Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Haber
 

Bu ülkenin kurucu unsurlarına...

Bu ülkenin kurucu unsurlarına...
 


İsmet İnönü’nün Lozan Anlaşması ile neticelenen toplantılarda yaptığı konuşmalarına göz atmışsanız eğer, onun her cümleye, “Biz Türkler ve Kürtler” diye başladığını bilirsiniz. Kürtleri azınlık ilan etmeye çalışan batılılara her defasında Türklerle Kürtlerin “yekvücut” olduğunu söyler İsmet Paşa. Ve en önemlisi de, Türkiye Cumhuriyeti'nin Türklerle Kürtlerin ortak eseri olduğunun altını çizer sürekli olarak.

Ancak, o tarihlerde her ne kadar kardeş ilan edilseler de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Kürtlerin arasının kuruluş yıllarından itibaren limoni olduğu bir gerçek. Bu anlaşamazlığın binlerce maddeden oluşan gerekçesi sayılabilinir elbette. Ancak Kürtleri örgütleyen, onları şiddete, isyana, teröre yönlendiren güçler ile Anadolu toplumunun toplam iradesinin yansıması olan (olması gereken) devlet arasındaki bu çatışma, ne yazık ki, dünyanın en kanlı savaşları listesine girdi. Ve bu rekor ne yazık ki, günbegün kırılmaya devam ediliyor.

İnsanlığın 20. Yüzyılı, ölümü kutsayan değerleri var etmek, onları her şeyin, hatta hayatın bile önüne geçirmekle geçti. Devletlerarası, toplumlar arası, dinler arası, milliyetler arası, sınıflar arası savaşlar, 20. Yüzyılı insanlık tarihinin en çok kan dökülen yüzyılı yaptı. Bu yüzyılda, ulus devlet rüzgârından yeterince faydalanmayan ulusların bir türlü sonuca varmayan savaşları da oldukça etkili oldu. Basklar, Katalanlar, Korsikalılar, İrlandalılar ve Flamanların mücadeleleri de oldukça kanlı ve terör içerikli gelişti.

Ancak her şeyi geç yaşayan ve kolay yoldan çözemeyen ülkem için, ayrılıkçı terörde bir türlü dünyanın geri kalanına paralel bir dönemde sonlanmadı. Aksine Avrupa’da ayrılıkçı fikirlerin sönümlediği yıllarda, Türkiye’de alevlendi.

21. yüzyıl belki de hayatın yüzyılı olacak yeniden, hayattan daha değerli kılınan tüm değerlerin çöpe atıldığı bir asır. Ve bizlerin yani her bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının da yaşamları başka bir toplumun bireyinden daha az değerli değildir.

Bu noktada zaman zaman sesimizi en üst irade olan devlete ulaştırmaya çalışıp, birçok şeye itirazda etsek, bugün seslenilmesi gereken tek bir unsur vardır. O da bu ülkenin kurucu unsuru olan ya da eğer olamadı/oldurulmadı ise olması gereken Kürtlerdir. Çünkü ne kadar dış güçler destek verse de, bu ülke Kürtlerinin içinde yer almadığı, destek vermediği, sempati duymadığı bir şiddet hareketinin yaşama şansı bulunmamaktadır. Ve bu ülkede en başta Kürt kökenli vatandaşların, söz konusu şiddet hareketine taraf olmadıklarını en şiddetli şekilde dile getirmelerinin gerektiği zaman gelmiş hatta geçeli epey bir zaman olmuştur.

Bu ülkede kendi etnik kimliklerini yaşamlarında etkin kılmak isteyen Kürtlere kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Ancak kendi varlığının teminatını terörde, başka bir insanın ölümünde gören, buna inanan ve destekleyen bir Kürt’e hepimizin söyleyeceği (hatta sözden öte) bir şeyler vardır ve olmalıdır.

Kürt toplumunun bu ülke sınırları içinde ortak ve eşit şartlara sahip olmadığı iddia edilebilinir ve bunun mücadelesi tüm sorunların çözüm mercii olması gereken siyaset sahnesine konu olabilir. Ancak arada yaşanılan bunca soruna ve dökülen onca kana karşın Türklerle Kürtlerin birbirlerine düşman olduğu asla söylenemez. Ve büyük olasılıkla dünya üzerinde birbirlerinin bunca kanını döken ve hala aynı topraklarda yaşayabilen iki toplum bulmak mümkün değildir.

Her düzeydeki Kürt siyasetinde dile getirilen “Halkların Kardeşliği” söylemine ne yazık ki, en fazla ayrılıkçı siyaset zarar vermektedir. İnsanlar birbirlerinin kanının dökerek kardeş olamazlar. Ve kendi milliyetçiliklerini körükleyerek ancak ve ancak kendilerine düşman başka bir milliyetçi bir dalga üretebilirler. Bugün Türkiye'de yaşandığı gibi.

Artık Kürt toplumu ve toplumun şiddete bulaşmamış temsilcileri yol ayrımına gelmişlerdir. Bu topraklardaki, en statükocu, dayatmacı, totaliter bir yönetim vaat eden, demokrasi ile hiçbir kan bağı olmayan, özgürlüğün, ekonomik gelişmenin, zenginleşmenin ve refahın düşmanı olan ayrılıkçı terörle yollarını ayırmak zorundadırlar.

Bu ülke tüm sorunlarını demokrasi çatısı altında çözebilecek yetkinlikte, düzeyde ve gelişkinliktedir. Terörle bağları koparmak, ideallerinden, taleplerinden bağlarını koparmak anlamına ise asla gelmez. Aksine bu ülke topraklarına ait bir sorunun çözümü için bir ayak bağından kurtulmuş olunur. Bu ülkede demokrasiye bir adım daha yaklaşabilmenin tek yolu da, siyasetin önünü tıkayan şiddete, koşulsuz olarak karşı çıkmak gerekir.

Hayatı kutsamak için, Türk’ün ve Kürt’ün aynı frekansta ve düzeyde terörü lanetleneceği gün bugündür.
 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..