Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu ülkede mutlu olmak imkansızlaştı.

Bu ülkede mutlu olmak imkansızlaştı.
 

“Son makarnam da bitti anne…”

“Kayıt yaptırabilmeniz için geçmiş dönem okul borcunu kapatmanız gerekiyor. Ödeyemiyorsanız dondurun!”

“Telefonlarınız görüşmeye kapatılmıştır…”

“Kredi kartı borcunuz hukuk servisine devredilmiştir.”

“Kredi kartınıza ait borcunuz kapatılmadığından icra takibi başlatılmıştır.”

“Kira borcunuzdan ötürü, kontrat hükümleri gereği 30 gün içinde daireyi/işyerini tahliye etmeniz; kontrat bitim tarihine kadar olan kira bedelini de ödemeniz gerekmektedir. Aksi taktirde haciz işlemlerinin başlatılacağı bilgilerinize sunulur.”

“Bu ay doğalgaz faturası çok yüksek geldi kızım, sıkışıksınız biliyorum ama yardım edebilir misin? Yoksa kesecekler. Babanın emekli maaşından başka gelirimiz yok. Yoksa söylemem biliyorsun…”

“Geçmiş dönemlere ait; sigorta, kurum vergisi,stopaj borcunuzdan ötürü 7 gün içerisinde kapatmamanız halinde haciz işlemleri başlatılacaktır. “

“İki aydır maaş alamıyoruz. Mal sahibi her akşam kapıya geliyor. Ne zaman alacağız?”

“Kredi borcunuzdan ötürü emekli maaşınıza taksit tutarı kadar bloke konulmuştur.”

 

Borçlar…Hacizler…İcralar…Sesli mesaj servisleri…Fırsat bekleyen akbabalar…Kepenk kapatan orta ölçekli işletmeler, koca koca fabrikalar… Yüzlerce sektörü ezip geçen Çin malları…Üretimden vazgeçen, can çekişen sanayici…

 

“Başbakan ve beraberinde giden kalabalık iş adamlarından oluşan heyet, Çin ile yeni ticari bağlantılara imza attı.” “Cari açık geçmiş yıllara oranla %..... arttı.”

 

Şantiye halinde bir ülke. Müteahhitlikle ilgisi olmadığı halde dev gibi büyüyen firmalar…Bir çoğu hükümete ve TOKİ’ye yakın…Kira öder gibi ev sahibi olun safsatası. Milyarlarca lira peşinat, parayı bastırınca denetimden geçen binalar…Yeni mezun, kule dikmeye bilgi ve tecrübesi olmayan inşaat mühendislerinin imza attığı projeler… Diplomasını kiraya veren yeni mezun inşaat mühendisleri…Türkiye’de “mutlu azınlık” olmayan milyonlarca insanın ; ödeyemediği kredi kartı borçlarından ötürü karalanan sicilleri ve bu nedenle ev kredisi kullanamayacakları için sadece seyredebildikleri koca koca binalar…Dünyada bir ilk olan, karşılıksız çekten hapis cezası uygulaması yüzünden sönen ocaklar, mağdur eşler,çocuklar…Yıllar sonra hangi nedenle yada kimin için düzeltildiği belli olmasa da geriye dönük telafisi mümkün değil …

 

El değiştiren sermaye, ticaretten anlamayan, vur kaç mantığına sahip ticari etikten nasibini almamış , haktan hukuktan, dinden Allah’tan bahseden haramzadeler. Vergi ödemeyen, sigortasız işçi çalıştıran, on iki saat mesai yaptıran, cebinde ABD doları ve Euro ile gezen, lüks ciplere binen tesettürlü hanımlar, beyler…Cemaat,tarikat mensuplarının milyon dolarlık dairelerde yaptığı sohbet toplantıları ve o toplantılardan çıkan kendilerinden olmayanlara tanınmayacak refah fırsatı…

 

Elektronik bilgi çağında, ‘bilgisayardan oy kullanılmadığı’ halde; saat 17.00’de biten, sayma işleminden sonra en iyimser şekli ile 18.30-19.00’da Seçim Kurulu’na teslim edilen, 19.30’da da kesin sonuçların bazı televizyon kanalları tarafından açıklandığı(!)  son seçimler…Tek partinin hüküm sürdüğü Meclis… Kalkan eller, inen eller,kabul edilen önergeler, Yasa teklifleri…”Ben oy vermedim, verdiysem ellerim kırılsın,” diyen milyonlarca insan…

 

Türkler-Kürtler, Aleviler-Sünniler, AKP’liler-Cemaatçiler-Tarikatçılar, Müsiad-Tüsiad, Basın-Yandaş basın, İslâmcılar-Siyasi İslâmcılar, Atatürkçüler-Atatürk karşıtları…İntikam duygusu, öfke, hırs, şiddet toplumu haline gelmiş bir Türkiye…

 

Cehaletin körüklendiği, Allah sevgisinin, İslâm Dini’nin, ehil olmayan kişiler tarafından bilerek ve isteyerek halka yanlış anlatılması;bunun sonucunda da her geçen gün biraz daha kozmopolit hale gelen Müslüman bir toplum…Jetpa’ya Allah’ın ortak olduğu, Atatürk’ün Menderes’i astırdığı, Ergenekoncular’ın Fatih Camiyi bombalayacağı telkinleri…26 kişinin tecavüz ettiği kız çocuğuna içlerinden birinin; “Kusura bakma. Benim senin yaşında bir kızım var. Ramazan ayında gel sana yardım edeyim,” sözleri ve İslâm Dinini şekil hükümlerine oturtmaya çalışan büyük bir topluluk…

 

Yaşım gereği bildiğim 1968,1978,1990 kuşağı Peygamberimizin hayatını, namaz surelerini, savaşlarını, diğer peygamberleri, İslâm’ın-İman’ın şartlarını ezbere bilir. Arapça Kur’an-ı Kerim öğrenmek isteyen öğrenir, istemeyen yeni Türkçe olandan okur. Arapçaya tam vakıf olmayan insan okuduğundan zaten bir şey anlamaz. Vâkıf olan İslâmi otoriteler bile halen mukaddes kitabımızın mealinde birbirlerinden farklı yorumlar yapmaktalar. İslâm bir felsefedir çünkü…Yeni eğitim sisteminin başlıca amacının; seçmeli Kur’an dersi ve Peygamber Efendimizin hayatının çocuklara öğretilmesi olduğu doğru değildir. Zira çocuklar Peygamber Efendimizin hayatı ile temel din eğitimini zaten alıyorlardı. Hal böyleyken neyi alkışlıyorlar apaçık ortadadır.

 

Böyle bir ülkede yaşayıp ta yazımın başında ki konuşmaları duymayan,bilmeyen,yaşamayan yoktur. Bazen hepsi aynı anda yaşanır. Daha kötüleri de vardır. İntiharla sonuçlananlar gibi…Her şeye dayanılır da evlâdın mağduriyetine asla! O küçücük yavruların, pazarda boy gösteren turfanda meyvelerden istediğinde; “Paramız yok,” diyerek adeta sürüklercesine uzaklaştırmaya çalışılırken gözü ile halâ takip ettiğini görmek acıların en büyüğüdür. Arkadaşının evinde kurulu mükellef masaya davet edildiğinde “Ben tokum,” diyerek evde ki bir kap yemeğe 3 gün talim etmesi de çok acıdır…Şehir dışında okuyan çocukların aileleri genelde yanlarına yiyecek verip gönderir. Az para gönderebilecek durumda olanlar makarna stoklar adeta. Delikanlı/Genç kız olmuş çocuklar son makarna paketini açtığında panikler. Sizden para isteyemeyeceğini bilir. Yine de aç kalma korkusuyla durumunu bildirir. “Bir iki gün daha yavrum.” dersiniz, cılız bir sesle “Beni merak etmeyin idare ederim, “ der…Gece uyumazsınız, onun yemediğini bilir yemezsiniz. İki gün geçer aramaz. Üçüncü gün geçer bir arkadaşı arar. “Derste bayıldı hastaneye kaldırdık.” Bunlar Karadeniz Teknik, Süleyman Demirel, Fırat Üniversitelerinde yaşanmış hadiseler. İşte tam bu noktada onları bekleyen başka bir felâket vardır. Cemaat ve mensubu olan ağabeyler…

 

Bahar geldi, ağaçlar çiçek açmaya başladı. Güneş yüzünü az gösterse de mevsim uyanışlarını, o farklı sıcaklığı hissedebiliyoruz. Peki kalbimiz? Mutluluktan yerinden çıkacakmış gibi atıyor mu? Mutlu muyuz gerçekten? Deniz kenarında bir fincan kahve içerek ruhumuzu beslerken verdiğimiz 3,5-5.-TL’dan sonra kendimizi halâ mutlu hissedebiliyor muyuz? Yoksa “Boş ver akşama evde içerim. Durduk yere iki ekmek parası,” diyerek erteliyor muyuz?

 

Takla atıp, göbek atan insanların olduğu bir toplumda yaşamaktansa, dilimi, dinimi bilmeyen insanların içerisinde bir fincan kahve lezzetinde mutluluklar yaşamayı tercih ederdim. Gülümsemenin hayat olduğunun unutulmadığı bir ülkede…

 

18.Nisan.2012

Nurcan Çelik Yalun

 

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..