- Kategori
- Siyaset
Bu iş biraz zor
Umut.
Sosyal devlet alçalan ve yükselen bir okyanus dalgası gibi milyarca insanın yaşam kıyılarına vurup duruyor. Yakalamaya çalıştığımız bir bahar yeli gibi kapılarımızda dolaşıp, yitiyor. Bir an inanıp kapıldığımız; sonra hayal kırıklığıyla uyandığımız umut dolu bir düş gibi: bir gün bizim de bir sosyal devletimiz olacak mı?
Toplumda üretilenin tüm toplum yararına sunulmasını amaçlayan bir örgüt sosyal devlet. Üretimin sosyalleştiği dünyamızda paylaşımın da tüm topluma yayılmasının insanca, hakça isteği...Bağrımızdan çıkan çok zengine bir ayarlama; onun zenginliğini tanırken bu toplumdan bir parça, bir birey olduğunu ona duyurma işlemi. Ölümcül biriktirmesine, doymaz açlığına bir fren. Bunu gerçekleştirmenin adına da sosyal demokrasi diyoruz.
Sosyal demokrat bir parti bu freni koymanın, paylaşımı tüm topluma yaymanın, gerçekleştirilmesi için çalışmalı; bunu programına koyması yetmez, bunun için çabalamalı. Başka biçimde zamanı gereksiz lafla, demogojiyle geçirmiş olur. Ayrıca bir açıdan da kendi kurgusuna, ortaya çıkışına bir ihanettir bu.
Sosyal demokrasi en temelde ülkedeki kooperatifçilik ve sendika uygulamalarıyla ilgilenir. Çünkü geniş kitleler bu yollarla dinamik biçimde sosyal yaşama katılabilirler. Ne hazin ki ülkemizde sendikacılık ve kooperatifçilik ölüyor. 1981' de sendikalı işçi sayısı 5,7 milyonken bu gün 500000 civarında. Çalışanların yaşamlarını ve hayatı belirleme düzeyleri sıfır noktasındadır. Kooperatifçilik de aynı değerde düşüş kaydediyor. Her alanı ele geçiren tekeller hem üreticilere hem de tüketicilere soluk aldırmıyor. Sosyal demokrat olduğu iddiasındaki partilerimiz bu alanlarda adım bile atmıyor. Cumhuriyeti ve getirilerini korumak son derece ve acil bir görev, haklı ve doğru; ancak cumhuriyet cumhurun sağlıklı, işleyen örgütleriyle korunabilir ve geliştirilebilir. Onlarca üyesi bulunan binlerce sivil toplum kuruluşunun cılız sesleri yetmiyor. Milyonlarca işçinin ve tarım üreticisinin örgütlenmesi gerek. Bu da emek işi, yürek işi. Yorulmak bilmeden inançla, azimle , kararlı olarak çalışmak gerek. Oysa sosyal demokrat partilerimizde bir parsa toplamak isteyen sırtlan adamlar dolaşıyor. halkın son umut kapıları da delege oyunlarına, bizans entrikalarına çok düşkün , çıkarcı haramilerce tutuldu.
CHP bir umuttur diye düşünüyorum hala. AKP parti akedemileri açıp, binlerce partidaş yetiştiriyor her yıl. CHP de geç olmadan parti okulları açmalı. Bu işi yürütecek kadroları fazlasıyla var. Bir an önce bu gidişe dur diyecek ve sosyal demokrasiyi topluma işleyecek çalışmalara okul düzeyinde başlamalı. Bu gün yüz CHP'liye sorun on tanesi bile ülke ve yurt sorunları hakkında ne söyleyeceğini bilmiyor. Ne yazık ki CHP her alanda alternatif bilgi ve birikim üretemiyor. Ne yazık ki bilimin, teknolojinin ürünlerinden bu gün gericilik daha çok yararlanabiliyor.
CHP bir an önce Türkiye' de sendikacılık ve kooperatifçilik olgularına el atmalı. Eğitimde köy enstitüleri yaşanmışlığımızdan; sağlıkta koruyucu ve planlamacılı hekimlikten, yaşayan ve harika tıp dünyamızdan yararlanmalı; Sporda ve gençlik yaşamında aktif politikalar üretmelidir. Başka türlü nasıl bu gidişe alternatif olunabilinir ki? Yapılacak işler açık ve belli. Sıraya konulup bir düzen içinde başarılmamaları için bir neden yok. Komik gelecek ama söylemekten geri kalamıyorum. Bu ülkede sosyal demokrasinin en büyük engeli yine şu bizim'' aslan sosyal demokratlar'. Eğitim, spor, sistem , örgütlenme hakkında bir yığın yazı yazdım. Ben CHPli'yim diyen bir kişi bile ne katıldı, ne de eleştirdi. Sözlerime Karl Mark'ın bir cümlesiyle son veriyorum: '' Yavaş davrandığımız yeter; yılan durmadan sokuyor bizi.''...