Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '13

 
Kategori
Sinema
 

Bu Vatan okumuş nice kaç nesil kaybetti-“Taş Mektep”

Bu Vatan okumuş nice kaç nesil kaybetti-“Taş Mektep”
 

Taş Mektep gösterime girmeden önce yazmıştım bu filmin neden izlenmesi ve izletilmesi gerektiğini. Ve önemseyiş nedenimi. (Tıklayıp bir önceki yazıma ulaşabilirsiniz)

İzledikten sonra bir kez daha yazar mıyım bilmiyorum demiştim ya aslında yazacağımı biliyordum yeniden.

Vatan için verilen kayıpları bize hatırlatan, yüzleştiren yapımlar olacakta ben yeniden, yeniden yazmayacağım ya da bizler yazmazsak işte o bizlere bugünü bırakanlara riyakârlık etmiş oluruz.

Sıcağı sıcağına yazıyorum bende.

Öncelikle şunu söylemeliyim Altan Dönmez ismini son dönemlerde sıkça yaptığı işlerle duysam da ilk kez yaptığı bir işi izliyorum. Ve bir sinema filmini. Sanıyorum kendi imzasını taşıdığı ilk sinema filmi Taş Mektep. Tüm bu ilklerle gerçekten çok iyi bir iş çıkarmış. Hani bir işe bilmeden bakarsınız orda bir iz vardır ve o izle kesin bunun işidir dersiniz ya işte öyle bir imzası var Dönmez’in. Benzerlerinden ayıran bunu film bitince daha iyi anlıyorsunuz. Hani çokça kahramanlık öyküleri sinemaya uyarlandı ya işte onlardan ayıran bir adım öne geçiren bir imza. Titiz bir çalışma, ezbercilikten uzaklaşmış bir destan ve filme sizi de dahil etme bunları yaşıyorsunuz filmi izlerken.  İşte böyle bir imza bırakıyor filmden çıkarken bunlarla çıkıyorsunuz.

Film Osman Gazi Türbesi’nde “Kurduğun devleti yıktık” diyen Yunan Subayın sözüyle sizi filme dahil ediyor başlarken. Savaşın kanlı yüzünü gösterirken kullandığı teknikle her karanlığın arkasında bir aydınlık vardır küçük bir ışığın ardından yürümek yeterli mesajını vererek dimağınıza ilk izini bırakıyor sözsüz anlatımıyla.

Sonrasında sürüklenip gidiyorsunuz. Görsel çekimler, müzik size o kahramanlık destanının bir parçası olduğunuzu hatırlatıyor. Yüzleşmeye başlıyorsunuz, ardından sorgulamaya.

Ölüme giderken 16-17 yaşlarında ki bu çocuklar öleceklerini bilirken size işte “savaş böyle bir şey vatan sevgisi böyle bir şey” diyorlar.

Unuttuklarınızı hatırlıyorsunuz, onlardan devir aldıklarınızın önemiyle yüzleşiyorsunuz. Aşk nasıl bir şey sorusuyla baş başa kalıyorsunuz.

Onlar vatan aşkıyla bayrağı öldüklerinde bile bırakmazken biz neresindeyiz bu vatan aşkının diyorsunuz kendinize.

Filmin başrol oyuncuları Orhan Kılıç ve Ayça Varlıer işte bu filmi diğerlerinden ayıran bir noktada bana göre buydu. Filmin başrol oyuncuları olmalarına rağmen öykü bir subay ve bir öğretmen üzerine kurgulanmadan direk o 63 gencin ruhlarını anlamamız üzerine kurgulanmış.

Mehmet ve Mina’nın birbirlerine duyduğu masum aşk içinden yola çıkarak aynı vatanda yaşayan iki ayrı dinin insanlarının vatan meselesinde “bu bir din meselesi değildir birlik olma meselesidir” bakışının altını çizerken aynı vatan için Türk ya da Ermeni cephesinde karşı karşıya ya da omuz omuza nasıl gelinebileceğini de göstermiştir.

Yani Türk olup vatan haini olmayı tercih edenle, Ermeni olup cepheye gitmeyi göze alan ve bu uğurda ölenleri aynı eksen içinde farklı düşüncelerle karşı karşıya bırakmıştır sizi.

Ve Yusuf onun hikayesi işte sorgunun bugüne uzanan yüzü. Onun hikayesi ve mektubu bize bugünü de sorgulatıyor.

Babası düşmana çalışırken o hasta bedeniyle vatan için ölmeye gidiyor. Ve şehit olurken bayrağı tutan ellerden biri de o. Gitmeden babasına, Osmanlı’yı Avrupa’nın hasta adamı gören zihniyete ve bugünün düşüncelerine atıfta bulunarak bıraktığı mektup’ta diyor ki hepimize;

“Zayıf ve hasta bırakılmış çocukları hakir gören zihniyetlerle de savaşacağız, annemi kurtaramadım ama vatanı kurtaracağım, gözlerinizde ki o hain karanlığa bakacağım.”

Şimdilerde o hain karanlık nede çok gözlerde var be Yusuf.

Kürt Ahmet oğlu Hacı ve Garbis oğlu Aret bir diğer Taş Mektepli. Kucak kucağa vatan için ölüme giderken nasıl eşitlendiğinin ibretlik vesikasıdır. Bugünün Türklerle eşit değildir söylemlerine inat.

Etkili ve tamamlayıcı anlatımlardan biri de Cemil ve İsmail’in öyküsü. Cemil asker kaçağı yılları cephede geçmiş İsmail ise 16 yaşında cepheyle ilk kez tanışacak. Abisinin asker kaçağı olduğunu öğrenen İsmail’in yıkılışı ile abisiyle ölüme aynı anda giden İsmail’in öyküsü.

Burada öne çıkan tema asker kaçağı olan 10 askerin basiretsizliği vurgusundan çok işlenme sebebi bana göre savaşın ruhlarda oluşturduğu tahribata dikkat çekiş var. Savaş nasıl bir şeydir, sevdiklerini görmeden cephede sadece ölümle koyun koyuna yatmak nasıl bir şeydir bunu anlatmak adına kullanılmış bu 10 askerin öyküsü diye düşünüyorum.

Savaş nedir nasıl bir şeydir anlaşılması adına sorguya bırakmak adına.

Kaçak asker Cemil’e hayat veren oyuncu Onur Özaydın oldukça iyi bir performans sergilemiş. Özellikle Gülnar rolündeki Feride Çetin’in kızını oynayan küçük kız çocuğuyla olan Cemil’in diyalogları ve sahneleri yüreklerimize dokunan cinsten sahneler. ( İsmini bilmiyorum küçük kızımızın ama filme damgasını vuran bir oyunculuk sergilemiş bana göre o da. Asi dizisinde oynayan minik cimcimeme benzettim ama eminde olamadım. )

Küçük kız çocuğunun “Hani bizi kurtaracaktınız” derken kaçak asker Cemil’e orda bitiyorsunuz zaten…

Ve sonrasında ki sessiz devam sahneleri ise beni en çok etkileyen dokunuşlardan oldu filmde. Bu ikilinin tüm sahneleri çok iyi kurgulanmış ve düşünülmüş.

Ve Tevfik Yüzbaşı’ya hayat veren Orhan Kılıç sanırım onun da ilk filmi ama zaten onun oyunculuğu bambaşka. Her rolün içini dolduran, yaşatan adam. Yüzbaşı rolünde fazla ön planda olmasa da onun olduğu alanlar rolü devleştiriyor. Oyunculuk makamını iyi dolduran ender isimlerden biri. Çokça dizilerde boy gösterse de sinemada sıra dışı rolleri götürecek bir isim bence daha fazla sinema filmlerinde yer almalı.

Ayça Varlıer piyasada gerçek anlamda oyunculuğunu beğendiğim ender isimlerden biridir. Müdüre Güzide rolü de en çok ona yakıştı ve oda almış sürüklemiş götürmüş. Herkesin yapabileceği rollerden biri görünüşte ama Ayça Varlıer’in Güzide’ye kattıklarını izlediğinizde oyunculuk farkını kendiniz anlayacaksınız. Hani oyuncu vardır oyuncu vardır…

Ve Yüzbaşı ile Müdüre Hanım arasında geçen diyalogla bugüne yapılan gönderme de gözümden kaçmadı.” Beş çocuk” vurgusu ve altının doldurulması.

Sıcak sıcak Taş Mektep böyle bir şeydi işte. Hani demiştim ya diğer yazımda bu film savaşı değil o ruhu anlamamızı ön plana çıkarıyor diye. Bu savaş filmi değil savaşı beklemeyin filmde demiştim.

Yok, hayır, hayır buna savaş filmi değil demek haksızlık. Çünkü sizde cephedesiniz. Tokat Yolları Taşlı türküsüyle başlayan saldırıyla sizde elinize süngüyü alıyor o cephenin içinde var oluyorsunuz. Bayrağı tutan ellerden biri olmak istiyorsunuz. Tam da bu sahnelerle savaşın ne demek olduğunu anlıyor, uğurunda ölümü göze aldığınız değerlerinizle yüzleşiyor, onlara sarılmayı arzuluyorsunuz.

İşte savaşın gerçekliğini o sahnelerde hissediyorsunuz çekim, görsellik, kurguyla ve muhteşem müzikle kalite o sahnelerde fazlaca öne çıkıyor.

Ben ağlamaktan öte orda cephede olmayı istedim süngü elimde gibiydi, bayrağı tutan ellerden biri olmak, yere düşen her neferin yerine bir elde ben olmak istedim bayrağı tutanlar arasında. Özetle o sahnelerin gerçekliğini fazlasıyla yaşadım, orada onlarlaydım adeta. Sizlerde de aynı etkiyi bırakacağını düşünüyorum o sahnelerin.

Beni bugün en çok etkileyen şeylerden biride izleyicilerin gençlerden oluşuyor olmasıydı ve bayan ağırlıklıydı.

Yani doğurgan kadınlarımızın izleyici çoğunluğunda olması. Nedeni açık değil mi yeni nesil yetiştirecek olan anaların vatan sevgisi yüksek olursa onların doğurduğu ve yetiştirdiği evlatlarda onların öğrettikleri sevgiyi taşır yüceltir.

Filmde hayat verilen karakterlerin hepsinde oyuncular çok iyi seçilmiş ve çok başarılı iş çıkarmışlar. Üstlerine geçirdikleri rollerin hakkını fazlasıyla vermiş o 63 genci kendi yüreklerinde yaşamışlar.

İnandırıcılığı ve destansılığını müziklerinden alan film Hazan Toma’nın yazdığı senaryo ile bizle buluştu.

Bu 63 gence yeniden hayat veren bize birçok şeyi hatırlatan başta oyuncuları olmak üzere bu filmde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum kendi adıma.

Hiç olmamışı yok mu sorusuna da var tabii ama vatan sevgisi uğruna ölen o 63 genç için filmin olmamışlarını yazmıyorum, görmezden geliyorum. Zaten diğer yazımda da demiştim beni ilgilendiren öykünün kendisi gerisi hikaye.

Bu vatan Tıbbiye, Kuleli, Taş Mektep gibi okumuş kaç nesil kaybetti savaşlarda. Bu vatan kolay kurtulmadı başta bu 63 genç olmak üzere tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun bizi biz yapan değerleri canları pahasına korudukları için onlara çok şey borçluyuz. Bunun için bu film izlenir, izlettirilir…

oyatekin@gmail.com                        

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..