yaşarlar. Varsa da yoksa da başbakan’dır. Dikkat ediniz, TRT yeni kanal açıyor, bunu Başbakan’dan öğreeniyoruz. Doğalgaz’da indirim oluyor. Başbakan açıklıyor. Bu yüksek yöneticierimiz, bakanlardan genel müdürlere kadar hemen hepsi Ankara dışına çıkınca da yakın çevrelerinde yer alan “kişi” lerin güdümüne girerler. Kendi kafalarını sanki yanlarında getirmemişler gibi çevresindekiler ne derlerse onu doğru kabul ederler. Elli yılı aşan deneyimlerime göre konuşuyorum. Üç aşağı beş yıkarı bu böyledir. İstisnaları elbet vardır ve çıkmıştır. Ama genelde böyledir. Yazımın başlığına dikkat ediniz.. Görüş bildirmiyorum, gözlerimin gördüğüne dayanarak yazıyorum. Ben Türkiye Cumhurbaşkanına yalan söyleyen “müdür” biliyorum. Ve ne yazık ki, o müdürün yalanına kanan Cumhurbaşkanı tanıyorum.

İzmir’de Buca Kız Yetiştirme Yurdu var. Bu yurtta bakımlarını devletin üstlendiği kız çocuklarımız barındırılmaktadır. Cumhurbaşkanımızın adı gerekir mi? Genelkurmay başkanıydı, emekliliğinden sonra devletin başına seçildi. Yurdu ziyaret ediyor. On üç on beş yaşında kızlar karşısına öyle çıkarıldı ki, üstlerinde doğru dürüst elbise yok. Ben Anadolu Ajansı Muhabiri olarak olayı birkaç metreye kadar yakından izleyen bir gazeteciyim. Cumhurbaşanı Müdür beye sordu: “Bu çocukların başka elbisesi yok mu?” Müdür büyük bir pişkinlikle “Olmaz mı efendim, ” dedi. “Var birkaç kat elbisesi var her bir yavrumuzun.. Hatta üniformaları bile var.” Masal anlatmadığımı iyice belirtebilmek için isim vereyim, o sırada ben Ayşe Kuru adlı öğretmenin “Bu adam yalan söylüyor, çocukların hiç bir giyeceği yok” diye kıvrandığını gördüm. Hemen İzmir Valisi Namık Kemal Şentürk’e bu çırpınışı duyurdum. Çünkü gerçek saklanmasa sayın Cumhurbaşkanı yurda yardım muslukları açar, çocuklar giyecek bir şeylere kavuşurdu. Vali Bey dedi ki: “Şimdi araya girmek olmaz. Biz kendimiz kırar sarar çocukları giydiririz.” Peki, müdürün bu koca yalanı karşısında Cumhurbaşkanı “Peki, niye giyinmediler ya?” diye sordu mu? Hayır.. “Getir, bir çocuğu giydir de göreyim, ” dedi mi? Hayır. “Ha, Öyle mi?” dedi ve yürüdü.

Bu yazıyı niçin yazdım? Şu anlattığım olaydan bu yana on yıllar geçti. Ama Türkiye’de bu konuda bir değişiklik olmadı. Hastanelerde her gün klinikler, poliklinikler ana baba günüdür. Bakanın geleceği gün koridorlar bomboştur. Bakana “Efendim, hastanelerde yığılma oluyor, ” demeye kalkışırsınız. Anasına sövmüşsünüz gibi karşı çıkar. “Hayır, öyle bir şey yok, sen uyduruyorsun. Kime hizmet ediyorsun?” falan filan. Kalemli diye bir şey, Çalışma Bakanı yirmi beş yıldır sigortalı işçi olarak çalışan ve haftada en az bir gün bir ayağı hastanelerde olan beni azarlıyor. Çünkü, onun gördüğünde hastanede bir Allahın kulu sıra beklemiyordu. Çünkü ona “Biz her gün böyleyiz, ” demişlerdi. O da buna inanacak kadar saftı. Evet, günümüz Sağlık Bakanı’na Erzurum’un bir ilçesinde bir yurttaş seslenmiş: “Efendim, hastane kasabanın dışında.. Bir servis konulmasını istiyoruz.” Bakanın kafası yanında olsa düşünecek. Çevresindekiler “Servis var efendim, ” diyorlar. Bunun üzerine Sağlık Bakanı esip gürlüyor. Adamın ne hainliğini bırakıyor, ne provakatörlüğünü.. Köylü adam bu lafı nereden bilsin. “Ne diyo Lan bu?” demiş çevresindekilere.. Bu haberi yazan gazeteci kasabadan en az on kişiyle konuşmuş. Kimsi esnaf, kimisi muhtar... “Servis yok, ” diyorlar. Bakan Bey bir kere “Var” dedi ya, artık var olmaya devam eder. Hani cinim kadar sevmediğim o gazeteci soruyor ya.. “Ne zaman adam oluruz?” diye. Benim de zaman zaman aynı soruyu sorasım geliyor.
 
Toplam blog
: 49
: 774
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Ben uzun zamandır yazıyorum. Türkiye'den epey uzakta oturuyorum. Üç çocuğun babası ve pek çok çocuğu..