Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '11

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Bu kadınlar da çok oluyor!

Bu kadınlar da çok oluyor!
 

Sevgili okuyucu,  

Yine bir kadınlar günü karmaşasıdır gitmekte.Köşe yazarları yıllık yaşasın kadınlar, yaşasın kadınlar günü, yürü be pozitif ayrımclık yazılarını yazmakta. Kadın hakları ve kadına karşı şiddet konusunda yapılan en ufak bir çabanın bile değeri büyük ama peki geri kalan 364 gün ne olacak? 

Kadınlarımız şiddet görüyor, daha kötü şartlarda çalışıyor, gündelik yaşamda sürekli tacize uğruyor, gece dışarı çıkamıyor, istediği gibi giyinemiyor vs vs.Bunlar ve bunlar gibi sorunların ortaya çıkmasındaki ana suçlunun erkekler olduğu konusunu tartışmayı aklımın ucundan dahi geçirmiyorum; ama kadınların hiç suçu yok mu? 

Yurdumda erkeklerin kadınlara şiddeti aşikar peki kadınların, kadınlara karşı duyguğu nefret ve uyguladığı şiddet ne olacak? 

Yurdumda üç tip kadın var, hiçbir şeyden haberdar olmayanlar, hiçbir şeyi umursamayanlar ve en kötüsü bilip umursadığını sanıp aslında dünyadan haberi olmayanlar. Bakın çok basit bir örnek, kadınlar günü dolayısıyla bugün gazetelerde görmüşsünüzdür, yurdumun tanınmış kadınları, kadına karşı şiddete dikkat çekmek için soyunup su altında nefeslerini tutup poz vermişler.Baktığınız zaman güzel bir düşünce, daha önce benzer projeler yurtdışında başarı sağlamış özellikle PETA (People for Ethical Treatment of Animals) bu tarz kampanyalar aracılığı ile ciddi kamuoyu oluşturmayı başarmış.Kampanya ya katılan katınlara diyecek bir şeyim yok, onlar sosyal sorumluluk çerçevesinde kendilerine teklif edilen rolü oynamışlar, ama kampanyayı hazırlayanlar; işte onlar biraz önce bahsettiğim bildiğini ve umursadığını sanan kesim. 

Bakın, bırakın kadının cinselliğini, kadının kendisinin bile başlı başına bir nefret nedeni olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede akademin titri olan yani sözde bilim adamı olan bir şahıs çıkıp kadına tecavüz ediliyorsa kadın kaşınmıştır diyebiliryor, hadi geri kafalıdır diyelim dini kendi çıkarlarına göre yorumlayan bir anlayışın uzantısıdır diyelim. Bu sözde bilim adamının sözleri daha havada asılıyken 4 yıl hukuk fakültesi okumuş, iki sene staj yapmış, birinci bölgeye gelene kadar en az 15 sene hizmet yapmış bir hakim kalkıp tamam adam seni ormana kaldırmış, tecavüz etmiş ama sen kaşınmışındır diyebiliyor. Seksenlerin ünlü kaberesi "Deliler" de Zeki Alasyanın dediği gibi "Delirmek işten değil" ama yurdumun gerçeği bu. Bunlara dahi gerek yok daha dünün gazetelerinin 3. sayfasına bakın, güler misin ağlar mısın? Lezbiyendi öldürdüm, başlığı ile eski sevgilisini lezbiyen olduğunu düşündüğü için öldürdüğünü anlatan yurdum erkeği. Çok kötü bir olay, kimsenin başına gelsin istemem ama ifadenin geri kalanını okuyupda gülmemek elde değil; "daha önce onu korumak amacıyla evine birkaç kez silahla ateş ettim" işte be yurdumun ağır delikanlısı sevgisi bile bir başka.Korumak için eve ateş açtım baktım olmadı kurtarmak için kafasına sıktım zihniyetindeki insanların ülkesi burası.Bunları şu yüzden anlatıyorum, yurtdışında olsa bu çalışmanın bir kıymeti etkisi olabilir ama söz konusu kadına şiddet uygulayan yurdum erkeği ise, onun yapcağı tek şey resimlere bakıp vay "kaşarlar utanmadan soyunmuşlar bunlara iki tane sıkıp toplum namusunu kurtarmak lazım" demektir.Amaç yurdum erkeğine mesaj vermekse, uygulanması gereken son taktik budur. 

Size çok basit bir örnek ile kadının kadına şiddetini göstereyim. Çiftimiz severek evlenir, aradan iki yıl geçer, erkek sıkılır, karısına boşanmak istediğini söyler, kadın peki der. Ancak erkek karısının, avukat olmasından dolayı boşanma davasını açmak istemez zira dava sonunda tazminat ödeme riski çok yüksektir. Kadın da kocasının sorumsuzluklarından bu derece rahat bir şekilde kurtulmasını istemez ve oda dava açmaz. Bu sefer adam manevi şiddet uygulamaya başlar, kadının oturduğu odaların şalterlerini indirir, kaloriferi kapatır, dolaptaki yiyecekleri çöpe atar vb. yaşadığı manevi şiddetten kurtulmak amacıyla kadın tedbir nafakası davası açar ve bir "kadın" hakimizin karşısına çıkar. Kadın hakimimiz sen avukatsın sana ne nafakası vereceğim der ve önüne sunulan belgeleri incelemeden davayı kestirir atar. Oysaki kadın bir avukat olmasına rağmen mesleğinin başındadır ve ancak bürosunun maliyetini çevirebilmekte kendisini geçindirecek bir geliri bulunmamaktadır. Öte yandan bunların hiçbirinin önemi yoktur zira yargıtayın kim olursa olsun, ne kadar parası olursa olsun kadını koru ve nafakayı ver şeklindeki kararları vardır ama "Kadın" hakimimiz için bunların önemi yoktur. Sonuç "Kadın" hakimizin hemcinsine uyguladığı açık manevi şiddet ile kadın kocasının manevi şiddetine mahkum edilir. 

Burası Türkiye, burada her gün kadınlarımız şiddet görüyor ve bu şiddetin önüne geçmenin tek yolu, önce kadınların oturup kendi aralarındaki sorunları çözüp sonra savaşı erkek cephesine taşımaları. 

Not: İktidar döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 artan başbakana sevgilerimi iletiyorum, sen hala Filistinle, Mısırla, Libya ile uğraş. 

 
Toplam blog
: 16
: 635
Kayıt tarihi
: 24.03.10
 
 

Boş Adam;hiçbir şey hakkında her şeyi paylaşan insan. Gündelik yaşamda karşılaştığınız sinir bozucu ..