Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

bu şehirde yaşamak

bu şehirde yaşamak
 

resimler için ayşeme bir teşekkürü borç bilirim...


Günü nasıl geçti? Eve girer girmez karşılaştım bu soruyla. Ve sadece gülümsemedim. Nasıl cevap vereceğimi bilmedim! Ben günlerimi geçirmiyorum, yaşıyorum dedim içimden!

Günü yaşamaya Çiğdem’de başladım bugün. Elifimi arayıp o zaman Çiğdem’de buluşalım dediğimde bunun anlamını ikimizde biliyorduk.( kendimle konuşmlarımdan biri değil bu adaşım, yoldaşım olan elifJ) su böreği ve ince belli cam bardakta çay, su böreğinin ardından çilekli tartlar ve belki de bir türk kahvesi! Özellikle ‘cafe’ değil hala bizden izleri muhafaza eden bir ‘pastane’ oluşu Çiğdemi eşsiz lezzeterinin yanında daha bir vazgeçilmez kılıyor bizim için. Ve tüm bu ayrıntıları atlamadan yaşayarak başladık yaşamaya günü. Ve tabiki çiğdemin hayat veren müzkleri! Hep söyleyecek bir sözümüz vardır zaten elifimle. Biz tam bunlara çilekli tartlarımızı elifin deyimiyle azı dişlerimizle yanağımızın arasına sıkıştırmış tadına varmaya çalışıyorken o dolgun kremanın eşsiz tadına, ‘i found my love in Portofino’ yankılandı hala tahta sandalyeler ve masalarla dekore edilmiş Çiğdemin otantik duvarlarında. İkimiz de ne anlama geldiğini bilerek bunun gülümsedik. Ben o kremayla beraber şarkının hatılrlattıklarının da tadına vararak yuttum ağzımdaki lokmayı. Ve biz nerde bulacağımızı düşündük şarkının ritmine ayak uydurmuşken kafalarımız. Belki bir gün … çantada hazırı nazır bir murathan mungan vardı. 2 mısrada okuduk, anladık!

elbette bizde bir aşkta büyüyüp, başka bir aşka erteleyecektik!

Hiç gocunmadan düşündük bazı şeyleri. Ya umutsuzluğa kapılmayacak kadar büyüktük, ya da hayatın gerçekleri bizi üzmeye yetmeyecek kadar bizdendi. Biz gerçeklerin acı olduğuna falan da inanmıyorduk zira. Anlatacak hikayelerimiz bitmemişti henüz, paylaşacak dostlarımız tükenmemişti, yorgunluk kırgınlık hepsi gelir geçer, her şeye rağmen yaşamk güzel diyenlerdendik candan erçetin gibi.

Ve günü yarılamışken bir deniz esintisine bırakmaz üzere kendimizi soluğu kabataşta aldık. Denizin tuzlu, yosunlu, istanbullu havası yalarken suratımızı üşüdük!

Okumak lazımdı bugün! Kitap kokusu çekti canımız. Eski kitap kokusu. Ve Aslıhan pasajında attık bu kitap çeken canları. Biz kitap seçme lüksümüz olmadğına inanlardan olduğumuzdan kitap bizi seçsin diye her bir sahafı tek tek dolşatık, dokunduk her bir tozlu rafında cancağızlara tek tek! Soluduk o tozları büyük bir zevkle. Yaşadık! Ve sonunda kendi içinde barındırdığı hikayelerin yanı sıra eline alanların da hikayelerini içine çeken ‘sahaf’ kitaplarından birkaçına son paramızı vermekten hiç gocunmadık. Eliften edindiğim alışkanlık üzere istiklaldeki yaşlı amcadan gazete alıp, hiç susmasın içimizden fışkrıp istiklalde yankılanan müzik diye elimizden geldiğince para vermeye çalıştığımız sokak çalgıcılarına da para vermiş olduğumuzdan elimzde kala kala bir çay parası kalmıştı. Şimdi elimizde bir çay parası, gazeteler ve kitaplar varken yapılacak şey kaçınılmazdı!

Kıraathane kültürünün yaşadığı, eski tabureleri, tavşan kanı çayıyla ‘han girişi çıkmazı’ ve ‘mustafa amca kafe jean’ ! şimdi saçmalamak zamanıydı. Oku, düşün, yaşa, saçamla!

Haftanın sadece bizim olmasını dilediğimiz 8. gününde, gökkuşağın 8. rengini keşfetmişken ve vermemiz gerekn 8 derse rağmen 8 günde devri alem planları yaparken boş boş konuşmalarla sinirimizi bozan aslında bu hayatta sinirimizi bozup keyfimizi kaçıran herkese 2miz gidip 2 tane çakıp 2.80 uzatmak istedik! Ama boşverdik! biz sayıların simetriğine de büyüsünü de inanmayanlarandık. güldük ve güldük… bir çay daha istedik. Zaten diyecek yoktu keyfimizide girmiştik han girişi çıkmazına, çıkacağımız da yoktu! Yaşadık!

Sadece bir gündü işte bu şehirde yaşadığımız.

Bu şehirde gün geçmez, yaşanır!

Bu şehirde yaşamak her gün yeni bir hikaye yazmaktır

Bu şehirde yaşamak kırgınlıkları balık ekmek arasına koyup yiyip afiyetle bir güzel sindirmektir.

Bu şehirde yaşamak sıkıntılarını saçlarına takıp boğazın esintisine bırkmaktır.

Bu şehirde yaşamak anılarını hatta eski aşklarını kitap arasına koyup alıp koltuğunun arasına bir kahve eşliğinde okumaktır.

Bu şehirde yaşamak iyiyle kötüyü, gelmişle geçmişi, hüzün ile mutluluğu tavşan kanı bir çaya atıp iki şekerle tatlandırıp karıştırarak afiyetle içmektir.

Bu şehirde yaşamak başlı başına yaşamktır!

Aslında şu şehirde yaşamak diye bir şey yoktur yani bu bir evin içinde yaşamaya benzemez.

Ya bu şehiri yaşarsın, ya bu şehirle yaşarsın.

Varsa bir sevgilin, eşin dostun bu şehiri yaşarsın onlarla

Ama yaşamak için kalabalılara gerek yoktur bu şehirde çünkü başlı başına bir insan gibidir! Yalnızsan şayet ki yalnızlıkta yoktur burda , o zaman da bu şehirle yaşarsın!

Yeterki yaşamayı bil!

 
Toplam blog
: 48
: 919
Kayıt tarihi
: 09.06.09
 
 

1990 Muş doğumluyum. Şu an İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde okumaktayım. Elim kalem tuttuğ..