Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '11

 
Kategori
Mizah
 

Bu kadar da içilmez ki!?

Yıllar önce arkadaşları anlatmışlardı; adı Seyfo, Ceyhun muydu, Seyhun muydu, Hadisun veya Feridun muydu hatırlamıyorum? Neyse canım, siz onu bilirsiniz ya, biz şimdilik adını “Seyfo” koyalım… Seyfo ilk içkiye başladığında küçük bir motosikleti vardı. Bir Nisan günü, mahalleden bir arkadaşıyla bolca içki alıp, pikniğe gitmişler. Geç vakte kadar orada kalıp, iyice zom olduktan sonra mahalleye dönecekler, ama kafalarını bile dik tutamıyorlarmış. Salıncak gibi sallanarak motosikleti çalıştıran Seyfo, arkasına da arkadaşını alıp, yola koyulmuşlar. Seyfo evinin yakınına geldiğinde, yol kenarındaki beton direğe bodoslamadan kafa atmış. Dağılan motorunu bırakıp eve gelmiş. Perişan halini gören evdekilere de; “Nisan yağmuru yağdı, bana yıldırım çarptı, ama önemli değil, bakın sağ salim geldim işte” deyip, yatmış. Ertesi günü beraber olduğu arkadaşı onu kapıda görünce Seyfo'ya biraz tafra yapıp; “Ulan inek, dün gece beni ağabeyimin evinin önünde niye indirdin? Ben hatırlamıyorum ama, gene beni eşek sudan gelene kadar dövmüş, senin yüzünden şu halime bak!?” deyince, Seyfo; “Ne ağabeyinin evinin önünde indirmesi yahu, ben seni nerede düşürdüğümü bile hatırlamıyorum ki, zati ben de beton direğe çarpmışım. Seninki ağabey dayağı değil oğlum, motordan düşme kazası ulan, şu sıyrıklarına bir baksana!” demiş… Bir gün çok içtikleri maç sonrası, arkadaşının kırmızı Murat - 124 arabasıyla, İsmail Çine'nin işlettiği istasyondaki lokantaya çorba içmeye giderler. Seyfo orada da biraz içer, aşağıdaki tuvalete iner. İner ama, iyice bozulduğu için, aynı dik merdivenlerden yukarı çıkamaz, ayakları birbirine dolanarak, sol taraftan istasyondaki kıl çadırların yanına varır. Gittikleri kırmızı Murat - 124 oradadır. Açar arka kapıyı, vurup kafayı yatar… 

Ertesi günü uyandığında etrafa bakar, evde değil de, istasyonda olduğunu anlar ve kendini bırakıp giden arkadaşlarına basar küfrü… Arabadan inip, pompacıların yanına varır, arkadaşlarına ne olduğunu, arabayı ve kendisini bırakıp gittiklerini söyleyince, pompacı işe uyanır ve Seyfo’ya; “Yahu arkadaş, gece ben nöbete gelmiştim. Kırmızı Murat arabalı arkadaşlarınla, seni aramadık yer bırakmadık. Sonra bırakıp gittiler, sen neredeydin?” diye sorunca, içinde yattığı kırmızı Murat - 124'ü gösterir. Pompacı bağırır; “O benim arabam ulan, içine işeyip de kusmadın değil mi? Yoksa fena yaparım bak” deyince mesele anlaşılmış, meğerse yanlış arabada uyuduğundan ve onu bulamadıklarından bırakıp gitmişler… 

Saatçılık yapan bir arkadaşıyla geç vakte kadar kafaları çekip, Öztur'da çorba içmek için yola çıkarlar. Bozarmut girişinde önlerine ansızın bir araba çıkar ve arabaya göbekten vururlar. Arabanın önü dağılır, Seyfo kafayı cama çarpınca, sağ alnı; Afrodit Banu Alkan'ın sağ göğsü kadar şişer. Saatçı arkadaşı karanlıkta arabadan iner, Seyfo’ya bağırır; “Önümüze çıkan araba yok, kaçmış lan!” deyince, kaza yerine gelen istasyon pompacıları; “Ne kaçması kardeşim, arabayı aşağı yuvarlandınız, adam da camdan çıkıyor baksana” derler. Ertesi günü Jandarma Karakoluna çağırılan arkadaşının yanına getirilen Seyfo’ya, görevli Komutan; “Bak, bu adam arabasıyla kaza yapmış, üstelik de alkollüymüş. Senin de alnın şişmiş, davacı mısın bu sarhoş şoförden?” deyince, saatçı arkadaşı Seyfo’nun ayağına basıp, kaşlarını kaldırarak; “Sakın davacı olma” işareti yapmış. Seyfo, sanki arkadaşını hiç tanımıyormuş, haltı beraber yememişler ve kendisi alkollü değilmiş gibi, ciddi şekilde aynen şöyle demiş; “Davacı değilim Komutanım, Allah'ından bulsun inşallah!” deyip, arkadaşını kurtarmış… 

Seyfo bir gün modeli düşük, yeşil renkli steyşin Reno araba alır. Arkadaşlarıyla garajdaki büfede epeyce içtikten sonra, geç vakit Öztur Restaurant'a kebap yemeye giderler. Orada da biraz içerler. Hepsinde kafa beton olunca, bir arkadaşları fenalaşır ve aceleyle kalkarlar. 

Seyfo hemen arabayı çalıştırır, lokanta önüne çekip, arkadaşlarını alarak Yatağan'a dönerler. Herkesi evine bıraktıktan sonra yine garajdaki büfeye gelir. Tam arabadan inerken, bütün komşuları başına toplanır ve; “Hayırlı olsun Seyfo; sen komisyonculuğa mı başladın oğlum, bunu kaça aldın lan?” diye sorarlar. Garaj ışıkları altında arabaya bakınca, Seyfo ne halt ettiğini anlar: Meğerse Seyfo, aceleyle kendi eski model yeşil arabasını değil; kilidi uyan ve elin yeni model lâcivert Reno’sunu Yatağan'a sürüp gelmiştir… Hemen arabaya binip, sahibi işe uyanmadan arabayı yerine koymuş, kendi arabasıyla geri dönmüş… 

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..