Bu olayda suçlu kim?

Yasalar mı? Yasaları bilmeyen insanlarımız mı? Avukatlar mı? Avukatları yönlendiren alacaklılar mı?

Dershane parasını ödeyemeyip hapse giren annesi yüzünden intihar eden gençten söz ediyorum. Olayın insani yönü çok acı. İş işten geçtikten sonra borcu üstlenen kuruluş veya alacağından vazgeçen alacaklı. Bütün bunları bir tarafa bırakıp, olayı hukuki yönden incelemek istiyorum.

Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.

Anayasanın 23 maddesinin 3 fıkrasındaki değişikliğe paralel olarak 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı kanunun 15 inci maddesi ile Anayasanın 38 maddesine 8 inci fıkra olarak eklenen hüküm ile “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” Yasanın gerekçesi “4 nolu protokol gereği sözleşmeden doğan bir yükümlülük nedeni ile hiç kimsenin özgürlüğünden alıkonulamayacağı hükmü eklenmiştir. Sözleşmeden doğan yükümlülük içinde borçlar da vardır” Burada sözü edilen 4 nolu protokol Avrupa insan hakları sözleşmesine bağlı Türkiye’nin de 23 .2.1984 tarih ve 3795 sayılı yasa ile katıldığı protokol olup 1. maddesi anayasamızdaki hükmün aynısıdır.

Bu yukarıdaki anayasa hükmüne rağmen. borcundan dolayı borcunu ödeyemeyenler, yapılan icra takibi karşısında mal beyanında bulunmazlarsa 10 gün hapis cezasına çarptırılıyorlardı. Avukatlar, müvekkillerine bu yola başvurmalarını öneriyorlar ve bu maddeyi baskı unsuru olarak kullanarak, tahsilat yoluna gitmeye çalışıyorlardı. İcra İflas Kanununun 337.maddesi içersinde yer alan bu hükmün yıllar sonra Anayasa'ya aykırılığı anlaşılınca, itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi 2008 yılında bu maddeyi iptal etti.

Peki piyasayı trilyonlarca dolandıran bu kadar kişi elini kolunu sallayarak dolaşırken, 1000 liralık dershane borcundan dolayı faiziyle beraber 5000 lirayı ödeyemeyen kadın neden hapse girdi?

Cevabı çok basit:

Kadının evine icra memuruyla birlikte giden avukat, ve icra memuru kadının evinin eşyalarının haczedileceğini ancak bir şartla bu haczi durdurabileceğini yasaları bilmeyen kadına anlattılar. O da kadının bir icra taahhüdünde bulunmasıydı. Zavallı kadııncağızda orada kendisine uzatılan kağıdı imzaladı. Bu ödeme yapılmadığı takdirde kadıncağız hapis cezası alacağını kesinlikle bilmiyordu.

İşte ödeme taahhüdünde bulunup da borcunu ödemeyen kişiler ne yazık ki İcra iflas kanununun 340.maddesiyle karşı karşıya kalıyorlar.

O madde de şöyle:

BORÇLUNUN ÖDEME ŞARTINI İHLALİ HALİNDE CEZA:

Madde 340 - (Değişik madde: 06/06/1985 - 3222/41 md.;Değişik madde: 31/05/2005-5358 S.K./11.mad)

111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öde rse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.

Bu maddeye göre yasaları bilmeyen kadın, alacaklının şikayeti üzerine hapse atılmıştır. Haaaa, bundan sonrası mı? Oğlu öldükten sonra borcu affetsen ne olur? etmesen ne olur? Bu oğlunu geri getirir mi?

Peki şimdi suçlu kim?

Yasalar mı? Avukatlar mı? Alacaklılar mı? Yoksa yasaları bilmeyen zavallı kadıncağız mı?

NOT: YASALARI BİLMEMEK CEZA ALMAYI ENGELLEMEZ. ANCAK YASALARI BİLENLER BİLMEYENLERİ HER ZAMAN ALDATABİLİRLER. 12.04.08 TARİHİNDE YAZMIŞ OLDUĞUM AŞAĞIDAKİ BLOG YAZIMDA YASALARI BİLMEYENLERİN NASIL MAĞDUR OLDUĞUNA DAİR BİR YAZIM DAHA VARDIR. LİNKİNİ AŞAĞIYA VERİYORUM. İLGİLENENLER OKUYABİLİRLER..

http://blog.milliyet.com.tr/Herkesin_basina_gelebilecek_bir_olay_/Blog/?BlogNo=103617