Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu gün yaşadığım hayat

Bu gün yaşadığım hayat
 

Kendimi çok kötü hissetmek, aslında kendimi hissedememekmiş bu gün yaşadığımız hayat. Dün özlemiyle yandığım ve kendimden kilometrelerce uzaklaştırdığım duygulara özlemimi anlatmaya çalışıyorum, sevgimi yalnızlığımı ve iflah olmaz hasretimi. Öğretmen sormuştu küçük çocuğa; beni özledin mi? Özlem ne? Özlemek nasıl ir kelime. Kahrından kaybolmasını dilediğin bir sürü duygunun oluşuvermesini istemek. O gün sevmediğin ve sevgiye layık görmediğin bir dram olarak yaşadığın hayatı istemek. Kaybolurken savrulmak, savrulurken kaybolmak…

Hayatta ne hızlı geçiyor tanrım, oysa o kadar çok olamadığım şey var ki? O kadar yapmak istediğim ve yapamadığım.

Ben mecburum öyle mi? Ey yalnızlığın sır kalesinde bir gün açılıverecek kapıyı bekleyen yabancı. Kafdağı sakini gibi olmazların yalnızlığını yaşayıp duruyorsun ve yürürken yollarda nasıl yalnız idi isen yine öyle bekliyorsun. Sırdaşın kale duvarları. Simgelerin hayaller olmuş. Ah neredesin ey peri, neredesin masal dünyasında gezinip duran ve bir gün hayatın tadı olacağına inandığımız amaç.

En olmaz anında yükleniveren duygular beynimizde kendine yol açmaya çalışırken ve geleceğinden ümidini kesmeye meyletmiş aşkın cızırtılı figanını duymak. Sonra sesler duyarsın ve sen gaibin kaybolmuşluğunda savrula dururken kendine bir sürü engel görürsün karşında ve her biri ayrı bir değirmen olmuş öğütmek için bekliyorlardır.

Rüyalarımı hatırladım, rüyalarımın yaşandığı mekanları. Bir küçük tarla, bahçeyi andırıyor ve tarlanın bittiği yerde örülmüş bir duvar duvarın yukarısında yol oluveren bir düzlük. Orada bir çeşme var. Hep görkemli akardı o çeşmenin suyu ve soğuktu. Çeşme bir yapının içinde akardı, su akan yerin üzerinde seki ve onun üzerinde de sundurma uzanıyordu. Su hep yara akar oradan da tarlalara giderdi. Uzun uzun kavak ağaçları, ağaçların bittiği yerde otlar var, otların içinde ise en ağırlıklı olanı ısırgan otları. Oradan geçerken her zaman elimi bu otlar çok yakardı. Elinize dokunduğu anda çok kötü bir şekilde eliniz kaşınmaya başlar ve epey bir süre bu sıkıntıyı yaşardınız. Rüyalarda gezip duran çocuğun yaşadıklar.

Bazen aşksız aşklar yaşanır, bazen insanın içinde bir yerler derin derin sızlar. Paylaşabildiklerimiz ve paylaşamadıklarımız vardır hayatta elbette. Sen bir ömre bedelsin, diyor şair; peki kim o ömre bedel olan, neyle ya da kimle vuslat? Maşuksuz aşk yaşanır mı? Gel sor bana anlatayım, nasıl yaşandığını. İçinin evrim evrim kayblolup gidişini yıllar karşısın da. Şarkı devam ediyor, ‘Nerdesin ey sevgili. Hatıralarda unutmam seni, seni unutmam, unutmam seni. Ruhumda ılık nefesin kulağımı okşar. Sesin benden uzak, benimlesin. Artık hayal mi nesin? Ey sevgili nerdesin, nerdesin ey sevgili.

İşte şarkıların anlattığı bize dair hayat, yoklukta aranıp duran sevgili. Bıraktığı hatıra yıllara yayılmış yıpranmışlıktan başka ne olabilir ki?

Minel aşk, yokluğunun hicranıyla yaşıyoruz, yokluğun alev olmuş yakıyor bizi. Olsan da yakacaktın biliyoruz ama yinede seni istiyoruz. Elim yazmaz olduğunda dünyanın meşakkatinden ve maişet motorunun gürültüsü çekilmez hale geldiğinde söyle ben neye sarılayım. Yoksa zaten oyalanıyorum ve şarkıları duyduğumda nereye kaçayım ağlamak için. Sevmek için, sevdiğimin ateşiyle yanmak için ya da olmayana üzülmek için. Ya herkesin içinde duyarsam ve o anda susmaya bile mecalim olmasa, hayatın meşakkatini anlatıyor olsam insanlara.

 
Toplam blog
: 13
: 516
Kayıt tarihi
: 21.11.06
 
 

Ben bir özel şirkette Basın Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapıyorum. İktisat ve Turizm okudum..