Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu olaydan ülkemiz kârlı çıkacak... Yolun açık olsun Türkiyem...

Bu olaydan ülkemiz kârlı çıkacak... Yolun açık olsun Türkiyem...
 

30 yıldır devam eden ve 5 binden fazla askerimizin şehit olmasına sebep olan terör, en son 2 askerimizi de kaçırınca, Silahlı kuvvetlerimiz askerlerimizi aramaya çıktı. Ancak arama yapan erlerimizden 13’ü de tam olarak bilemediğimiz nedenlerle şehit oldu.

Genelkurmay Başkanlığı’nın bu konuda yaptığı soruşturma sonucu açıklanırken:

1. Konaklama için seçilen geçici üs bölgesinin yanlış seçilip seçilmediği,

2-Bölgedeki tertiplenme-mevzilenme ve dağılmanın taktik prensiplere göre yapılıp yapılmadığı,

3-Yeterli yakın emniyet, gözetleme ve ikaz tedbirlerinin alınıp alınmadığı,

4-Terörist ikazı alınmasından sonra, alınan ilave tedbirlerin yeterli olup olmadığı

5-Helikopterlerin zamanında hazır olup olmadığı

6- HERON’ların zamanında bölgeye ulaşıp ulaşmadığı konularında “tereddütler oluştuğu” belirtilerek “konunun yargıya intikal ettirildiği” söylenmişti.

İnsanlar pikniğe giderken bile hava durumuna göre yanlarına belki yağmur yağar diye şemsiyelerini alırken, teröristlerle çatışmaya giden bir askeri birliğin, yukarıda belirtilen konularda, alınması gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı hususunda tereddütler oluşması ne demek? Bu insanların kafasında çok ciddi şüphe uyandıracak bir durum değil midir?

Keşke sayın Genelkurmay başkanımız ve kuvvet komutanlarımız, bu raporun sonucu ortaya çıkar çıkmaz istifa etselerdi, öyle büyük bir jest yapmış olurlardı ki, bu belki çok şeyin değişmesine, düşünülmesine, irdelenmesine ve terörle mücadeleye bir çeki düzen verilmesine sebep olabilir, belki terörün sonlanmasına bile vesile teşkil edebilirdi.

Ayrıca millet, güvenerek canını kanını emanet ettiği yavrularının hayatlarını koruyamadığı için kendilerinde böylesine bir kusur gören ve bunu gururuna yediremeyerek görevlerinden istifa eden komutanları da her zaman övgüyle, minnetle anardı.

Bu durumda ise akıllarda sadece “Ak Parti hükümetine ve iktidarına karşı direnen, siyasi bir tavır ortaya koyan komutanlar” olarak kalacaklar ve tarihe bu özellikleriyle geçecekler.

İlk bakışta şok etkisi yaratacak kadar büyük bir olaymış gibi görünen Genelkurmay Başkanımızın ve kuvvet komutanlarımızın tam da YAŞ toplantısına 3 gün kala emekliliklerini istemeleri, ne yazık ki askeri görevleriyle ilgili bir sebebe de dayalı değil.

Ayrıca işin en tuhaf tarafı siyasi gerekçelerle hükümete rest çekerken bile, özlük hakları açısından kendilerini riske sokacak hiçbir şey yapmamış olmaları… Yani olay askerin hükümete karşı rest çekip onu zor durumda bırakacak bir istifa olayı bile değil, sadece erken emeklilik isteme meselesidir.

Üç gün sonra yapılacak YAŞ toplantısında zaten emeklilikleri tescil edilecek olan kuvvet komutanlarının muvazzaf görevden 33 gün erken ayrılmalarına, bu yüzden hiçbir özlük haklarından mahrum kalmamalarına siz tepki mi diyorsunuz?

Sadece Genelkurmay Başkanımız Işık Koşaner’in 2 yıl daha görevde kalması mümkündü ki, zaten onların emekli maaşları da normal maaştan aşağı değil..

Sizin anlayacağınız bu ilginç olayda paşalarımızın hiçbir kayıpları olmayacağı gibi, onları bu eylemlerinde onları haklı gören ve destekleyenlerin de hiçbir kazançları olmayacak.

*****

Yaşanan olayı olağanüstü olarak nitelemesek bile olağan dışı olduğunu söyleyebiliriz. Yasal olarak Genelkurmay’ın hükümete bağlı bir kurum olduğunu bilen gençler için ortada belki yadırganacak bir durum yoktur. Ama bugüne kadar askerlerin restine şahit olan ve onların muhtırasıyla istifa eden sivil hükümetleri görmüş olanlar için bunun bir ilk olduğunu üzülerek değil, sevinerek söylemek zorundayız.

Olayın hangi açıdan nasıl yorumlanması gerektiği konusunda elbette bireysel olarak herkesin farklı görüşleri olduğu gibi, siyasal kanaat olarak da birbirine zıt görüşlerden söz edilebilir.

Gazetelerin bu olaya nasıl baktıklarını, tarihe not düşmek ve gerektiğinde kolayca bulup bakmak açısından ileride lazım olur düşüncesiyle bloga ayrı bir yazı olarak ekledim. İsteyenler, ilgilenenler, merak edenler, bakıp mukayese edebilirler. (http://blog.milliyet.com.tr/Deprem_mi__direnis_mi__demokratik_gelisme_mi_/Blog/?BlogNo=318522)

*****

Habere internette ilk rastladığımda, Genelkurmay Başakanı’nın klasik bir deyimle, etliye sütlüye karışmadan “görülen lüzum üzerine istifa ettiğini” düşünmüştüm. Çünkü Anadolu Ajansı olayı böyle aktarmıştı. Ardından bunun bir istifa değil, erken emeklilik olduğu bildirildi.

Ancak sonradan internetten birinci sayfasına ulaşabildiğim 20 günlük gazeteden derlediğim ortak bilgiye göre, sayın Koşaner ve ekibinin erken emeklilik taleplerinin altında yatan nedenlerin şu şekilde sıralandığına şahit oldum:

"1. Halen 173’ü muvazzaf 250 subay tutuklu Tutuklamaların evrensel hukuk kurallarına uygun olduğu söylenemez."

Henüz yargı aşamasında devam eden davalar için, bir Genelkurmay Başkanı’nın kişisel ve siyasal düşüncesini sesli şekilde aksettirmiş olması, her şeyden evvel, yargıya müdahale niteliği taşıyan büyük bir talihsizliktir.

"2. Hakkında kesin yargı kararı bulunmayan 14 general ve amiral 58 albay bu YAŞ’ta değerlendirilme hakkını kaybetti."

Tutuklu bulunan muvazzaf subayların bu YAŞ döneminde değerlendirme haklarından mahrum kalmaları sebebiyle kaybedecekleri şey nedir? Belki bir üst rütbe ve maaşlarından 3-5 kuruş para… Oysa askerliğin hiçbir nimetinden faydalanmadan sadece cefasını çeken ve canlarını bu uğurda feda eden Mehmetçiklerin “hayat hakkı” için Genelkurmay’ın bir tepkisine bugüne kadar hiç rastlamadık.

"3. Soruşturma ve tutuklamaların amacı TSK hakkında bir suç örgütü izlenimi yaratmaktır."

Bir Genelkurmay Başkanı’ndan duyulabilecek en acı söz herhalde ancak bu kadar olabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir “suç örgütü” olduğu izlenimi yaratanlar, her bilgisayarından bilgi, her gizli bölmesinden belge, her gömülü toprağından silah çıkmasına sebep olanlar mıdır, yoksa yapılmaması gerekli bu yanlışları bulup ortaya çıkaranlar mı?

"4. Bu durumun önlenmesi için yetkili makamlar nezdindeki girişimler dikkate alınmadı."

Bu durumun önlenmesi için yapılması gereken şey, önce yargıyı suçlamak yerine gerçeklerin açıklığa kavuşturulmasını sağlayacak şekilde yardımcı olmak; siyasi iktidarı ordu düşmanı görmek yerine TSK içindeki milli iradeyi temsil eden bir siyasi partiye alenen düşmanlık edenleri ordudan temizlemek; sonra da normal prosedür içinde gerekenler yapıldıktan sonra komuta zincirine göre nasıl hareket edilmesi gerektiğini çok iyi bilen bir görevli olarak “üst” konumundakilerin kararına saygı göstermektir.

"5. Böylece Personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğunu yerine getirmeme engel olundu."

Bu son ifade tamamen sayın genelkurmay Başkanımızın personeli üzerindeki otoritesinin, prestijinin sarsıldığı varsayımı üzerine kurulmuş, tamamen kişisel bir itibar zedelenmesi şikâyetidir. Oysa daha üstteki birinin verdiği kararı uygulamaktan dolayı, askerin prestiji de, itibarı da zedelenmez.

*****

Görüldüğü gibi komutanlarımızın erken emeklilik taleplerinin başında, hükümetle ilişkilerde “üstünlük” mücadelesinin kaybedilmesinden doğan siyasi sıkıntılar vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasetten uzaklaşarak tamamen kendi göreviyle ilgili konulara odaklanması, demokratikleşmemizin temel konularından ve sorunlarından biridir.

Askerin herhangi bir yanlışından söz edildiğinde, konuyu hemen siyaset açısından gündeme getirip, milletini, memleketini seven hiçbir vatandaşın aklına bile getirmeyeceği “ordu düşmanlığı” tezini ortaya atanlar, bu şekilde neye ve kime hizmet ettiklerini düşünmek zorundadırlar.

Demokratik siyasi hayatta ordunun müdahale edebileceği herhangi bir konu olamayacağı gibi, yapılan yanlışların ve işlenen suçların yargılanmasını önlemek, bu meseleleri kendi içinde halletmek gibi bir ayrıcalığı da olamaz.

Personelinin özlük hakları için böylesine mücadele ettiğini açıklayan, istediği sonucu elde edemediği için de emekliliklerini isteyen komutanlarımız, bu durumda sadece astlarına karşı zedelenen itibarlarının peşine düşmüş olmuyorlar mı?

Oysa otuz senedir mesleklerinin gereği yerine yanlış ve farklı işler yaptıkları için zedelenen mesleki itibarlarını daha çok düşünmeleri gerekmez miydi?

Barış ortamında savaş varmış gibi şehit veren bir ordunun başında olmaktan, “NATO’nun en güçlü ikinci ordusu” ünvanına sahipken, uçağı, helikopteri, silahı, bombası, teknik imkânlarıyla önceleri 3-5 çapulcu diye küçümsedikleri bir terör örgütünün hakkından gelemedikleri için zedelenen mesleki itibarlarını daha çok düşünmeleri gerekmez miydi?

Yaptıkları insanlık dışı hareketlerle terör örgütünü destekleyen bir toplum yaratan, işin boyutunu Türk-Kürt iç savaşına dönüşmesi noktasına kadar getirenler, barışı sağlayamadıkları gibi, siyasi iradenin barış çabalarına da destek olmak yerine sırt çevirenler, siyasetten uzak olmaları gerekirken, bir siyasi parti gibi hareket edenler, milletin iradesine, karşı çıkmayı bile kendilerine vazife addederken kaybettikleri mesleki itibarlarını daha çok düşünmeleri gerekmez miydi?

Anadolu’nun bağrından kopup gelen, düğüne gider gibi davul zurnayla asker ocağına koşan yiğitleri teröristlerin önüne atıp, yapılan baskınlarda o gencecik çocuklar şehit olurken, olaydan bile haberi olmayıp golf oynamaya devam eden komutanların TSK’nın itibarını nasıl düşürdüğünü daha çok düşünmeleri gerekmez miydi?

Muhafazakâr ve dindar Anadolu çocuklarının kahramanlıklarıyla peygamber ocağı ünvanını alan askeriyede düzenlenen yemin törenlerine, düğün törenlerine başörtüsü var diye alınmayan annelere karşı takınılan düşmanca tavrın ordunun itibarını nasıl sarstığını düşünmeleri gerekmez miydi?

Neymiş efendim, paşamız personelinin hak ve hukukunu koruma sorumluluğunu yerine getiremiyormuş…Hiçbir açıklama yapılmadan verilecek bir istifa dilekçesi bile, çok daha fazla etki yaratabilecekken, gerekçeleri yukarıda açıklanan sebeplere dayalı erken emeklilik istekleri, belleklerde sadece hoş bir anı olarak yerini alacaktır.

Türkiye demokratikleşme hareketini daha da güçlendirerek yoluna devam edecektir.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..