Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Magazin
 

Bu kez karizmayı fena çizdirdik - II

Bu kez karizmayı fena çizdirdik - II
 

Gelin ki “Diva” bu yıl her cumartesi sahne almaya devam etsin.


Bu arada Günay’a gitmek için yola çıktığımızda hadi noolur sende gel diye aradığımız Moda Tasarımcısı arkadaşımız, canımız arzu Pınarbaşı’da Ziynet Sali’nin programına yetişmişti, onu çok sevdiğini de biliyorum. Arzu Çiğdem’in okuldan bölüm arkadaşı ve Çiğdem’le tanışmama neden olan aile dostumuz, kardeşimiz falan işte can yani. O da gelince masamız üçlü olarak yoluna devam etti. O da Çiğdem gibi balık ve Çupra’yı tercih etti.


Ziynet Sali’yi ilk kez dinliyor, görüyordum. Sahne performansından, repertuvarından etkilendim. Sahne ilgisini sıcak tutuyor. Şarkılarını söylerken gösterdiği performansı ve seyirciyi içine almasını şarkı aralarında da başarabilirse çok daha başarılı olabilir. Biraz da sahnede kaldığı zaman artırılmalı diye düşünüyorum. Kendi albümünden parçalar, sirtaki ve olmazsa olmaz Sezen Aksu’nun Ah İstanbul şarkısı Ziynet Sali’nin en önemli artıları. Ah İstanbul şarkısına bütün salon gibi tüylerimiz diken diken eşlik ettik.

“Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser”

Gece ilerledikçe gerçekten de bende gururdan eser kalmamaya devam ediyordu, bakalım daha neler olacaktı. Diva’nın sahne alacağı zaman giderek yaklaşıyor herkes merakla bekliyordu. Gerçek şu ki gazinoda her şey assolist demek alt kadro ve her şey onun için var. O, tanrısal bir şey gibi geldi bana zaten.

Zaman geçtikçe şehir efsanesi haline gelmiş gazino ortamına duhul olmaya ve acemiliğimi atmaya başlamıştım. Ortam her yerin masa dolu olduğu büyük bir mekan ve muhteşem bir sahne olarak düşünülebilir. Sahne ışıklandırma ve çözümleri de gayet güzeldi. İlginç olan o sayıda insanın gazino kültürünün bir parçası haline gelerek bulundukları yerde eğlendirilmeyi kabullenmiş olmaları. Piste gelim, dans edim gibi şeyler masa imkanlarında ve mümkünse oturulan yerde gerçekleşiyor. O kadar dolu ki ileride bir arkadaşınız görseniz bile hani gidip bir merhaba demek bile zor.

Bu arada yemekle ilgili süreçte hızla ilerliyordu. (Yemekle aram hiç olmadı. yapıldığı ortamlarda bulunuyorum ama çok çeşiti hep zahmet olarak gördüm, bu benim düşüncem) Sıcak siparişlerimiz sorulduğunda Çiğdem balık olarak Çupra ben de her zamanki gibi eti tercih ettim ve bu kez bir çılgınlık ettiğimi sipariş gelince anladım. Şarapta bonfile söylemiştim çünkü. Eti çok fazla seven biri olarak çok çeşitlemeden yana değildim ama tadına baktığım et gerçekten güzeldi. Yemek süresince soğumasına rağmen zevkle yemeye devam ettim.

Birebir Show bir Bülent Ersoy parçası ile sahne aldığında artık zaman gelmişti. “Diva”mız birazdan saat yaklaşık yarımda sahne alacaktı. Bir çok televizyon programında gördüğümüz her anlamda dev, ezber bozucu kadın birazdan sahnede olacaktı. Onun sahnesi ile ilgili duyduğum şeyleri görecek ve muradımıza erecektik.

Sahnede klasik Türk müziğinin muhteşem eserlerinden biriyle belirdiğinde sanki ondan başkasından dinlenemez diye düşündüğümüz nağmeler, ezgiler onun dudak aralarından kah yeller gibi kükreyerek, kah ürperten bir rüzgar sesinin fısıltısı ile dökülüyordu. Diva kolay olunmuyor, Diva doğuluyor, yaşanıyor..

Sahnede her şarkısı onu daha da devleştiriyor. Seyirci ile her anlamda koyun koyuna, kişisel karizması öyle yüksek ki onun karşısında değil bir salon bütün dünya olsa tırsacakmış gibi geliyor bana. Hani sahnede devleşme derler ya aynen öyle işte. O büyüdükçe bizler küçülüyoruz. Karizma sıfıra indiği anları yaşıyoruz, şarkı aralarında talk show culara taş çıkartan showlar yapıyor, takılıyor, kızıyor, aksi davranıyor, seviyor yani her şeyi yapıyor. Bunlardan hiçbir tanesi onda sırıtmıyor. Sözcüklerinin bazıları belden aşağı kaysa da onun volkan patlamalarına benzer çıkışlar yapan ağzına yakışıyor.

İçimdeki bir çok şey tuzla buz oluyor. Bu underground muhteşemlik karşısında ağzım açık kalıyor, nutkum tutuluyor. Bunu ben söylüyorsam inanın. Ömrü boyunca kıstığım, beğenmekten korktuğum ve yaşamaktan uzak durduğum olağanüstü bir iletişim biçimi bu devin yarattığı bir karadelik olarak beni içine çekiyor. Çiğdem’e ve Arzu’ya bakıyorum onlar benden daha samimi bir şekilde teslim olmuş ve kendilerini büyüye kaptırmış koyvermiş durumda.

Yüzlerce kez duyduğumuz şarkıları onun ağzından bütün salona hakim bir tanrısal güçle kurduğu otoriteye saplanmış, büyülenmiş bir şekilde dinliyor, yaşıyoruz. Selçuk Tekay’ın orkestrası ile kurduğu ilişki sadece müzikal değil. Elini kıpırdattığında onun ne istediğini anında anlıyorlar, bazen bedensel destek gereken durumlarda bile anında yanında bitiyorlar.

Seyirci ile kurduğu mükemmel ilişki bununla sınırlı değil. Ön masalarda oturan ve onun can dostları olan kişilerle öylesine tatlı tatlı atışması ve kendini tiye alması var ki şaşırırsınız. Çok dikkatimi çeken bir şeyde iki kez sahnede dolu kadehlerden rakıyı tek bir dikişte ama yeterli bir sürede bitirmesi. O da rakıcı teklif edilen viski ve diğer içkileri anında reddediyor.

Gece sonlanmaya yaklaştığında seyirci de bir acaip durum, bunu kabullenememe oluyor. Zaten üç saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. O kadar çok şarkısı ve isteği oluşuyor ki saatler olsa gene yetmeyeceği belli oluyor. Gelen taleplere o kadar güzel dikiliyor ki bir “Diva”, bir kimlik kendi bildiği onun şahsına ait özel koridorlarda ancak bu kadar olur dedirtiyor.

Gece yoğun şarkı istekleri, doymamışlık ile sonuçlandığında sahne yıkılıyordu sanki. Herkes “Diva” ya Allah uzun ömürler versin demekten başka yapacak şey bulamıyordu.

Gecenin tümünde Vahit ve Bayram beyleri salonun tümüne hakim ve orada hazır gördüm. Gecenin sonunda da ordaydılar. Yarattıkları ortam ve güzelliğin keyfini çıkarıyorlardı.

Size ilginç gelebilir belki ama ben Günay ve “Gazino Kültürü”nün Kültür Bakanlığı tarafından korunması gereken eserler içine alınmasını arzu ediyorum. Bunu bir para beklentisi olarak görmeyin, sahiplerinin asaleti zaten buna gerek bırakmaz. Demem odur ki yerli yabancı bütün misafirler Günay’ın bu muhteşem, bize ait kültürü ile tanıştırılsınlar.

Ben her Türk yurttaşının en az bir kez bu ortamda bulunmasını onlara çok şey katacağını belirtiyorum. Başka şehirlerde yaşasanız bile Günay ve “Gazino Kültürü” İstanbul’a gelerek ziyaret edilmesi ve yaşanması gereken yerler arasında en ön sıralarda olmalı. Özellikle İstanbul’un semtlerinden imkanlarınızı birleştirerek bu ortamı yaşamaya gelin, pişman olmayacaksınız.

Gelin ki “Diva” bu yıl her cumartesi sahne almaya devam etsin. O çok önemli bir kültür elçisi, yaşarken kıymetini bilmek ve olabildiğince sahnede olmasını sağlamak lazım. Günay’ın halkla ilişkileri yakın uzak yerlerden gelecek olanlara rezervasyon yardımı yapacaklardır.

Bu güzel gece ile ilgili olarak söylemek istediğim son şey ise ülkemizde her hangi bir konuda inanç bölge ve etnik ayrımcılık, düşünce farklılıkları gibi şeyleri öne çıkararak siyaset yapmak isteyenlerin bir gece Günay’a gelerek o salon dolusu insanın, inanç, etnik köken ve düşünce ayrımı olmaksızın nasıl bütünleştiklerini görmeleri. İnanın o günden sonra ayrımcılık insanın kitabından tamamen çıkıyor.

Toplumun her kesiminden güzel insan bu coğrafyanın her yerinde hoşgörüsü ile çok güzel atmosferler yaratıyor. Bu ülkede doğduğum, Türk olduğum ve harika şehir İstanbul’da özgür ve modern bir yaşam sürdüğüm için mutluyum ve tanrıya duacıyım.
 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..