Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Bu iş çok mayınlıdır beyler ! (2)

Bu iş çok mayınlıdır beyler ! (2)
 

Türkiye-Suriye arasındaki bölgede 650 bin mayın varmış. Ya altında olanlar ?


Mayın durumunun siyasi ve bilimsel açıklaması böyle. Şimdi burada durup bir fikir fırtınası yapalım. Maddelerle açıklayacak olursam;

1) Öncelikle, bu alanın mayınlardan temizlenmesi, bölge halkı ile devletin barışması anlamına gelir. Dolayısı ile gerek Suriye ile gerek bölge halkı ile atılmış olan köprüler yeniden inşa edilebilir.

2) Önceki yazımda aktardığım gibi bir tablodaki gibi, eğer bölgedeki 250 bin dönümlük arazi yeniden tarıma açılırsa Türkiye’yi yeniden bir tarım ülkesi haline getirir ki, yavaş yavaş dışarıya bağımlı kalmaya başladığımız tarım ürünleri üreticiliğimizde yine eskiye dönüş olabilir.

3) 250 bin dönümlük arazinin, %70’inin sulanabilir olması sebebi ile yeniden tarıma açılması ile yaklaşık 15-20 bin kişinin istihdam edilebilecek olması, bu bölgeye büyük bir canlılık getirir. Belki, büyükşehirlerden büyük geri dönüşler başlayabilir. Başlamalıdır da !. Bu bölge, işi ve toprağı bilenler tarafından işlenmelidir. Neredeyse yıllık 20 milyon dolarlık tarım geliri, bölgeyi de ciddi anlamda kalkındırır. Ekonomik olarak kalkınan halk da, kaçakçılık ve terör gibi marjinal konularla ilgilenmez. Tek derdi toprak olur.

4) Bu toprakların tekrar eski sahiplerine geri verilmesi, bir toprak reformunu gündeme getirir. Ama bölgede, büyük toprak sahipleri olan aşiretlerin ellerindeki toprakların değerinin azalmasını istemeyecekleri için bu iş zor olacaktır. Bir de bu toprakların, aşiretlerin ve büyük ailelerin eline geçmeyeceği garantisini kimse veremez. Bu kontrol edilmelidir.

5) Bu kontrol altına alınmazsa, büyük toprak kavgaları çıkabilir. Bu topraklar işletilecekse ve bölge halkına tahsis edilecekse, önce genel bir toprak reformu yapılmalı, aşiretlerin ve toprak ağalarının ellerindeki topraklar, köylülere dağıtılmalı, sonrasında bu topraklar, belki kendi sahiplerine, ama illaki bölge halkına verilmeli. Ama bu ülkede bunun kontrolünün zor olacağından dolayı belli bir mekanizma altında bu toprakların işlenmesi, verimlerin alınması, paylaşımı kontrol altında tutulmalıdır. Buna en iyi örnek GAP’tır. Bu bölge 2. bir Gap bölgesi olabilir.

6) Bu toprakların hep tarıma açılması konusu konuşuluyor. Açılmalıdır da !. Ama hiç kimse bu toprakların altında zengin petrol yataklarının olacağını ve bu toprakların başka devlet şirketlerine tahsis edilmesi ile bu petrolün de onların denetimine geçebileceği konusunu gündeme getirmiyor. Bu olmaz diyenlere şunu söylemek doğru olur.

7) Güneydoğu’da son yıllarda, kepçe vurulan sondaj yapılan her noktada petrol fışkırıyorken, üstelik bu topraklar Suriye’nin burnunun dibindeyken, buralarda petrol çıkmayacağını düşünmek büyük bir hata olur. Bu topraklarda olası petrolün çıkartılması, tarıma açtıktan sonra kazanılacak olan gelirden çok çok daha fazla olacaktır ki, petrole muhtaç bir ülke için bunun ne kadar da önemli olduğu görülmelidir. Bakın geçenlerde güneydoğu’da açılan kıytırık bir kuyudan yılda 100 bin varil petrol çıkartılacağı belirtildi. Varın gerisini siz düşünün.

8) Bir başka husus da, arazilerin yabancı şirketlerin denetimine geçmesiyle yöre halkının 1954 yılında kamulaştırılarak kendilerinden alınan topraklara giremeyeceği fikri de pek uzak değildir. Çünkü binlerce dönüm araziyi kendine tahsis ettiren kesim orada kendi devletini kurmuş gibi tekel olacaktır. Siz o şirketin faaliyetlerini kontrol altında tutabilir misiniz? Türkiye devleti ile anlaşma yapan şirket yada şirketler, bunu garanti altına almazlar mı? Toprakları onların denetimine verirken, toprak altındakiler benim diyebilecek misiniz ? Adamlar, ben onları da istiyorum demeyecek mi ?

9) Yasa tasarısında belirtildiği üzere, arazinin 5 yıl içinde mayını temizleyen yabancı şirketlere 44 yıllığına tahsis edilmesi durumunda, kendilerine neredeyse 1 milyar dolara mal olacak bu temizleme işi sonrası buraları tarıma açma işinden, eğer yalnız tarım yapacaklarsa ve 2059 yılına kadar, yılda 20-25 milyon dolardan 44 yılda neredeyse 800-900 milyon dolar kazanmak akıl karı mıdır. Böyle bir parayı 44 yılda ancak kazanacağı bilmiyorlar mı ? Bu şirketler orada başka hesaplar içine girmezler mi ? Bunu sormak lazım.

10) Mayın yasa tasarısında bulunan hükümler doğrultusunda, yabancı şirketler, yalnız bu alanları işlemeyecekler <ı>"mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların da" kendilerine bırakılmasını talep edeceklerdir. Bu durum, bu arazilerin yalnızca 216 bin dekar ile sınırlı olmayacağı ve bölgede bulunan başka arazileri de dahil olmak üzere, birçok alanın kendilerine tahsis edilmesini isteyebilecektir. Böyle bir durumda, burnunuzun dibinde fiziksel ve siyasi olmasa da hiyerarşik yeni bir devletin komşuluğuna hazır olacağımız anlamına gelir.

11) Tam bilgi sahibi olmasak da, Maden ve Petrol Kanunu hükümleri düşünüldüğünde, dönem içinde Maden ve Petrol alanında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar ya da uzlaşmaların çerçevesi de açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu toprakların altında olması muhtemel petrol yataklarının durumu ne olacaktır? Bu toprakların yabancı şirketlere tahsisi durumunda, yer altı kaynakları da tahsis edilecek midir? Eğer tahsis edilmeyecekse, bu kaynaklar orada beklemeye devam edecek midir? Etmeyecekse, bu kaynaklardan bu ülkenin çıkarı ne olacaktır?

12) Bir diğer konu ise, bu bölgenin Orta Doğu’nun en zengin su kaynaklarına sahip olan bölgesi olması sebebiyle başta İsrail olmak üzere pek çok yabancı ülkenin iştahını kabartmaktadır. Avrupa Birliği tarafından 2004 yılında yayımlanan ve kamuoyunda “Etki Değerlendirme Raporu” olarak bilinen "Türkiye’nin Üyeliği Perspektifinden Kaynaklanan Hususlar" Belgesinde “<ı>Dicle ve Fırat sularının, uluslararası bir su yönetimine devredilmesi gerektiği önerisi” değerlendirildiğinde, bu önerinin İsrail’e özel atıf yapıldığı düşünülürken, acaba şimdiki bu hamlelerin sebebi ve hazırlığı bu su kaynaklarını da İsrail’in kontrolüne bırakmak mıdır? Zira bölge suyunun İsrail ve Suriye için ne kadar önemli olduğu ve Suriye ile İsrail arasındaki problemler de bilinmektedir.

Bu maddeler daha çok artırılabilir. Bölgenin tarıma açılması ve 15–20 bin insanın istihdam edilmesi önemli bir unsurdur ama ülkenin petrol damarlarının geçtiği bir bölgenin yabancı şirketlere tahsis edilmesi düşündürücüdür. Peki, neden mayınların temizlenmesi işi için toprak tahsisi gündeme getiriliyor? Bu çok maddeli cevapları olan bir sorudur. İlk telaffuz edilen unsur, bu işin çok maliyetli olduğudur. Doğrudur !. Önce 50 milyon dolar denen ardından neredeyse 1 milyar dolara fırlayan bir maliyetlendirme biraz ilginç olsa da, bu ülkede ne gibi yerlere, ne paralar harcandığı düşünüldüğünde bu para çok mudur? Bu parayı bulamaz mıyız tartışmak lazım. Ama başbakanlığa 65 milyon dolarlık uçak, bakanlara yine birkaç milyon dolarlık yeni arabaların alınması, Karadeniz’de 800 milyon’luk petrol ve doğalgaz arama anlaşması yapılması konularını da gündeme getirmek lazım. Ama her şeyden önce terörle mücadeleye bu ülkede ne milyon dolarlar harcandığını da konuşmak lazım.

Sonuçta, bölgenin jeo stratejik ve sosyo-politik ve sosyo-ekonomik konumu düşünüldüğünde, 510 km’lik bir hat boyunca yabancıların (özellikle İsraillilerin) en az yarım yüzyıl için yerleşmesinin ne denli tehdit ve tehlikeler doğurabileceğini herkes kafasını önüne alıp ince ince düşünmelidir. Türkiye’nin hem siyasi, hem askeri hem de ekonomik çıkarları masaya yatırılmalıdır.

Başka Türkiye yok !..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..