Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '09

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Bu yazıyı kaza ile yazabilirmiyim?

    Bu yazıyı kaza ile yazabilirmiyim?
     

    İnternetten alıntıdır...


    Yıllar önce seyrettiği Lawrance adlı filmde geçen bir sahne beni bir hayli düşündürmüştü. Arap kılığındaki misyoner ajan İngiliz filmin bir sahnesinde bozguna uğrayıp kaçan Arapların arkasından devesinin üstünden yalvarırcasına sesleniyordu: “Nereye kaçıyorsunuz. Yazgınızı değiştirebilirsiniz. Bu sizin kaderiniz değil. Kaderinizi değiştirebilirsiniz. Kaderinizi siz yaratırsınız” türünden sözler sarf ederken inançlarımın bana öğrettiklerini yada inançlarım sandığım şeylerin aslın da her zaman doğru öğretilemeyeceği aklıma yerleşmişti.

    Yazıma böyle bir giriş yapmamım pek çok nedeni var elbette. Çünkü doğu dünyasının –ki bizde tam olarak içindeyiz- temelinde var olan geriliğin, ilkelliğin, bağnazlığın hatta fenalığın fazla sorgulanmadığını, başlarına gelen her musibetin kader olduğunu, dış mihrakların mutlaka işin içinde olduğu ya da her işte bir hayır olabileceği gibi komik, aptalca, saçma gerekçelerimizin de her zaman olduğunu görünce ilk yazımda bu konuya parmak basmaya gerek gördüm. Çünkü ABD’nin Irak’ı işgal ettiği günlerde bir günde yüzlerce Irak’lı ölürken bir dost sohbetinde bir öğretmen arkadaş “Abi bak göreceksin her işte bir hayır vardır. Irak işgal edildi ama belki de ABD ordusu orada ağır bir yenilgi alacak” gibi bir yorum yapmış ve oradakilerin tamamına yakını da bu görüşe katılmıştı. Bu olayın beni hayretler içinde bırakması bir yana böyle ahmakça zihniyetlerin hele ki üniversite mezunu insanlarımız da nasıl var olması gelecekte daha çok tecavüze uğrayacağılacağının da açık göstergesiydi.

    Nedir bu Müslüman doğu dünyasının bu anlayış sapkınlığı diye biraz araştıralım dedik. Sonuç ta şu manzara ortaya çıktı: İslam inancına göre Kaza ve Kader Allah’tandır. Külli irade cüzi irade vardır. Kader Allah’ın yazgısıdır. Kaza da bunun ortaya çıkmasıdır.Yazgı (Lev-h mahfuz) mutlaka gerçekleşecektir. Daha fazla karıştırıp ileri gitmeyin. Bundan sonrası sapkınlıktır, fazla karıştırmayın, sorgulamayın bundan sonrasını , kapayın çenenizi…

    Kaza-kader meselesine dayanıyordu aslında pek çok şey veya bizim yanlış kadercilik anlayışımızda. Şimdiye kadar Al-i İmran 145, A’raf 34, Tevbe 51, Hadid 22. Sebe 3, Nisa 78., Saffat 96. ayetlerini delil olarak kullanan birçok İslam uzmanı “İnsanların seçme serbestisi olmadığını , amellerin Allah tarafından yaratıldığını” ileri sürdüler. Zor bir konu olan kaza ve kader meselesinde zaman içerisinde çok farklı ekoller farklı görüşler ortaya çıkmıştır ki sürmüşlerdir ki buda İslam mezheplerinde önemli rol oynamıştır. Mesela Mu’tezile “Fiilleri insan yaratır”, Cebriye “Fiilleri Allah yaratır, Ehli sünnet ise “İnsan fiillerinde isteğe bağlı seçimi vardır” der.

    Ancak olaylara bu açılardan bakmakla doğruyu ulaşamayız sanırım. Belki de kaza-kader konusunda; fiilleri Allah’ın yada insanların yaratmış olması , kulun fiillerinin Allah’ın bilmesi, insanın yazılana göre hareket etmesi esas mesele değildir. Esas mesele konuya yani kaza ve kader anlayışına fiilerin nasıl yaratıldığına değil başka açıdan yani fiile sevap yada ceza açısından bakmak gerekir.

    Konuyu elimden geldiğince kısaca açmaya çalışalım. Olayları 3 kısma parçaya ayıralım:

    1-Doğmak, ölmek, ten, göz, saç rengi, cinsiyeti, su üstünde yürüyememesi gibi varlık kanunlarını gerektirdiği insanların hiçbir etkisinin olmadığı zorunluluklar. Zaten insan bu tip olaylardan asla sorumlu olamaz.Tamamen Allah’ın dahilindir.

    2-Otomobilin trenin altında kalması, uçağın düşmesi, havaya ateş ederken yanlışlıkla birinin vurulması gibi varlık kanunlarının gerektirmediği ancak insandan kaynaklanan ama uzaklaştırmaya gücümüzü yetmediği olaylar vardır ki işte bunlara “KAZA” denir. Ancak toplumda doğru kullanılan bu tabir din adamlarınca yanlış anlatılmaktadır. Örneğin otomobil elimiz de olmadan kaza yapar gibi. Bu tip olaylar insanın kendi arzusu ile olmadığından insanlar bundan hesaba çekilemez. Allah hükmetmiştir. İnsan değiştiremez ama Allah’tan geldiğine inanması gerekir. İşte kaza budur. Din adamlarımız böyle mi açıklıyor bunu; elbette hayır.

    3-Tamamen insanın elinde olan olaylar vardır. Bunu şu şekilde açmaya çalışalım. Allah yarattığı varlıklara belli özellikler vermiştir. Ateşe yakma , bıçakta kesme, yerçekimi gibi. Tıpkı bunlar gibi insanda da içgüdüsel ve bedensel ihtiyaçlar yaratmıştır. Karşı cinse ilgi, acıkma, susama, güvende yaşamayı isteme vs.. İnsanlar tamamen bu özeliklerini ve ihtiyaçlarını karşılarken özgür iradesi ile davranırlar. İyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, hayırı-şerri seçme ve tercih etme hakkına sahiptirler. Nitekim Beled süresi 10. ayette “Biz ona iki yolu gösterdik”, Müdessir süresi 38. ayette “Her nefis yaptığından sorumludur” ifadesi ile bu görüş desteklenmektedir. Allah kulunu bir şey yapmaya mecbur etmez çünkü O bilir ki kulu bu işi kendiliğinden yapacaktır. İşte insanlar kendi kontrolü altında tuttukları bu dairedeki olaylarla ilgili meydana gelen fiillerinden sorumludur ona göre ödül ve ceza göreceklerdir. Çünkü aklı vermiş ve bir şeyi yapıp yapmama konusunda seçme hakkı tanımıştır. Hayır işlerse sevap kötülük yaparsa azap verecektir. İşte biz de olaya tam bu açıdan fiilin (hayır veya şer farketmez) insan elinde olduğunu, bu fiillerin Lev-h mahfuz a bir şeyin yazılmasının sadece Allah’ın ilminin her şeyi kuşattığını belirtmekten başka bir şey olmadığını orada yazması ile kulun eylemi yapmaya mecbur olmadığını bilmemiz gerekir.

    O zaman “KADER” nedir?. 3 maddede belirtilen varlıklara eşyaya insana Allah’ın verdiği özeliklerdir. Bu bize verilen acıkma, susama karşı cinse ilgi gibi özellikler Allah’tandır. Bu özellikleri Allah yarattı ve bizlerin bu yaratılışta hiçbir etkisi- tesiri yoktur. Karşı cinse ilgi, acıkma, susama, güvende yaşamayı isteme kaderdir. Kimse acıkayım, susayayım istemez. Ama Allah acıkma-susama özelliğini vermiştir. Bu özellikleri takdir buyuran Allah’tır. Bu kaderdir. Bu özellikleri Allah’ın yarattığına inanmak kadere inanmaktır. Önemli olan bize verilmiş kaderi- (aklı-gücü-iradeyi-tercih hakkını-bilgiyi) kullanmak-kullanabilmektir.

    Yani kısaca Allah kazayı ve kaderi yarattı ancak Allah bunlarla ilgilenmiyor aslında. Esas ilgilendiği bize vermiş olduğu seçme hakkıdır. Örneğin içgüdüsel olarak aileme bakmam ve neslime devam etmem gerekiyor. Bunun için çocuklarımı beslemem ve eve ekmek getirmem gerekiyor. Bir baba olarak bu özellikleri bana doğuştan verildi. Bu kaderim. Kazayı da kaderi de yaratan O. Mesele aslında bu kadar basit ve anlaşılabilir. Ama esas olan bir baba olarak o eylemi yaparken kazancım helal mi değil mi? İşte Allah bu eylemime hiç müdahale etmiyor. Ancak doğruyu işaret ediyor.

    Bu konu çok mu önemli. Elbette çünkü hayatımız, ülkemiz, toprağımız, gıdamız, çocuklarımız, ekonomimiz, yönetimimiz, hukukumuz, binamızın sağlamlığı, eşimiz, hatta mutluluğumuz gibi hayatımız da ki pek çok şey kendi seçimlerimizden ibarettir. Tıpkı Iraklıların seçimi(Saddam’a destek vermemeleri), Filistinlilerin seçimi(Zamanında fuhşa kanıp toprak satmaları ve aralarındaki Hamas-El fetih-Hizbullah ayrılığı) ve Türklerin seçiminde (İşsizliğin dünyanın en yüksek 2. ülkesi olmasına, krizin teğet geçmemesine, fakirlere en fazla yardım yapılan ve bundan övünülen bir dönem olmasına rağmen oyların aynı partiye akması gibi) ilahi yazgıyı aramak boşunadır. Yazımı Eflatun’a ait bir sözle bitirmek istiyorum: İnsanlar akılsızlıkları yüzünden alınlarına yazılmış olandandan daha çok acı çekerler.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 852
    Kayıt tarihi
    : 20.07.09
     
     

    Eğitimciyim, Artvinliyim. Bize sunulan ve şimdiye kadar öğretilen tüm bilgilerin, önyargıların doğru..