Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bu vatan kimin?

Bu vatan kimin?
 

Uzunca bir süredir günün en olmadık saatlerinde, aynı bir kaç şiir dolaşıyor ruhumda? Biraz öfkeyle, biraz üzüntüyle, zihnimi örtmüş bir düşünce gibi sessiz ama sürekli tekrar ediyor aynı dizeler;

"Bu vatan kimin? Bu vatan toprağın kara bağrında/Sıradağlar gibi duranlarındır..." ya da "Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı..."

Bu dizeleri hiç bıkmadan tekrar eden, içimdeki asinin sesi git gide yükseliyor. Şiirleri iç sesimle yalnızca kendime okumam yetmiyor artık neredeyse sokaklara çıkıp, bağıra bağıra okumak istiyorum. Ancak bunu yapamam; hâlâ akıllı olmanın ya da akıllıymış gibi gözükmenin, duygularımızı ifade etmekten daha önemli olduğuna inanılan bir toplumda yaşıyoruz. Mecnun gibi sokaklarda şiir okuyarak dolaşmanın benim için pek iyi olmayacağı aşikâr ama Vatan ve Mehmetçik şiirleri okuyan iç sesimi kısmak niyetinde de değilim. Belki, bu dizeleri yeniden başkalarına da hatırlatmak ve paylaşmak bana da çare olur. İşte ilki Orhan Şaik Gökyay'dan;

"BU VATAN KİMİN ?


Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır;
Bir tarih boyunca, onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir...

Tutuşup: kül olan ocaklarından,
Şahlanıp: köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından,
Alnına ışıklar vuranlarındır...

Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır...

İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir...

Tarihin dilinden düşmez bu destan:
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan,
Can verme sırrına erenlerindir...

Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlısında görenlerindir..."


Belki şimdi çok iyi bildiğimizi zannettiğimiz pek çok şiiri yeniden satır satır okumanın, tahlil etmenin, her manâda hakkını yeniden vermenin zamanıdır. "Mehmetçiklerimizin aziz ruhuna ve kahraman ordumuza" ithaf edilmiş, "İstiklâl Marşı"nın tüm kıt'âlarını, bu yüzden yeniden okumalı, her mısra da yeniden durup düşünmeliyiz.

"...Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.."

Bütün bu şiirler, ne zamandır dilime peleseng oldu, bıkmadan defalarca okuyorum. Hani,

"Vatanın bağrına düşman dayamış
hançerini,
Yok mudur kurtaracak
bahtı kara maderini (annesini)"?


Diye soruyordu ya Namık Kemâl, Osmanlı'nın zor zamanlarında. Şehit Mehmetçiklerimiz ardından, Milletçe ne zaman gözyaşı döksek, ne zaman kendimi güçsüz, çaresiz, ümidini yitirmiş gibi hissetsem bu şiiri ve ona verilmiş cevabı yeniden hatırlıyorum;
Hani, Kurtuluş Savaşı yıllarında ilk Mecliste bir milletvekili, kürsüden Namık Kemal'in bu dizeleri okuyunca, Mustafa Kemal ona;

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!" demişti ya,

ben de bu dizelere yüreğimden bir kement atıp tutunuyor, tüm karanlıklara, tüm düşmanlara hatta Cihan'a meydan okuyacak gücü yeniden kendimde buluyorum. Herkese tavsiye ederim...

 
Toplam blog
: 96
: 1137
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

 Hacettepe Üniversitesi mezunu, nörobilimden psikolojiye disiplinlerarası eğitime hevesli bir Türko..