Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Bu ikisi aynı Yiğit Bulut mu?

Bu ikisi aynı Yiğit Bulut mu?
 

Medya mahallesi yine toz duman! Hedefte ise HaberTürk TV genel yayın yönetmeni, Gazete HaberTürk yazarı Yiğit Bulut var. Köşe yazarı olsun, muhabir olsun, naçizane bendeniz gibi gazeteci adayı olsun, hatta sıradan vatandaşlardan bile birçok kişi Bulut’a tekme-tokat girişiyor.

Sebebi ise malum: Geçen günlerde Yiğit Bulut, HaberTürk TV’de bizzat kendisinin hazırlayıp sunduğu “Sansürsüz” adlı programda Başbakan Erdoğan’ı ağırladı. Tabii esas neden Yiğit Bulut’un Erdoğan’ı ağırlaması değil. Program esnasındaki tavrı.

Bulut’u eleştirenler, sorduğu sorularla Başbakan’a çanak tuttuğunu, yandaş gazetecilerden bile daha yandaş davrandığını, Başbakan’ı amiyane tabirle “sıkıştırmadığı”nı söylüyorlar. Yiğit Bulut ise programdan sonra arka arkaya iki gün boyunca yazdığı yazılarında bu iddialara cevap veriyor.

Yiğit Bulut’un ilk yazısını değerlendirmeye değer bile bulmuyorum. Kendisini eleştirenlere “köpekler” diye saldırmasının, bu “köpekleri” sınıflandırmasının, özetle Yiğit Bulut’un bu yazısındaki üslup/üslupsuzluk ve terbiyenin/terbiyesizliğin ne seviyede olduğunun, bu tarz ifadelerin Yiğit Bulut gibi bir yazara yakışıp yakışmadığının değerlendirmesini sizlere bırakıyorum!

Bulut ikinci yazısında ise resmen Şener Şen gibi “yaptım, ama bir sor niye yaptım” diyor ve “Bir Başbakan’a nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davrandım. Ne yani, pijamayla mı karşılasaydım? Hiç yerimden kalkmadan uğurlasa mıydım?” gibi sorular sorup Başbakan’ı “yerleşik düzene karşı duran” biri gibi gösteriyor!

Nerdeyse Başbakan’a devrimci diyecek!

Dahası var: Yiğit Bulut, Başbakan’ın yolunun sürekli egemen güçler tarafından kesildiğini, yaşam tarzının küçümsendiğini, ötekileştirildiğini yazmış.

Eh, haksız da sayılmaz. “Yerleşik güçler” Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Onu ötekileştirdiler, dışladılar vesaire…

Ki bence çok da haksız sayılmazlardı!

Hatırlayalım:

<ı>“Minareler süngümüz/Kubbeler miğfer/Camiler kışlamız/Mü’minler asker…”

<ı>“Demokrasi bizim için bir amaç değil, bir araçtır…”

<ı>“Hem laik hem Müslüman olunmaz, ya Müslüman olacaksın, ya laik!...”

<ı>“Bir buçuk milyarlık Müslüman alemi, Müslüman Türkiye’nin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız inşallah. Bunun ışıkları görünüyor. Bu kıyam başlayacak…”

<ı>“Alışacaklar, alışacaklar… Alıştıkları zaman da ‘doğruyu şimdi bulduk’ diyecekler!” (“Bu tutumunuz dini siyasetten ayrı tutmak isteyenlerle dini siyasetle birleştirmek isteyenler arasında çok keskin bir kopukluk yaratıyor. Bu kopukluğun ve hatta neredeyse düşmanlığın, ülkemize ve dinimize ne gibi bir yarar sağlayacağını düşünüyorsunuz?” sorusuna cevaben)

İşte bu sözlerin sahibidir Tayyip Erdoğan! Ve ısrarla, geçmişteki “Değiştim… Yok, değişmedim geliştim… Yok yok, gelişerek değiştim” sözlerinin aksine “Asla değişmem” diyen Tayyip Erdoğan.

Gerçi, “yerleşik güçler”in bütün çabaları boşa gitti ve Erdoğan Başbakan oldu. Hem de dönemin CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın yardımlarıyla!

Ayrıca, bunların aynısını, hatta daha kaşarlısını şimdi Erdoğan ve avenesi yapmıyor mu? Kendilerinden olmayanları dışlamıyorlar mı? “Darbeci” diye yaftalamıyorlar mı? Üstelik bunu da “demokratlık” sıfatına dayanarak yapmıyorlar mı?

“Yerleşik güçler” yapınca tu kaka, AKP’liler yapınca çıt yok! Vay be!...

Neyse konumuz bu değil. Bunlar başka yazıların konusu

Yiğit Bulut’a dönecek olursak, Yiğit Bulut, kendisine yöneltilen eleştirileri tamamen yanlış anlamış. Kimsenin kendisine “Başbakan’ı döv, söv, hakaret et, aşağıla” dediği yok. Hakikaten de Tayyip Erdoğan, icraatlarından hoşlanmasak da, eleştirsek de, kabullenemesek de, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıdır. En azından işgal ettiği makama hürmeten kendisine saygılı davranılması gerekir, bunda hemfikiriz.

Yiğit Bulut’u eleştiren gazetecilerin esas üstünde durdukları, “gazetecilik ölmüş” dedikleri nokta, Yiğit Bulut’un program süresince Başbakan’ı onaylar konumda olması, sorduğu sorularla resmen Erdoğan’a çanak tutması, gollük paslar vermesiydi. Nitekim Erdoğan, bu paslardan birini (irtica “masalı”) çok güzel değerlendirip, Âkif’ten bir şiirle “jeneriklik bir gol”e çevirdi!

Bir bakalım bakalım, Yiğit Bulut Sansürsüz’de ne gibi inciler döktürmüş:

· Siz daha ayrıntılı bir değişiklik düşünüyorsunuz ama bazı tepeler, yerleşik düzen izin vermiyor.

· Bu binaya (AKP Genel Merkezi) bakınca burada bir lider var belli.

· Sizin lider olmayacağınız bir yapıya geçmenizi ben bir vatandaş olarak beklemem. Burada sistemde mi bir değişiklik olacak?

· Kim yerleşik sisteme başkaldırdıysa kellesi gitti.

· Siz IMF ile anlaşmayınca ben korktum. Sizin adınıza korktum.

· Yerleşik düzene başkaldırıyorsunuz. Korkmuyor musunuz?

· Türkiye’de iki hikaye var: “İrtica masalı ve bölücülük”…<ı>

· Egemen güçler tamamen pasifize oldu mu? Fırsatını bulsalar yine boğazınıza sarılırlar mı?<ı>

· 411 el kaosa kalktı manşeti bana göre en kötü manşettir... Millet iradesine kaos demek...

· TÜSİAD zaman zaman eleştirilerini kamuoyu ile paylaşıyor. Halkın iradesine ipotek koyanlarla, dernek kurup ipotek koyanlar arasında bir fark yok. Sürekli hükümete eleştiride bulunabiliyor. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?

· İran her zaman bize öcü olarak anlatıldı.

· Sivilleşme yolunda bir adım diyebilir miyiz? (YAŞ süreci için)

Açık konuşacağım: Bir yıl boyunca bir sektörel dergide çalışmama, hatta bu bir yılın 10 ayını derginin yöneticisi olarak geçirmeme, gazetecilik alanında yüksek lisans yapıyor olmama ve yıllardır bir yerel gazetede köşe yazmama rağmen kendini gazeteci olarak görmeyen biri olarak, o koltukta naçizane bendeniz otursam, ben bile daha eli yüzü düzgün, daha gazeteci gibi sorular sorardım!

Bu tavır, bu yukarıdaki ifadeler, “çanak tutmak” değil de nedir ey Yiğit Bulut?

Ülkeyi 8 yıldır yöneten başbakanı karşına oturtmayı başarmışsın. Ülke çok tartışmalı bir süreçte. Başbakan çok eleştiriliyor. Memleketin en tartışılan kişisi. Sora sora bunları mı soruyorsun!

Sen gazetecisin. Bir söyleşi yapıyorsun. Senin görevin, özellikle de söyleşilerde, muhatabına ters soru sormak, onu konuşturmak, gerekirse köşeye sıkıştırmaktır! Bunu ben biliyorum da sen mi bilmiyorsun?

Hepsi bir yana, bu tarz bir programı Ergun Babahan, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, ne bileyim, Ekrem Dumanlı filan yapsa bu kadar yadırganmaz. “Körlerle sağırlar birbirini ağırlar” der geçilir. Ama sen, yıllardır bu hükümete en sert eleştirileri yönelten, üstelik bu savlarını gerçekçi, elle tutulur temellere oturtarak yapan, yazdığın ve ses getiren bir konunun peşini bırakmayan, özetle, son zamanlara kadar “muhalif” gözüyle bakılan bir gazetecisin.

Bu kadar tepki görmenin esas nedeni bu.

Şimdi oturup bir araştırsam, hükümete sert eleştiriler yönelttiğin en az on tane yazını bir çırpıda çıkartabilirim.

Peki neden sevgili Yiğit Bulut?

Daha düne kadar iktidara, hem de dolu, tutarlı, mantıklı yazılarla tekme tokat girişen sen, son zamanlarda neden 180 derece döndün?

Yoksa sizin grup da mı devşirildi? Emin Çölaşan’a “Benim malımı mülkümü gasp etti bunlar. Alacakları artık bir tek canım var, kimseden korkum yok” diyen o babayiğit Turgay Ciner de mi pıtsı?

Yoksa, tam da Mehmet Çağçağ’ın çizdiği gibi baştan uyarı mı aldın?

“Adam ol! Akıllı sorular sor! Başbakan’ı fazla sıkıştırma! Yoksa gazetecilik hayatını bitirmekle kalmaz, gazetenizi de televizyonunuzu da, Ciner Holding’i de perişan ederiz!”

Öyle ya, olmayacak şey değil! Korku imparatorluğunda yaşıyoruz malum. Eh, ellerinde bu güç de var! Yaparlar mı yaparlar!

Ama sen korkusuz yazardın Yiğit Bulut… Hiç “Başbakan’a ters soru sormak her gazetecinin harcı değil” demeye kalkma. Sen köşende Başbakan’a, bakanlara öyle sorular sordun ki vaktiyle…

Ayrıca, seni iyi gazeteci yapacak tavır işte bu tavırdır!

“Gelen ağam giden paşam” diyen, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cı gazetecilerden farklı olduğunu işte bu fırsatı iyi değerlendirerek gösterecektin.

Başbakan’ı sorduğun sorularla terletseydin, herkes “işte gazetecilik böyle yapılır!” diyecekti.

Bir de “Başbakan’a kendini ifade etme şansı tanıdık” demişsin. En çok buna güldüm. Sanki medya Başbakan’a hiç yer vermiyormuş gibi, medyanın yarısı onun avuçlarının içinde değilmiş gibi yazmışsın!

İddia ediyorum, medyada Tayyip Erdoğan kadar yer bulan bir başbakan daha olmamıştır!

Eline gazetecilik adına büyük bir fırsat geçmişti. Bütün meslektaşların sana imrenmişti. “Ah o söyleşiyi ben yapacaktım ki, neler sorardım” dedirtti. Ama sen bu fırsatı hoyratça harcadın. Bir de zeytinyağı gibi üste çıkmaya kalkıp, “Köpekler!... Ya nasıl davransaydım Başbakan’a? Pijamayla mı karşılasaydım? Başbakan yerleşik düzenle mücadele ediyor” gibisinden yazarak iyice kendini rezil ettin.

Ama her şerde bir hayır vardır derler. Sayende mesleğimizin ne hallere düştüğünü bütün çıplaklığıyla görmüş olduk…

Özetle yazık ettin Yiğit Bulut… Hem kendine, hem kurumuna, hem mesleğine…

Demek ki “gücünüz özgürlüğünüzde değil, biatinizde” imiş…

 
Toplam blog
: 14
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.09
 
 

24 Kasım 1983 tarihinde Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya gelmişim. İlkokulu Merkez Atatürk İlk..