Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Bu kriz, farklı bir kriz...

Bu kriz, farklı bir kriz...
 

ODUNCU DAYI...


“O ayı var ya, o ayı; ne yamadır o ayı!”

Erzurum kırsalında bir köylü dayı dağa oduna gitmiş. Eşeği bir ağaca bağlayarak odun denklemeye başlamış. Çalışırken ayının saldırısına uğramış.

Ancak tam ayının pençe darbeleri altında canından olacakken köylülerinin yardıma koşmasıyla kurtulmuş.

O günden sonra köylü dayı, bu olaydan her söz açılışında;

“O ayı var ya, o ayı; ne yamadır o ayı!” der dururmuş…

****

Bununla birlikte Amerika’dan dünyaya yayılan mali kriz “o ayı” değildir!

Bu kriz farklı bir kriz…

Tabii ki, farklı hastalıkların farklı tedavi yöntemleri, farklı reçeteleri vardır.

Bu bilimsel gerçeğe rağmen bizimkilerin uyguladığı yöntemler IMF’nin eski bilinen reçeteleri.

Nelerdir bunlar?

Bir kere ekonomiyi daraltıcı uygulamalar…

Rantiyeleri ve uluslar arası kanemici finansal fonları besleme yöntemleri…

Öncelikle maaş ve ücretleri, kaynak yok bahanesiyle aşağıya bastırmak, kitlelerin “ümüğünü sıkmak”, halkın kemerini sıkmak…

Toplumsal ve ekonomik yatırımları asgari seviyeye düşürmek, kalkınma hamlelerini unutmak…

Yatırımları genelde konut ve altyapı imalatına yönlendirmek; böylece yandaşları ve haramzadeleri zengin etmek… Mesela dubleyollara ağırlık vermek.

Kısacası ekonomik daralma ve küçülmeye yol açacak uygulamalar…

****

AKP hükümetinin krize karşı klasik yaklaşımı, -bir bakıma köylü dayının akıbetini andırmakta, - hastaya yanlış ilaç vererek ölümüne neden olacak yolu tutmaktır.

Dünya bu farkı kavramış durumdadır. Bu nedenle örneğin ABD’de ve Avrupa ülkelerinde trilyon dolarlık kurtarma paketleri açılmakta, neoliberalizmin kralları kamulaştırma yapmaya yönelmektedir.

Amerika’nın başına taş mı düştü dersiniz?

Prof. Boratav ve Kafaoğlu gibi ciddi biliminsanlarının analizleri de bu yönde. Doğru düşünen kafa için yol birdir. Ekonomiyi genişletici yöntemler uygulanması bugün için tek çıkar yöntemdir. Devleti küçültmekten artık vazgeçmek gereklidir. Tam tersine kamu yatırımlarına ağırlık vermek gerek. Temel hastalığımız üretimsizliktir. Enflasyonu tetikler korkusuna kapılmadan kitlelerin alım gücünü yükseltecek, iç üretimi ve tüketimi artırmak gerekir. Hastanın şifası budur. Hem de Kafaoğlu’nun dediği gibi, yollar ve köprüler yapmak yerine, “semeresi bir ya da daha kısa zamanda artı değer yaratacak kamu fabrikaları”na yoğunlaşmak gerekli.

AKP hükümeti, -her ne kadar kamuoyunda yanlış bir anlayışla krize karşı önlem almamakla suçlansa da- esasen krizin ayak tapırtılarını daha yılın başlarında duymuş, başbakanlıkta bununla ilgili bir komisyon bile kurmuştu. Ancak böyle basiretli ve öngörülü övgüye değecek girişimine karşılık hükümetin İMF’den cesaretle elini eteğini çekmesi gerekmekteydi. Son 58 yıllık Cumhuriyet ekonomisi tarihi, İMF’nin kollarında debelenmenin ve “ümüğü”nün sıkılmasının tarihidir. Şu dünya tarihinde İMF marifetiyle düzlüğe çıkmış bir tek ülke yoktur. Bir başka şekilde söylersek, şimdiye kadarki İMF tarihi, elini verip kolunu kaptırmış ülkelerin batması tarihidir. Burada şu iddiada bulunmak boşuna olmayacaktır: Bu konuda tam tersine düze çıkmanın yolu İMF’den uzak durmaktır. Arjantin, Rusya örneklerinde görüldüğü gibi, İMF’den elini kurtaran ülkeler düzlüğe çıkmakta, İMF’yle yola devam eden ülkeler çamurda debelenmektedirler.

Bugün artık İMF’ye karşı durmak, solcu işi, ilerici tutumu falan olmaktan çıkmış, ülkesini seven her yurtseverin ve milletine sevdalı her ulusalcı-milliyetçinin tavrı haline gelmiştir. Yakında okuyacaksınız, bu gerçeği, MHP Belediye Başkan adayı Orhan Akın ve MHP İl Başkanı Nazif Aktürk ile yaptığım röportajın içeriğinden bir kez daha görmek ve saptamak bize mutluluk ve kıvanç vermektedir. Dünyada ve Türkiye’de köprülerin altından çok sular akmış, gelişen olaylar ve koşullar tüm çevrelere, tüm sınıflara, tüm güçlere davranışlarını yeniden gözden geçirmeyi dayatmaktadır. Koşullar değişmekte, toplumsal ilişkiler harmanlanmakta, yeni bir saflaşma süreci bütün hızıyla, bütün haşmetiyle ilerlemekte, güçler dengesi yeniden kurulmaktadır. Hani İsmet İnönü’nün, 1960’lardaki Kıbrıs meselesi yüzünden Amerikan’ın Türkiye’ye karşı tutumu üzerine söylediği “yeni bir dünya kurulur, Türkiye de burada yerini alır” deyişi var ya; işte öyle bir şey! 30–40 yıl sonra da olsa bugün uygarlığın merkezi Asya’ya kaymakta, Avrasya’da yeni bir dünya kurulmaktadır. 400 yıllık Batı uygarlığının sonu görünmüştür. Gelecek Asya’da, Avrasya’dadır. Çok değil, 8–10 yıl sonra derinlerde cereyan eden ve çıplak gözle görülemeyen bu gelişme daha da berraklaşacak, iyice somutlaşacak ve gizle görülür hale gelecektir.

www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..