Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

24 Ocak '14

 
Kategori
Siyaset
 

Bu hale nasıl getirdiniz

Bu hale nasıl getirdiniz
 

Bir süredir elim yazmaya gitmiyordu. Ancak artık kantarın topuzu iyiden iyiye kaydı ve mutlaka birşeyler söyleme zamanı geldi. Herşeyden önce doğru soruyu  sormak ve doğru tesbit yapmak gerekli. Doğru tesbit, Başbakanın söylediği ve inatla israr ettiği gibi bu bir darbedir mi yoksa kendilerine yandaş medya adını takan basının bir gurubunun iddia ettiği gibi paralel devlet tarafından yapıldığımıdır, ve paralel devlet, cemaat tarafından AKP yönetimine haber vermeden mi kurulmuştur.
 
Bu tesbitlere inanabilmek için insanın ya çok saf, veya futbol takımı tutar gibi bir partiyi koşulsuz desteklemesi yada aptal olması gerekir. Hükümete ortak olan AKP ve cemaat, emniyet ve yargıdaki bu kadroları on senedir birlikte belirlemişler ve AKP nin yönetim kadroları tarafından atamaları yapılmıştır. Üstelik bu son zamanlarda meydana gelen bir şey de değildir ve 11 senedir böyledir.
 
O zaman olayların  başlangıcına bakalım;
 
Hükümet, bir gün durup dururken (!) dersaneleri kapatacağını açıkladı. Açıklanan neden, okullardaki eğitim seviyesi arttırılacağı için artık dersanelere ihtiyaç olmayacağı idi. Doğal olarak bunu kimse yemedi. Ana amacın, adına dersane denilen ve milyar dolarlık rant kapısı olan bu kuruluşların %43 ünün cemaat tarafından kontrol edilmesinin önlenmesi olduğunu herkes anladı.
 
Her şey, adına her nedense ergenekon savcıları adı takılan bir gurup savcının, dört bakanın ve çocuklarının dahil olduğu rüşvet operasyonu ile başladı. iddialara göre bu insanlar milyonlarca dolar rüşvet almışlar ve İran asıllı bir zatın işlerini kolaylaştırmak için nüfuz ve yetkilerini kullanmışlardır. Evlerde rastlanan kasalar, yatağın üzerindeki para sayma makineleri ve dövizler gibi magazinsel detayları bir tarafa bırakırsak, olay sadece çok ciddi bir çıkar çatışmasıdır ve darbe, paralel devlet gibi iddialarla kesinlikle bir bağlantısı yoktur. Dersanelerin kapatılmasıyla cemaat, bazı hesaplara göre 2-3 milyar dolarlık kayba uğrıyacaktır ve en başından varılan mutabakat rantı paylaşmaktır. Ayrıca cemaatin özlediği düzene geçebilmesi için gerekli kadrolaşmanın tamamı yapılamamıştır, buna devam edilmelidir. Diğer taraftan AKP kurmayları böyle bir kadrolaşmanın bir noktadan sonra zararlarına olacağını hesaplamışlardır. Özet olarak bu ciddi bir çıkar çatışmasıdır ve taraflardan birinin diğerini tasviye etme zamanı gelmiştir. 
 
AKP iktidarı ve cemaat 2000 lerden beri ülkeyi birlikte yönettiler. Biri şeçilmiş diğeri bürokrasiye yerleşmiş güç olarak, istedikleri bir yönetim biçimini iktidara getirmek için çok yol katettiler. O kadar ki Atatürkün temellerini attığı ve kurduğu Cumhuriyeti ve onun temel niteliklerini iyiden iyiye ve açıkça tartışılır hale getirdiler. Ancak gözden kaçırdıkları bu konuları sadece yandaşları ve yandaş medyaları tartışıyordu. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine gönülden bağlı insanların görüşleri hiç değişmedi. Bu arada cemaat ve AKP kendilerine göre egemen güç olan orduyu nasıl tasfiye edeceklerini planladılar. Söylem basitti, bu adamlar habire ihtilal yapıyorlar, artık bunun engellenmesi ve tam demokrasiye geçerek askeri vesayetin kaldırılması gerek, diyorlardı. Tuhaf bir şekilde bu durum entellektüel kesim tarafından gönülden desteklendi. Artık herkes hergün ölen en az yirmi kişiyi unutmuş ihtilal yönetiminin onlara nasıl eziyet ettiğini, gördükleri işkenceleri anlatıyorlardı. Cemaatin, polis ve yargının bir bölümündeki örgütlenmesi tamamlandığından düğmeye basıldı. Çoğu emekli pek çok asker yıllar boyu neden suçlandıklarını bilmeden göz altında tutuldular. sonuçta genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları dahil tamamına yakını müebbet ağır hapis ile( eski idam cezası) cezalandırıldılar. Delilllerin durumu toplanış biçimi ve sahte olup olmadıkları, her kesimden yükselen ciddi itirazlara rağmen hiç dikkate alınmadı. Bu arada gözden kaçan nokta, hiç bir darbe teşebbüsünde aktif görev alamamış, alması da mümkün olmayan deniz kuvvetlerinin en büyük darbeyi yemesiydi. Benim gibi münafıklar da durumu doğu akdenizdeki petrol yataklarının kontrolü için israil ve abd nin, müşterek planı olduğunu iddia etti. Doğal olarak buna da kimse aldırmadı. O kadar ki kuvvet komutanlığı ve donanma  komutanlığı yapacak oramiral, hatta filo ve filotillara komuta edecek amiral bulmakta ciddi sorunlar yaşandı.
 
Bütün bunlara kimse dikkat etmedi. Bir yandan gece gündüz neredeyse yirmidört saat, Başbakanın ender bulunan vasıflarından, Türkiyenin herkese söz geçiren büyük gücünden bahsediyordu. Gene dikkat etmedikleri nokta sadece kendilerinin bu şekilde iddialarada bulunduklarıydı. Dış politika çevreleri bu kerameti kendinden menkul söylemlere hiç aldırmadıkları gibi her fırsatta inanmadıklarını açıkça söylemeye başladılar. Artık Türkiye, onlara göre gelişmekte olan ülkelerin yıldızı değil ne yaptığını bilmez bir yönetimin elinde oraya buraya sürüklenen tipik bir ortadoğu ülkesi idi. Bu arada, özellikle  Siyaset tarihinin hep yazdığı ancak okuma alışkanlığı olmayanların hiç okuyup ders almadıkları gibi, iktidara egemen olan iki güç, birbirlerini tasfiye etmeye karar verdiler. Amaç tüm yönetim kontrolünü ele geçirmekti.  İlk adım, mit müsteşarının sorgulanması ve yargılanması için işlem başlatan ve cemaatten emir aldıkları söylenen savcılar tarafından atıldı. Cevap hükümet kanadından çok çabuk geldi, belliki  taraflar bu konu üzerinde önceden çalışılmıştı. Emniyet teşkilatındaki yapılanmanın tamamı ve yargıdakinin büyük bölümü başka yerlere tayin edilerek pasifize edildiler. 
 
Bir zamanlar bulduğu her fırsatta askerlere yüklenen ve görülen davaların, her ne demekse, savcısı olduğunu iddia eden Başbakan, Bazıları kesin hükme bağlanmış askerlerle ilgili davalarda haksızlıklar olduğunu yeniden yargılama yapılması gerektiğini söylemeye başladı. O kadar ileri gidildi ki bakanlardan biri üç beş kişinin yaptığı bir iş yüzünden ordunun yönetim kademesinin bir bölümünü hapiste tutmanın haksızlık olduğunu bile söyledi.
 
Tesbit adına, okuma yazma bilen herkesin bildiklerini  tekrarlamaktaki amacım bu yazıyı tesadüfen okuyanların sabrını zorlamak değil sadece doğru soruları sorabilmek;
 
Seçilen ve seçilmeyen yönetici hanımlar, beyler, siz bu milleti aptalmı sanıyorsunuz, rüşvet iddialarının ortaya çıkması, ve emniyet ile yargının hallaç pamuğu gibi atılarak örtbas edilmeye çalışılmasının sebebi  sizce nedir. Üç bakanın istifasına, pek çok kişinin yerlerinden olmasına sebep, paralel devletin bir operasyonumudur, rüşvet iddiaları doğrumudur, ve üstü örtülmeye mi çalışılmaktadır.
 
İşte size sorular, dileyen dilediği cevaba inanabilir. Ancak bu saatten sonra atılan her adımın verilmeye çalışılan her cevabın bizi biraz daha otoriter rejimlerdeki yapıya dönüştürmesi, kaçınılmaz dır...
 
Son söz şudur; siyasetçilerin  toplumun sinir uçlarıyla oynayarak sabır testi yapmaların, Rüşvet iddialarının incelenmesinin, yargının ve emniyetin dağıtılması bahasına yapılmasının siyasi bir faturası olacaktır ve bu işe kalkışanlar bu borcu ödeyeceklerdir. .. 
 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..